EN çetin, en zor ama onun yanı sıra en keyifli maçlardır benim için Trabzonspor-Fenerbahçe mücadeleleri. Şehrin tansiyonu da maçın aksiyonu da hep en yüksektedir. Oyunun içinde de günlerce konuşulacak bir şeyler mutlaka olur.
Maçın başlangıcına gidersek, Trabzonsor'un yüksek tempo ile oynama çabasına, Fenerbahçe'nin kontratağa dayalı futbolla cevap vermesini görüyoruz. Ama Fenerbahçe kontratak planlamasında da etkili değil. Takımın son maçlardaki yıldızı Valbuena, kendisi gibi çabuk oyuncu Pereria'nın önünde, yakasını bir türlü rakibinden kurtaramıyor. Oysa Novak'ın kanadında oynasa, hücum kalitesini daha fazla ortaya koyma şansı yakalayacak. Üstelik 6 golle Türkiye liginin en golcü savunma oyuncusu olan Novak da gol yollarında bu kadar cirit atıp, fileleri bu kadar kolay havalandıramayacak. Fakat yanlıştan dönülmüyor, Pereria Valbuena'yı sahadan siliyor, dolayısıyla Valbuena'nın biten enerjisiyle birlikte Fenerbahçe'nin de elektriği kesiliyor.
İlk yarıda Rodagella ile penaltı kaçıran Trabzonspor, ikinci yarıda markajsız kalan solbek Novak'ı da hücum alanına sürünceFenerbahçe orta alanı tamamen kaybetti. Bordo mavililerin golleri ardı ardına geldi. Gollerde Novak aklını, Sosa vuruş ustalığını konuşturdu. Maçın son bölümü tam bir heyecan fırtınasıydı. Frey'in golünden sonra Fenerbahçe, şampiyonluğu Oğuz ve Aykut'un golleriyle Trabzonspor'un elinden aldığı 1996 yılındaki maçın tekrarını oynadı. Bastırdıkça bastırdı. Direklerden dönen toplar, üstü üste ataklar. Fenerbahçe süre yetse belki de skoru lehine çevirebilirdi.
Hep derim, Golcü oyuncular kendi ceza alanına farzla girmese daha iyi olur. Slimani baraja girdi. Elini fazla kaldırınca penaltıyı yaptı. Oysa hiçbir savunma oyuncusu böyle penaltı yaptırmaz. Pekiyi penaltıyı kim atar? Takımın santrforu derseniz katılmam. Penaltıyı, topa en iyi vuran oyuncu atar. Türkiye ligine geldiğinden bu yana attığı 5 penaltıdan 3'nü kaçıran Rodeala'ya penaltı atmaz. Hele karşısında 21 penaltıdan 9'unu kurtaran Harun gibi bir penaltı canavarı kaleci varsa..