ABDÜDDEVLE'YE DAİR BİR HİKAYE..

Oğlu ağır hasta olan Abdüddevle, son derece üzgündür.  Abidlerden biri dediki; '' Şu yabani kuşları kafesten salıver. Belki oğlun iyileşir.

Abdüddevle makul bir hükümdar idi. Bu düşünceyi kabul ederek kafeslerini kırıp kuşları serbest bıraktı.

Yıkılan zindanda mahkum kalır mı? Hepsi de uçup gittiler. Fakat bülbül müstesna, zindanda, Padişah tatlı sesli bülbülü kafesten salıvermemiştir.

Çocuk iyileşti ve sarayin  bahçesine çıktı.

Sabah vakti idi. Güzel sesli bülbül tatlı tatlı ötüyordu. Çocuk bülbülü görünce gülerek dedi ki, '' Ey hoş sesli güzel bülbül! Sen senin yüzünden bu kafeste kalmışsın''. 

Azizim! Sen dilini tuttukça akat bir şey söylersen dilini getirmeli, ispat etmelisin. Halktan uzaklara kaçan, gönül rahatını kendi yanında bulur.

Ey akıl sahibi! Halkın ayıbını açıklama. Kendi ayıbını gör ve onunla meşgul ol. İşittiğin batıl söze kulak asma. Birisini çıplak görürsen gözünü kapa.

BİR HİKAYE

Sarhoş Moğolların meclisinde bir mürid çalgıcıların fertlerini patlatmış, cenk denilen sazlarını kırmış.

Bunun üzerine hizmetçiler onu saçından tutup sürüklemişler. Yüzünü tef gibi tokatlayıp, ciritle iyice dövmüşler. Gece vakti zavallı mürid tokat'ın, ciritin acısından uyuyamamış. Sonra birinin yanına gelip olayı anlatmış. 

Piri ona demiş ki: '' Yüzünün tef gibi yaralı olmasını istemezsen cenk gibi başını aşağı tut.

Hikaye; İki kişi bir kavgaya şahit olmuşlar. Bakmışlar ki, toz, duman içinde taşlar fırlatılıyor. Ayakkabılar havada uçuyor. Bir kavga patırtı gürültü, bir kıyamettir gidiyor.

Bunlardan biri vaziyeti görünce sıvışıp gitti. Ötekisi ise kavga edenlerin arasına girip kafasını kırdı. Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan kendisine hakim olabilen insandan rahatı yoktur.

Hak Teala  sana görmen için göz, işitmen için kulak, konuşman için ağız ve düşünmen için kalb vermiş. Bunları iyi kullan da  inişi ykuşu fark et.

Kimsenin işine karışıp bu uzun, bu kısa deme.''