ALMANYA’NIN başkenti Berlin’de Sosyal Demokrat çizgisiyle bilinen çatı derneği Berlin Brandenburg Türkiye Toplumu TBB yönetimi Türkçe konuşan ve yazan gazetecilerle kahvaltıda buluştu. Bendenizi de çağırdılar. Biz de davete icabet ettik. TBB de başkanlık sistemi yerine Safter Çınar, Ayşe Demir ve Zülfükar Çetin sözcü görevini üstleniyor. Deyim yerindeyse konuşulanlar peynir ekmeğin bile boğazımızda düğümlenmesine neden oldu. TBB’nin üç sözcüsü Berlin’de artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılığın yanı sıra, İslam ve yabancı karşıtı söylemleriyle öne çıkan sağ popülist Almanya için Alternatif partisi AfD tehlikesine, artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığına dikkat çekiyor. Sözcü Ayşe Demir, TBB olarak Berlin Anayasası’ndan ırk kavramının çıkarılmasını talep ettiklerini, bu konuda siyasilerle yoğun temas halinde olduklarını ifade ediyor. AfD’nin daha da güçlenerek, eyalet hükümetlerinde CDU ile koalisyon yapabileceğine dikkat çeken sözcü Ayşe Demir “Federal ve tüm eyalet meclislerinde temsil edilen AfD’nin, en güçlü olduğu Brandenburg, Saksonya ve Thüringen eyaletlerinde bu yıl seçim yapılacak. AfD’nin hedefi, özellikle Saksonya’da iktidara gelmek. Biz bu seçimleri ve sonuçlarını dikkatle takip edeceğiz. AfD’ye karşı her koşulda mücadeleye devam edilmesi gerekiyor. Aşırı sağ sadece biz göçmenler için değil, ülkedeki herkes için tehlike arz ediyor. Bu arada NSU cinayetlerinin ortaya çıkışının 8’nci yılında, sağcı terör ile gizli servislerin bağlantılarını araştıracak bağımsız bir komisyonun, ya da daha farklı bir oluşumun üzerinde duruyoruz. Bununla ilgili yetkili makamlarla görüşmelere devam ediyoruz” diyor. Almanya siyasetini en iyi bilen Türklerden birisi olan TBB sözcüsü Safter Çınar bu konuda daha da ileri gidiyor. AFD’nin ciddiye alınması gerektiğini belirten Safter Çınar, “Unutulmamalı ki, Hitler de 15 kişiyle yola çıkmıştı. Sonra tüm dünyayı kasıp kavurdu” şeklinde bir Almanya gerçeğine vurgu yapıyor.
Adil kira, adil komşuluk
Kahvaltıda konuşulan bir başka konu da Başkent Berlin’de son yıllarda ev kiralarının tavan yapmasıydı. Berlin’de daire veya binalar büyük şirketler tarafından satın alınıyor. Onlar da kiralamaktan diğer işlere kadar her şeyi bir şirkete devredip, sadece alacağı paraya bakıyor. Bu nedenle de özellikle küçük İstanbul Kreuzberg’de kiracılar yıllardır eylem yapıyor. Eski kiracılar için zammın dışında pek bir sorun yok gibi görünüyor. Türkiye’deki gibi kafasına göre zam yapamıyorsun. Ya da ‘oğlum evlenecek, kızım gelecek, gibi bahanelerle evimden çık’ diyemiyorsun. Ancak yeni ev tutacaklar için ayrımcılığın dik alası yaşanıyor. Bu sözünü ettiğimiz ev bürolarına Türk ya da göçmen bir isimle başvuranlara, ‘ev yok’ deniyor. Hatta satın almak için bile kapılar kapanabiliyor. Ancak bir Alman ismiyle telefon edince ‘şu belgeleri getirin, buyurun gelin görüşelim’ yanıtını veriliyor. Anlayacağınız Türkseniz, iyi gelirinizin olması bile ev tutmak için işe yaramıyor. Peki bu durumda devlet ne yapıyor. Devletin de kurduğu şirketler var. Onların da kentin hemen her yerinde binası veya daireleri var. Öyle ki lüks bir semtte fakirlerde oturabiliyor. Bir başka çözüm de, ev sahiplerinin kamu bankalarından aldıkları kredi. Devlet, kredi borcu bitene kadar geliri az olanlar için o binada kontenjan isteyebiliyor. Ancak o zaman da bir daireye beş yüzden fazla talip çıkıyor. Bu konunun uzmanı olan TBB yöneticisi Remzi Uyguner Berlin’deki konut piyasasındaki gelişmeleri, yakından takip ettiklerini belirtiyor. Uyguner “Bu konuda yıl içinde önemli gelişmeler olacak. Örneğin Deutsche Wohnen adlı ev şirketinin kamulaştırmasına yönelik Nisan ayında halk oylaması yapılacak. Biz ‘Adil kira, Adil komşuluk’ sloganıyla göçmenlere karşı ayrımcılık için mücadele ediyoruz” diyor.
