İbn. Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor;
"Gazvelerinin birinde Resulullah'la beraberdik. Derken bir kavme uğradı.
"Siz kimsiniz"... diye sordu.
"Bizler müslümanlarız!" dediler.
Bir kadın tandırına yakacak atmakla meşguldü ve yanında bir oğlu vardı.
Tandırın alevi yükselince kadın çocuğu uzaklaştırdı.
Sonra kadın, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına geldi ve;
"Sen Allah Resulüsün öyle mi".. dedi.
Aleyhissalatu vesselam;
"Evet!" deyince,
"Annem ve babam sana feda olsun!
Allah Erhamu'r-Rahimin değil mi..." dedi.
Kadın,"Evet!" cevabını alınca bu sefer;
"Allah'ın kullarına olan rahmeti, annenin yavrusuna olan merhametinden daha fazla değil mi" diye sordu.
Aleyhissalatu vesselam yine;
"Elbette!" buyurdu.
Kadın;
"Anne çocuğunu asla ateşe atmaz!
daha merhametli olan Allah kullarını nasıl cehenneme atar", dedi.
Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam ağlayarak, başını eğdi.
Sonra başını kadına doğru kaldırarak;
"Şüphesiz Allah, hak yoldan sapıp O'na itaat etmeye tenezzül etmeyen ve tevhid kelimesini söylemekten imtina eden azgın kulundan başka kullarına azab vermeyecektir," buyurdu.
Ebu Hureyre; Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki;
"Ateşe sadece şaki olanlar girecektir."
Ashab;
"Ey Allah'ın Resulü! Şaki kimdir" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam;
"Allah için hiçbir ibadette bulunmayıp,
hiçbir günahı terketmeyen kimsedir," diye cevap verdi.
İnsan, iyilik ve kötülüğe kabiliyeti dolayısıyla varlıklar arasında en mükemmel mevkie çıkabildiği gibi,
en düşük dereceye de düşebilmektedir.
Böyle bir fıtratta yaratılan insanın elbette bütün yaptıklarının kaydedilmesi gerekir.
Her şeyi muhafaza eden Cenab-ı Hakk'ın hafıziyeti, amel ve fiillerinin muhafazasını gerektirir.
Muhafaza edilen bu amellerin adalet terazisinde tartılması, ona göre hakkında mükafatın veya cezanın verilmesi zaruridir.
İşte bu hakikata işaret eden ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır;
''O gün amelleri tartacak terazi haktır.
Kimin sevapları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Kimin de sevapları hafif gelirse, işte onlar ayetlerimizi inkar ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır.''
Amellerinin tartılmasında İlahi adaletin bütün haşmeti ile tecelli edeceğine işaret eden,
''Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez,''
mealindeki ayet-i kerimede de yine bu hakikat dile getirilmektedir.
O halde kıyamette Allah insanların amellerini tartarken, iyi veya kötü oldukları hükmünü açıklarken, iyilik ve kötülüklerin ağırlığına göre yapacaktır.
İtikad ile ilgili bütün kitaplarımızda ahirette amellerin tartılması meselesinin hak olduğu açıkça kaydedilmektedir.
Fakat bu tartının mahiyetini dünyadaki ölçülerimizle ifade etmemiz mümkün değildir.
Ancak şurası muhakkaktır ki, Cenab-ı Hak bütün insanların amellerinin muhasebesini en kısa zamanda halledip, iyilik ve kötülüklerini ortaya çıkaracaktır.
Bu hususta Muhammed Ali es-Sabuni şöyle der;
''Amellerin, iyilik ve kötülüklerin bizzat tartılması akıldan uzak bir hadise değildir.
Modern ilimler, sıcağı, soğuğu, rüzgarı ve yağmurları ölçtüğü halde, sonsuz kudret sahibi olan Cenab-ı Hak, insanların amellerini tartmaktan aciz mi olur''.
Nitekim el-Bidaye'de ''Mizan'', tartı aleti amellerin miktarlarını tesbite yarayan bir şey olup,
akıl onun mahiyetini bilmekten acizdir.
Dünya terazilerine benzetilmesi mümkün değildir.
Bu hususta nakle ''Kur'an ve hadisteki naslara'' teslim olmak en selametli yoldur,'' denmektedir.
O halde Cenab-ı Hak amelleri mutlaka tartacaktır. Keyfiyetini bilmediğimiz bir mizan ile insanların iyilik ve kötülüklerini tartacak, muhteşem adaletini tecelli ettirecektir.
Fakat Allah, rahmeti ile yine affedebilir.
İmanı var, fakat günahı da varsa cezasını çektikten sonra yine Cennete girer.
Allah'ın sonsuz rahmetine mazhar olur.
Resulullah Efendimizin (sav) bazı hadislerinden anlamaktayız ki, ''Dualarında sık sık Allah'ım,
bana hesabımı kolaylaştır,'' buyurduğu rivayet edilmektedir.
Hülasa, o gün amel defterindeki her muamele en ince noktalarına kadar hakkıyla tartılıp, herkesin kar ve zarar bilançoları çıkarılıp hesapları kapanacaktır. İyilikleri kötülüklerinden, karları zararlarından fazla çıkarsa o kimse kurtuluş ehli olacaktır.
Sevapları günahlarından eksik çıkarsa o kimse zarara uğrayacaktır.
Mü'mine düşen vazife, iyilikleri kötülüklerine,
karları zararlarına galebe çalacak şekilde ameller yapması, ona göre hesap gününe iyi hazırlanması,
ve; ''Allah'ım, hesabımı kolaylaştır'', diyerek
Allah'a sığınmasıdır.