Ali Emiri...

Ali Emiri, araştırmacı ve Tezkire yazarı.

Kaşgarlı Mahmud'un Divanu Lügati't-Türk isimli eserini Türk kültür hayatına kazandıran kişi. 

Millet kütüphanesinin kurucusu.

1857'de Diyarbakır'da doğan Ali Emiri, daha küçüklüğünden itibaren okumaya ve araştırmaya meraklıydı. 

Ali Emiri, dokuz yaşındayken, beş yüzden fazla şairin şiirlerinin yer aldığı; Nevadir-ül Asar, isimli eserdeki dört bin beyiti ezberledi. 

Gençliğinde hat sanatıyla da meşgul oldu. 

Yazdığı bazı levhalar Diyarbakır'da camilere asılmıştı.

Ali Emiri, kitap okumaya meraklıydı. 

Gençlik yıllarında Doğu Edebiyatı'na ait birçok kitabı okuyup ezberlemişti. 

Bu yıllarını kendisi şöyle anlatıyor;

"Eğlenmeye merakım yok idi. 

Üstadımızla gezintiye gittiğimizde, çocuklarla oyun oynarken, ben bir tarafa çekilir kitap okurdum."

Dükkana bir müşteri girdiğinde, ''Mal orada. 

Fiyatı da şudur. Alacaksanız indireyim, yoksa beni boş yere meşgul etmeyin'' diye sesleniyordu. 

Bunun üzerine müşteri de mal almadan gidiyordu. Babası oğlunun ticarete faydadan ziyade zarar verdiğini görünce, onu dükkândan uzaklaştırmak zorunda kaldı.

Çalışma hayatı memuriyette geçti. 

Katip, maliye müfettişi ve defterdar olarak Diyarbakır, Selanik, Adana, Leskovik, Kırşehir, Trablusşam, Elazığ, Erzurum, Yanya, İşkodra, Halep ve Yemen'de otuz yıl kadar memuriyet görevinde bulundu. 

1908'de kendi arzusuyla emekli oldu.

Emekliye ayrıldıktan sonra Ali Emiri, kalan hayatını İstanbul'da kitapları arasında geçirdi. 

Akşamları Divanyolu'ndaki Diyarbakır Kıraathanesi'ne gidiyor, dostları ile sohbet ediyordu. 

Onun bu sohbetlerini Dr. Muhtar Tevfikoğlu şöyle anlatıyor; 

"Dostları dediğim, öğrencileri, daha doğrusu öğrenci hüviyetine bürünmüş arkadaşları. 

Ama nasıl öğrenciler? 

Her biri kendi sahasında tanınmış ilim ve fikir adamı, eser sahibi, kalem erbabları. 

Sohbet dediğim de bir nevi ders. 

O yaşlı başlı, kelli felli adamlar öğrenme heyecanı içinde, Emiri'nin etrafını sarmışlar, durmadan bir şeyler soruyorlar. 

Bazı ilmi meselelerde tereddütlerini gideriyorlar. Bilmedikleri kaynakları öğreniyorlar. 

Yeni mehazlar elde ediyorlar. 

Kısacası ondan bir anlamda ders alıyorlardı." 

Ali Emiri Efendi, üç gün süren bir hastalıktan sonra, 23 Ocak 1924'te Fransız Hastahanesi'nde öldü. Mezarı Fatih türbesi avlusundadır.

 

Divanu Lügati't-Türk:

Dil bilgini Kaşgarlı Mahmud'un Divanu Lügati't-Türk isimli eseri, 1910'a kadar adı bilinen, fakat kendisi meçhul bir eserdi. 

Ali Emiri Efendi, Abbasi halifesine sunulmak üzere Bağdat'ta 1072-1074 yıllarında Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan bu eseri, sahaflarda Divanu Lügati't-Türk olduğu bilinmeden satılırken fark etmiş ve satın alarak Türk kültür hayatına kazandırmıştır.

Ali Emiri Efendi sahaf Burhan'dan eseri 33 liraya satın aldı. 

Ancak ne sahafın, ne de eseri satanın onun Divanu Lügati't-Türk olduğundan haberleri yoktu. Eğer bunun farkına varmış olsalardı çok daha büyük meblağlara satacakları kesindi. 

Daha kötüsü bu eser kitap avcılarının eline geçmiş olsaydı anında yurt dışına kaçırıp karşılığında bir servet elde etmeleri mümkündü.

Ali Emiri Efendi kitabı satın aldığında duyduğu sevincini şu şekilde dile getirir: 

"Bu kitabı aldım; eve geldim. 

Yemeği içmeği unuttum… Bu kitabı, sahaf Burhan 33 liraya sattı. 

Fakat ben bunu birkaç misli ağırlığındaki elmaslara, zümrütlere değişmem."

Ali Emiri Efendi kitabını kimseye göstermek istemedi. Hem kitabı kıskanıyor ve hem de kaybolmasından endişe ediyordu. 

Devrin ünlü simaları Ziya Gökalp ve Fuad Köprülü gibi şahıslar, Ali Emiri Efendi'nin Divan-ı Lugat'it-Türk bulduğunu işitmiş ve görmek istemişlerse de Ali Emiri Efendi onları kitaba yanaştırmamıştı; 

kitabı sadece çok güvendiği Kilisli Rıfat Efendi'ye gösteriyordu.

Ali Emiri Efendi satın aldığında kitap hırpalanmış ve yıpranmış bir vaziyetteydi.

Şirazeleri çözülmüş, formaları dağılmış, sayfaları birbirine karışmıştı ve numaraları da yoktu. 

Bu sebeple kitabın eksik mi, tam mı olduğu belli değildi. 

Ali Emiri Efendi, bunun tesipitini Kilisli Rıfat Efendi'ye yaptırdı. 

Kilisli Rıfat Efendi, iki ay müddetle kitabı üç kere okudu. 

Sonunda eserin tam olduğu belli olmuştu. 

Kilisli Rıfat Efendi, karışmış sayfaları yerli yerine koydu ve numaralandırdı. 

Ali Emiri Efendi bu hizmeti karşılığında Kilisli Rıfat Efendi'ye bir evini hediye etmek istediyse de kabul ettiremedi. 

Kilisli Rıfat Efendi, eğer illa kendisine bir mükafat verecekse, kitabı yayınlamasının yeterli olacağını söyledi.

Kaynak; Vikipedi.