BAHÇELİ MANİFESTOSU KILIÇDAROĞLU SUNUMU

 
BAŞLIĞA sığmadı. Meral Akşener'in de şiddetli itirazıyla TBMM'de muhalefet topyekün Ali Erbaş'ın fesli Kadir ziyaretine isyan etti.
HDP kendisini yalnızlığa çektiği için topyekün tarafta olmasa da hoş karşılamadıklarını biliyorum.
Al Ardahanlı Öztürk Yılmaz'ı, vur Ali Erbaş'a!
 
Ne oldu şimdi? Kaşıdınız ve kaşındınız! Münferit gündemleriniz ile haftanın kahramanı oldunuz. Kariyerinize katkıda bulundunuz! Kutlayın kendinizi.
Sayın Akşener ilk grup toplantısında verdi veriştirdi.
Sonra sayın Bahçeli çıktı kürsüye... Tam bir manifesto. İndirin konuşmasını internetten, okuyun. Tam bir başüstü yazısı. Sıkıldıkça okunası... 
 
Açık açık meczup dedi. Fitne dedi. Bu bozgunluğun bedelinin olacağını söyledi. Anıttepe - Kocatepe hattını hatırlattı. Gelişmelerin hayra alamet olmadığına işaret etti. İki ayrı kutbun Türkiye üstünde kumar oynadığından söz etti. Fesli Kadir ziyaretini esef verici buldu. Münafık dedi. Atatürk düşmanlarına zırh olarak gösterdi. Erdemli olmaya davet etti. 
Yetmedi, andımız ile ilgili temyiz dilekçesinde yapılan savunmayı da eleştirdi. 
Sonra Kılıçdaroğlu haykırdı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluşu ve milli mücadele konulu kısa bir tarihi konuşma yaptı. 
Sonuç: İçimizi rahatlatan konuşmalar oldu. Ak Parti grubu yoktu. Bu nedenle iktidardan yorum sonraya kaldı. Ama zaten yoruma da gerek kalmadı. 
 
İddia ediyorum Ali Erbaş istifa edecektir. Belki de fesli Kadir'i ziyareti sırasında istifası cübbesinde değil, pantolonun cebindeydi. 
Bu bir kararlılıktır. Kör gözün parmağına misali bile bile ladestir. 
Alalade bir insan olarak Ali Erbaş'ı kimse tanımaz. Fesli Kadir ziyareti de kimseyi ilgilendirmez. 
Ammaaa!.. Cübbe ve kavuğu ile, makam aracıyla gidiliyorsa bu resmi ziyarettir. Makam ziyaretidir. Fotoğraf çekilip, poz verilip, medyaya servis ediliyorsa önemli bir resmi ziyarettir bu. Belli ki basın müşaviri ve özel kalemi de eşlik etmiş. 
9 Kasım ziyaretinin haberi 10 Kasım tarihinde çıkacak şekilde planlanmış. Yani Atatürk düşmanıyla Atatürk'ün ölüm yıldönümü anmasıyla bağlantı kurulmuş.
 
Ali bey, bizi incittiniz. Dikkat edin size sayın başkan veya Ali hoca diye hitap etmiyorum. 
Çünkü bu davranış ile ne başkanlık, ne de hocalık ünvanınız bize göre değil.
Vazgeçtim cuma hutbesiyle Atatürk'ü anmaktan. Bari ölüm günü milyonlar gözyaşı dökerken bu varyasyanu yapmasaydınız.
Kul hakkı açıklaması neye göre? Diyanet İşleri Başkanı olarak yani biz ümmeti temsilen yapılan bu görüşmeye itiraz olmasındandır size hitap tarzımız. 
 
Hacı hacıyı bulur Mekke'de, hoca hocayı bulur tekkede! Kim kiminle buluşur, bizi ilgilendirmez. Ama uğruna bedeller ödenmiş o cübbeyle yaptığınız her davranıştan sorumlusunuz.
Yüce dinimiz karşısında sizin adınıza mahcubuz. Diyanet İşleri Başkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ile birlikte 1924 yılında kuruldu. O kurdu: Atatürk. Bedel ödedi. Rahmetli Ankara Müftüsü Börekçi ile birlikte idam fermanı çıkartılanlar kurdu o makamı. 
Yani oturduğunuz makamı idam pahasına kuran Atatürk ve arkadaşlarına ölüm gününde saygı duymak varken yara açtınız.
Çıkartın pantolonunuzun cebindeki hazırladığınız istifa mektubunu.  Amacınıza ulaştınız. Mesajınızı verdiniz. İslamiyetin reddettiği ayrımcılık konusunda hassasiyet göstermediniz. 
 
Tartışmalı bir isimsiniz artık. Meclisin yarısı sizi reddediyor. Diğer yarısı bir şey söylemedi henüz ama çok üzgünler sayenizde. Yazık ettiniz. Siz de Öztürk Yılmaz da. Ne gerek vardı? Ne yapmaya çalıştınız?
Hadi şimdi zamanıdır. İhraçtan önce istifa da bir çıkar yoldur. 
Kırılan cam yapıştırılamaz.