TÜM yaratıklara, özellikle de bitki ve hayvanlara bakıldığında olmayan bir özellik. Başkalarını düşünmek, başkaları için bir şeyler yapmak. Yalnızca insanda olan bir niteliktir bu. İnsan olan, değerleriyle insan olan başkalarını düşünür. Başkaları için bir şeyler, faydalı bir şeyler yapar, yapmayı en azından arzu eder. Bitki ve hayvanda var olan annelik duygusu insanda hayat boyu devam eder. Bitkilerde annelik duygusu var mı? Davranış bilimleri için bir alan. Araştırmak gerek. Ama kök bedeni taşır tepesinde, beden dalları, dallar yaprakları, çiçekleri sonra da meyveleri taşır üstünde. Hiç yüksünmez. Dallar ağırlıktan yere kadar eğilir ama yine de yavruları hükmündeki çiçek ve meyveleri taşımaya devam eder.
Hayvanlarda tek hücrelilerden başlayarak memelilere kadar gidildiğinde annelik duygusu yoğunlaşarak görülür. Bir tavuk civcivini korur. Bir kuş, yuvasını ve yavrularını korur. Kedi, köpek, inek, keçi, deve, at, fil, gergedan, zürafa yavrularını korumak için kavgalara tutuşur. Parçalayan hayvanlar da yavruları için kanlı kavgalara girerler. Ama belli bir aşamadan sonra onları rakip de bellerler. Ya insan? İnsan gücü kuvveti yerinde olduğunca, aklı başında, zihni alil olmadıkça yavrusunu korur ve kollar. İnsanda annelik-babalık duygusu ölünceye kadar sürer. Çocuklar yetişkin olsa da durum değişmez. İnsanda sadece ebeveynlik değil, hamiyet duygusu da var. Şefkat, merhamet, hoşgörü, tahammül, fedakearlık, bağışlayıcılık, vericilik, ikram etmek duyguları da var.
İlahi sahifeler
Bazan insanlar, insani değerlerinden uzaklaşırlar. Başkalarına zarar verecek duruma gelirler. Kendi kazanımları için başkalarının zarara girmesine aldırış etmezler. İşte o insanlara değerlerini hatırlatmak için yaratıcı kurallar koymuş, tebliğler göndermiştir. Biz o tebliğlere ilahi sahifeler, kitaplar diyoruz. O tebliğleri, kitapları uygulamalı olarak öğreten kimselere de Nebi, peygamber, İlahi elçi, ikazcı, ihtarcı adını veriyoruz. Allah, insanlık alemi henüz gelişmelerini tamamlamışken hemen her şehre bir peygamber gönderirken, insanlığın gelişmesini tamamladığında son ihtarcıyı gönderdi son tebliğ, kitapla birlikte. İnsan bencilleştiğinde, kendini merkeze koyup başkalarını düşünmekten uzaklaştığında insan olmaktan hızla uzaklaşır. Başkaları için istemediği iyilikleri yalnızca kendisi için istediğinde kişi, ilahi tebliğle savaşır hale gelir. İnsan kendisini merkeze koyup başkalarını yok saymaya başladığında, başkalarına her ağzına geleni söylemeye başladığında, ama kendisine kaşının altında gözün var diyene öfkelenen insan değerlerinden uzaklaşmış demektir.
Ateşten gömlek gibi
En kötüsü de insan kendini güçlü sandığında, başkalarını zavallı görmeye başladığında, durumun kıyamete kadar böyle süreceğini sanır. Halbuki mezarlıklar gücünün kıyamete kadar süreceğini düşünen insanlarla doludur. Birileri bir uyarı yapmak istediğinde bu uyarıyı tehdit olarak algılamak gibi de bir alışkanlıkları olmuştur o güçlülerin. Sorun şurada Allah emrediyor. Bir toplumda her zaman hakikati, Allah’ı, hakikati hatırlatan insan öbekleri olmasını tavsiye ediyor. Bir toplumda uyaranlar, ihtar edenler, ikaz edenler olmazsa yapılan kötülükler yaygınlaşır. Toplum kötülükleri benimsediğinde, karşı çıkanlar, ihtar edenler olmadığında herkesi muhatap alacak musibetler gelir. İyi ama Allah’ı, peygamberi, ahireti, hesabı, helal ve haramı hatırlatmak kötülükleri benimsemiş toplumda ateşten gömlek giymek gibidir. Toplum kötülükleri benimseyebilir, ama o toplumu yönetenler de kötülüklerden beslenmeyi kanıksamışsa işler artık zor ki zordur.