CAMİANIN içinde olanlar, kurumdaki gelişmeleri yakından izleyenler çok iyi bilirler: Trabzonspor’u yönetmek, ülkeyi yönetmekten daha zordur. Buna itiraz eden çok nadir bulunur.
Seçimli genel kurullar öncesi fırtınalar kopar. Tartışmalar, söz düelloları ayyuka çıkar. Seçimli genel kurulları geçtik, mali genel kurul, divan genel kurullarında bile ortak fikirde buluşmak zordur.
Bir şekilde yönetim belirlenir, başkan seçilir, icraatlar başlar.
Alın size yeni bir tartışma. Varsa teknik direktör kalmalı mı, gönderilmeli mi? Yoksa ya da mevcudu gönderilecekse kim getirilmeli? Dünyanın en önemli teknik adamını getirsen de fikir birliği olmaz. Şenol Güneş’i tartışıyor bu camia; hangi teknik adamı tartışmaz ki!
Kadroyu oluşturmak başlı başına bir dert. Her kafadan bir ses çıkar. Yerel medya bir taraftan, sosyal medya diğer taraftan onlarca futbolcu ismi telaffuz edilir. Medyayla iletişim kurmak, taraftara dert anlatmak kolay iş değil.
Başarı, tüm bu badireleri hasarsız atlatabilirsiniz gelecek!
Şehrin en önemli marka değeri Trabzonspor olduğu için siyasetten tutun sosyal ve kültürel her alanın ilk sırasında bordo mavili renkler yer alır. Her siyasetçinin boynunda özellikle seçim dönemlerinde “Bize Her yer Trabzon” yazılı bordo mavi renkli kaşkol görebilirsiniz. Yeni bir iş yeri açacaksa ticaret erbabı, bordo mavili balonlar ve konfetilerle süslediği mekanda, bordo mavili kurdele kestirerek açılışı yapar.
Haber olmanın en kolay yoludur, bu şehirde bordo mavili renkler. Başarı olunca gazetelerin gazetecilere, yazarlara iş oluşturduğu renklerdir, bordo mavi.
Konumuz başarı için hasarsız geçilmesi zorunlu olan bu aşamaların içinde önemli bir yer tutan yerel medya.
Yerel medyanın Trabzon’da ne kadar güçlü olduğunu bilmeyen yoktur. 5 günlük yerel gazete, uyduda üç yerel televizyon, üç ulusal ajans, bir düzineden fazla İnternet sitesi.
Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’nin 400, Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin ise 100 dolayında üyesi mevcut. Bu bir zenginlik gibi görünse de Trabzonspor için ciddi bir sorun. Halk arasında hani derler ya, “fazla ebe bebek boğar!” gibi bir şey işte...
Milli maçlar ve yerel seçimler nedeniyle lige ara verildiğinde gazetelere malzeme bulmak zordur. Kimi transfer yazar, kimi huzuru tırtıklar. Yerel bir gazetede atılan bir başlık olay oldu:
“Trabzonspor için en doğru teknik direktör Fatih Tekke’dir.”
Onlarca kişi aradı konuya duyarsız kalmamam için. Dakikalarca öneri, nasihat, sitem dinledim. Sezon sonuna doğru yaklaşıyoruz. Beğenirsiniz beğenmezsiniz Ünal Karaman bu sınırlı kadro ile Trabzonspor’a çok şey kazandırdı. Gençlerin önünü açıp yıldızlar çıkardı. Maddi ve manevi olarak kulübün en büyük destekçisiyken yerine isim önermek hiç yakışık kalmadığı gibi çok da ayıp oldu..
Kaldı ki Fatih Tekke de Trabzon için önemli bir isimdir.. Daha göreve gelmeden değersizleştirip, toplumun önüne atmak, bir çıban başıymış gibi göstermek niye? Başlamadan yolu kesildi.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Karaman görevinin başında ve sessiz sedasız işini yapıyor. Milli arayı moralli bir şekilde geçirip takımını tedavi etmeye çalışıyor. Kadrosunun durumu ortada. Sadece sevgi, saygı ve dua ile yol alıyor. Bu köstek niye?
İçinde bulunduğu şartlar bu kadar zorken günün sadece 4 saatini uyuyarak geçiren Karaman’ın bu uykusuna göz dikmek, yazık, günah değil mi?
Lütfen beyler hiç olmazsa sezon bitene kadar bekleyin. O zaman şapkamızı önümüze koyup hep beraber artıları eksileri yan yana koyar, kantara çıkarırız. Sizce daha adil olmaz mı? Bari bunu Ünal Karaman’a çok görmeyin.
Skandalın suçlusu kim?
TRABZONSPOR’DA üye skandalı şimdilik duruldu. Doğru işler yapılırken sıkıntılar yaşandı. Onlarca saygın üye iş bilmez kadroların ihmali yüzünden bir çırpıda silindi. Yeni tüzük ilk icraatında delindi. Sorumlu kim belli değil. Bedeli kim ödeyecek, topa giren yok. Divan kendi adına düşeni yaptı. Kendi sorumluluğundaki divan üyelerini hassas davranıp koruma altına aldı. Sicil kurulu başkanı büyük bir skandala imza attı. İki aylık sürede liste üzerinde hiç inceleme yapmadan yönetimin önüne listeyi koydu. Eski yönetici, milletvekili, bakan, onur üyesi, eski futbolcu bir çırpıda silindi. İsyan çıkınca, kulüp telefonları kilitlenince herkesin aklı başına geldi. Ara yol bulunup “mesaj herkese ulaşmadı” bahanesine sığınılarak, tüzük yine taca atıldı. Kendi yanlışlarına kısmi af çıkararak süreyi iki ay daha uzattılar. Kısaca yanlıştan dönüldü. Bu yanlış ileride pahalıya patlar. Bir sonraki yanlışlıkta bu hata masaya sürülür. Koz olarak kullanılır. O zaman böyle bir yol bulmuştunuz yine aynı yolu deneyin diyenler olacaktır. Yasa bir kez ihlal edilmesin, herkes o boşluğu bir yolla kullanır.
Bu olay kulüpte kurulların ne kadar bilgisiz, deneyimsiz olduğunu gösteriyor. Bu olay yöneticilerin olaya çok basit baktığını ve kendi hazırladıkları tüzükten bihaber olduğunu gösteriyor. Sorumlu kişilerin ne kadar sorumsuz olduğunu gösteriyor. Umarım herkes üzerine düşen dersi alır..
Bu aşamadan sonra ders alması gereken iki bölüm var. Öncelikle artık üyeler, kimse “bilmedim duymadım” diyemez. Mazeretleri yok. Üç yıl aidatını ödemeyen herkes artık net bir şekilde silinecek. Üyelikten ayrılmamak için yangın yapanların bakalım yüzde kaçı duyarlı olacak? 11 bin üyenin kaçı geri dönecek?
Ders alması gereken bir diğer kurum da Sicil Kurulu ve yönetim. İnce eleyip sıkı dokumalı. Çağrı merkezi kurup üyeleri tek tek bilgilendirmeli. Amaç üzüm yemekse üyeler telefonla aranır kulübe bir - iki milyon lira kazandırılır, personelin ödenemeyen üç aylık maaşı çıkarabilirdi. Kısa yoldan atıp kurtulayım derse bugünkü skandalı yaşar.
Bir musibet bin nasihatten iyidir..