BALIK BAŞTAN MI? KOKUYOR!

Şu zehirlenen MEHMETÇİKLERİMİZİN durumu,

Hastane köşelerinde yaşanan can pazarı, inanın insanın içini acıtıyor.

Bu çocuklar bizim evlatlarımız.

Onları, komutanlarına canlarını her şeylerini güvenerek teslim ediyoruz.

Peki, şimdi bir şeyi irdeleyelim.

Ne idik?

Bu hallere nasıl geldik, bunun sorusunun cevabını bulmaya çalışalım

Asker kendi yemeğini yaparken sistem nasıl işliyordu,

Onu bir görelim.

Orduda erden generale bir DİSİPLİN hiyerarşisi olduğu için,

Askerin midesine giden mutfakta ki yemek zincirinde de bir DİSİPLİN zinciri vardı.

Şöyle ki;

Mehmetçiğe hazırlanacak karavana yani yemek malzemeleri mutfağa girmeden önce,

Çok önemli denetim safhalarından geçiyordu.

 Önce bir SATIN ALMA komisyonu vardı.

Mutfakta kullanılacak besin malzemelerini)et süt,tavuk,balık,meyve..vs)bu komisyon satın alırdı.

Bu komisyon subay, astsubay, doktor ve de veterinerden oluşuyordu.

Alınan malın kalitesi bu komisyonca önce denetleniyordu.

Sonra alınan malzemeler,

Yine doktor subay astsubay ve de veterinerden oluşan MUAYENE komisyonunun önüne geliyordu.

Bu komisyon da malzemeleri kontrolden geçiriyor, uygun olanlara, olur verip,

Olmayanları da geri gönderiyordu.

Yani denetim üst safhadaydı.

Bu denetim safhaları tamamlandıktan sonra malzemeler mutfaktaki sivil aşçı kurullarının önüne gelirdi.

Nöbetçi astsubayların denetiminde yemek pişer,

Piştikten sonra da yemeği,  kazandan ilk olarak KOMUTAN tatar,

Uygunluk verirse, olmuş derse, yemek Mehmetçiklere dağıtılırdı.

Ve en baştaki komutan dâhil herkes bu yemekten yerdi.

Peki, geldiğimiz nokta da ne oldu?

İktidar sahipleri bu güvenlik içeren sistemi MAALESEF değiştirdiler.

Askere verilecek yemeği ihale ile belli firmalara verdiler.

Bu firmaların çoğununda iktidara yakın olduğu iddiaları var.

Firma, ihaleyi aldıktan sonra askerin sağlığından çok cebini düşündüğü için,

Yemek yapacağı malzemeyi en ucuza mal etmesi gerekiyor.

Bunun içinde en ucuzundan, bayat beklemiş, tapon, sıradan malzemelere yöneldi.

Olayın içinde RANT olduğu için askerin güvenliğini sağlığını pek düşünen olmadı.

Bu gün konuştuğum konu ile bilgili eski bir yemek şirketi sahibinin iddiaları da tüyler ürpertici.

Son zehirlenme olayında askere verilen tavuklarla ilgili.

İddiaya göre askere verilen tavuklar büyük tavuk firmalarının elinde kalan,

Ve son kullanım tarihi dolma aşamasında olan etler.

İddiaya göre,

Bu etlerin taze iken piyasada ki fiyatı 10 lira iken,

Bayatladığında ihale firmalarınca 4 liradan veya daha ucuza satın alınıyor.

Ve bu etler veya malzemeler askere veriliyor.

Tabibi etlerde bayatlamadan dolayı oluşan mikroplar var.

Kışın bu mikropların üremeleri hava soğuk olduğu için daha yavaş oluyor.

Birde askerlerimizin genç oluşlarından dolayı vücutlarının mikropla savaşma gücü de üst düzeyde olunca çok fazla hastalıklar ön plana çıkmadı.

Çıksa bile öyle global boyutlarda olmadı.

Ancak son olayda mevsim yaz olunca ve de birlik büyük olunca,

Kral"ın ÇIPLAK olduğu, ranta dönük bu ihale sisteminin ne kadar yanlış olduğu ortaya çıktı.

Adamlar gidiyorlar tugay kokutanını görevden alıyorlar.

Kardeşim yemeği pişiren getiren götüren komutan değil ki?

Askeri zan altına bırakmanın bir anlamı var mı?

Ha bir de yeni sistemde  getirilen TABİLDOT sistemi var.

Eskiden yoktu.

Yeni sistemde yemeği beğenmeyen Mehmetçiklerden PARASI olanlar kantinde,

Parayı bastırıp, yemek şirketinin kantininden, köfte, lahmacun ızgara türü beğendikleri yemeği yiyebiliyorlar.

Bu da askerler arasında fakir -zengin ayrımı psikolojisini yaratıyor.

Evet, dostlar iki sistem de bu şekilde işliyor.

Şimdi soruyorum,

Gözbebeğimiz Mehmetçiğe yemek ulaştıran bu sistemden hangisi daha GÜVENLİ.

Tabibi askeri disiplin içinde yapılan karavana hem daha güvenli,

Hem de daha eşitlikçi hem de rant sisteminden uzak.

Hal böyle olunca yönetenlerimiz bu sistemi niçin değiştirdiler acaba!

Bilen var mı?