Allah'ın evinde cinayet

 

DÜNYANIN taa öbür ucu. Haşa yeryüzünde cennet arıyorsanız orası. Komşusu yok. En yakın komşusu Avustralya uçakla 6 saat. Kendi halinde bir ada. Yemyeşil ova. Dağ değil, tepe bile yok. 200 farklı ülkenin 160 ayrı lisanıyla konuşan hümanist, zengin bir ülke. Anlata anlata bitirilmez. İngiliz örf ve adetleri hakim. Ortalıkta polis göremezsiniz. Tam huzur adası. O yemyeşil ovalardaki küçük ve büyükbaş hayvancılığı ile zenginliği ayrı bir konu. Fert başına düşen milli gelir yüksek. Türkiye ile arasında 16 saat fark var. Yeni yıl kutlamaları önce orada gerçekleşir. Dedik ya dünyanın öbür ucu diye... Doğa yıpranmamış. Doğayı kirletecek insan yok çünkü. Envayi çeşit balık zenginliği ile ün yapmış bir yer. Eğitim ve kültür o kadar yüksek ki, insanın gıpta edeceği geliyor. Hemen hemen herkes sporcu. Ülkemizde bile futbolcu, basketbolcu profesyonel elçileri var. İşte böyle bir ülke olan Yeni Zelanda kana bulandı. 50 ölü ve bir o kadar da yaralı ile ada halkı tarihinin en büyük şokunu yaşadı. Sadece Yeni Zelanda halkı değil İslam inancı içindeki hepimizin göğsüne hançer saplandı adeta.

Çanakkale’ye geldiler

Tarihlerinde ne savaş, ne de askeri bir durum olmuş. İngilizler sayesinde atalarının nereye neden gittiklerini bilmezcesine gemilere doldurulup, Çanakkale’ye gelmişlikleri var sadece. Bu nedendir ki asırlardır tarihlerindeki tek savaş anısı nedeniyle atalarını anmak için her yıl konuğumuz olurlar. Böylesine özgür bir ülkede adi cinayet, hırsızlık, şiddet bilinmezliği varken camilerimize yapılan saldırı ve işlenen cinayet tam bir seçilmiş travma ve hastalığın kanıtı olmuştur. Allah’ın evine baskın yapılmış ve canlı yayında cinayetler işlenmiştir. Ruh hastası adam ve işbirlikçilerinin bilinçi, kasıtlı, ırkçı bir şiddet eylemidir bu. 70 sayfalık manifestosu ile adeta İslam alemine karşı duran cani ve ortakları insan olmaktan uzak davranışlarıyla aklı başındaki tüm dünya kamuoyunun öfkesini ve tepkisini aldı şüphesiz. İŞİD kompleksiyle İslamifobisel şiddet ve eylemden ders alması gerekenler var. Bir çok Avrupa ülkesinde İslam toplumuna ve İslam inancına karşı yasa çıkarıp, körükleyen bu fanatiklerin anlayışıdır asıl suçlu olan. Alman televizyonları vahşetin bilançosunu bile vermiyor. Fransa’daki ırkçılık, Avusturya’da camiler için yapılan uygulamalar işte böyle bir eylemin sonucudur.

İslam inancına karşı

İŞİD sapıklarını İslam inancı ile bir tutan asıl köktendinci bu cinayetleri işleyenlerdir. Dünyanın en huzurlu ülkesinin huzurunu kaçırmakla kalmadı bu vahşet. İslam inancına karşı duruştur. Allah’ın evine baskındır. Filistin’de, Küdus’te camilerimize postallarıyla girip her türlü vahşeti sergileyen İsrail askerlerinin özendiriciliğidir bu. Nasıl bir kalkınmışlık, nasıl bir batı medeniyeti ve nasıl bir hoşgörüdür. Bir din savaşı çıkartılmak istenmektedir. Bosna katliamından ders almayan, vicdanları sızlamayan bu kafa utanmadan adeta bir zafer anısı, belgesi düzenlercesine canlı yayın da yapmıştır. Öfke, düşmanlık, köktendincilikle bütünleşen bu eylem ve bu manifesto karşısında İslam anlayışından özür dilemek bir borçtur. Kendi halinde ibadetlerini yapmak isteyen bir toplumu yok saymak hangi insanı düşüncedir? İŞİD diğer inanç sahipleri kadar İslam inancı içindeki toplumların da asla kabul edemeyeceği ve hatta mücadele edildiği bir yapı olduğu bilinmiyor mu? Bakın Suriye, Irak, Afganistan’da verilen mücadeleye... Bakın Türkiye sınırlarındaki İŞİD militanlarının yokedilişine... Her inançta ibadethaneler Allah’ın evi kabul ediliyorsa her inançta cinayet günah ise bu toplu cinayet hangi inancın ürünüdür? 600 yıllık Osmanlı yönetiminde ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde inanç özgürlüğü örnektir. Sinegog baskınını gerçekleştiren sapık İŞİD taraftarlarının izi artık silinmiştir. Din ve civdan özgürlüğünün tetiklenmesi başka başka fanatiklere, kökten dincilere, rövanş duygusu yaratılmaya çalışılması boşuna bir gayrettir. İslam bunu yapmaz. İŞİD İslam değildir. İslam’ın reddedeceği bir katil sürüsüyle güzel dinimizin kıyaslanamayacağını bilmeyen olamaz. İslamifobistlerin basın ve yayın organlarıyla bu vahşet çerçevesinde eğitilmeleri batı dünyasının görevidir. Din savaşları çok gerilerde kaldı. Başta İsrail ve bazı batı ülkelerinin bu vahşetten üstlerine düşeni almaları gerekmektedir. Dünyanın en huzurlu köşesi kan gölüne dönmüştür. Güzel dinimize yapılan bu saldırının suçlusu İslamfobistlerini destekleyenlerdir. Ey batı uygarlığı... Ey İslam inancı nedeniyle Türkiye’yi AB’ye almayanlar... Buyrun görün cinayeti. Hem de canlı canlı...