Emeklilikte ayrımcılık
TBB’nin kahvaltısının sohbet bölümünde benim dikkatimi çeken birkaç konu daha oldu. Onlardan birisi emeklilik. Diğeri de özellikle boşanma davalarında mahkeme kararlarının tanıtılması. Malum Almanya da emekli yaşı erkeklerde 67, kadınlarda 65. Hal böyle olunca da birçok insanımız emekliliği doya doya yaşamadan, uçağın kargo bölümünde vatan topraklarına geri dönüyor. Bu noktada Türkiye’den emekli olmak cazip geliyor. Ancak TC vatandaşı olunsa da, emekliler arasında ayrımcılık yaşanıyor. Nasıl mı? Türkiye’de dövizle emekli olmak isteyenler parasını yatırıp, bir yerde çalışmadığını ispatlayarak emekli maaşına hak kazanıyor. Kişinin çalışması durumunda da emekli maaşı durduruluyor. Çalıştığını beyan etmeyenlerin tespiti halinde ise ceza olarak ödenen emekli maaşı faiziyle kesiliyor. Türkiye’deki SGK’dan emekli olan işçi ise maaşını alıp aynı zamanda çalışabiliyor. Hal böyle olunca da, Türkiye’den dövizle emekli olmanın cazibesi kalmıyor. Ülke de milyonlarca euroluk dövizden oluyor. Mahkeme kararlarının tanıtılmasına gelince. Özellikle de boşanma konusu büyük dert. Berlin, ya da Almanya’daki mahkeme kararının Türkiye’de tanıtımı konusunda anlaşmalı boşanma yoksa sorun yaşanıyor. Avukat dostlarımız alınmasın, ama bazıları Almanyalı Türkleri yolunacak kaz görüyor. Mahkeme kararlarını Türkiye’de tanıtmak için binlerce euro isteniyor. Ya da taraflar birbirini süründürmek için işi yokuşa sürüyor. İnsanımız emeklilik konusunda olduğu gibi bu konuda da çözüm istiyor.
Bir sevindik, bir üzüldük
Hafta içinde Fenerbahçe’nin bu sezon en iyi oyunuyla Zenit’i 1-0 mağlup etmesi Berlinli Türkleri sevindirdi. Özellikle UEFA kupasını kazanmasından sonra Almanya hatta Avrupa’da olduğu gibi Berlin’de Galatasaray’ın ayrı bir yeri ve sevgisi vardır. Galatasaray’ın Benfica maçı oynanırken, aralarında Ümit Karan (Galatasaray), Taşkın Aksoy (Boluspor), Ergün Pınarbaşı ( Kayserispor) gibi bir çok ismi Türkiye’ye kazandıran Türkiyemspor’un lokalinde gençlerle birlikteydik. Almanya’daki en önemli Türk futbol kulüplerinden birisi olan Türkiyemspor’un lokali tarihi günlerinden birisine daha ev sahipliği yaptı. Ancak maçı izleyenler dakikalar ilerledikçe büyük üzüntü yaşadı. Onca transferin ardından Fatih hoca ve öğrencilerinden yeni bir zafer bekleyen Berlinliler, hayal kırıklığına uğradı. Önce İspanyol hakemin tartışmalı penaltısı protesto edildi. Luyindama herkesi başka hayal ve umut dünyasına taşısa da, Seferoviç’in golü ile UEFA kupasını kazanıp yeniden sokaklara dökülme rüyası maalesef kabusa dönüştü. Berlin’den selam ve sevgiyle...