"Beni çatışma bölgesine gönderin"

 

Mehmet ile tanışmamız yaklaşık 10–12 yıl öncesine dayanır. Van’dan okumak için amcasının yanına gelen, karayağız bir delikanlı. Sert mizaçlı, gözüpek, biraz kabadayı ve de cesur bir kürt delikanlısı. Mehmet’in öyküsü biraz dramatik. Ergenliğe dahi ayak basamadan babasını kaybetmiş. Baba gidince başsız kalan bir aile, kendinden küçük 4 tane bakıma muhtaç öksüz kardeş. Bunun anlamı, Mehmet’in 12–13 yaşında omuzlarına ağır bir aile yükü binmiş, onu babanın sorumluluğunu yüklenecek bir erkek evlat konumuna getirmiş. Van’da ki köylerinde babadan kalan üç beş parça mal, küçük bir gelir aileye yetmez olmuş. Mehmet’in bir an önce “kısa yoldan” hayata atılması, bir meslek sahibi olması gerekiyor. Bunun yolu da bir meslek okuluna-lisesine kayıt yaptırmak. O da bunu yapmış. 

 

KOMUTAN OLMAK İSTİYOR 

 

Bulunduğu bölgede meslek okulu olmadığından, Soluğu İstanbul’da amcasının yanında olmuş. Amcası-yengesinin sahip çıkması ile okula kayıt yapılmış. Meslek lisesinin motor bölümü Mehmet’in pek sevdiği, yapacağı türden bir meslek değil. Ama okulu bitirmiş. Mesleğini eline almış. Para da kazanmaya başlamış. Ama Mehmet 'mutlu' değil. Onun gönlünde asker, polis olmak var. Yapısı, gözüpekliği, disiplini buna çok müsait. Mehmet bunu kafasına koymuş bir kere. Sınavları takip etmiş. Ve bir gün küçük bir gazete ilanı önünü açmış: Astsubay alınacak. Mehmet hiç vakit kaybetmeden kaydını yaptırmış, Evraklarını tamamlamış, beklemeye başlamış. “Astsubaylık başvurunuz kabul edilmiştir, eğitim için İzmir-Foça’daki birliğinize katılın” türünde bir çağrı aldığında da dünyalar Mehmet’in olmuş. 

 

FOÇA’DA KOMANDO EĞİTİMİ 

 

Burası hayal ettiği yerdi. Ve burada asker olmanın, komutan olmanın, kuralları, eğitimi, disiplini kendisine öğretildi. Ve komutan olabilmesi için son bir görevi vardı: Yemin Töreni. Mehmet, bir yerde elimizde büyüdüğü için biz de o yemin törenindeyiz. İşte o gün, Mehmet’te bir başka heyecan, bir başka bir gurur var. Adeta yerinde duramıyor. Gözleri çakmak çakmak. Yemin için elleri silah ile bayrak ile buluştuğunda, vatan millet bayrak kavramlarının haykırdığında, gözlerinden yaş geldiğini görmeseniz bile inan hissedersiniz, öyle de oldu. Ve Mehmet şimdi pırpırlarını taktı, çakı gibi bir Türk askeri. Türk ordusunun şerefli bir komutanı. Şimdi istikbali daha emin ellerde. Sadece kendisinin mi? Ailesinin, kardeşlerinin abisi, bir yerde onlara sahip çıkacak babasının sorumluğunu alacak erkeği. Mehmet’e duygularını sordum ve şöyle cevap verdi: Abi, askerlik benim taptığım bir meslek. Çok istedim ve şimdi buradayım. Allah utandırmasın. 

 

TAYİNİMİ GÜNEYDOĞU'YA İSTEDİM 

 

Yemin töreninde hislerin nasıldı? “Ağabey, bayrak, silah bizim namusumuzdur. Bu vatanın korumasını üstlenmek inanılmaz bir gurur. O bayrağa, silaha yemin için dokunduğumda, inanın iliklerime kadar ürperdim, yemin kelimeleri boğazıma düğümlendi. Karşıma dünya çıksa deviririm gibi kendimi çok güçlü ve de gururlu hissetim.” Komutanlarınla hiç konuştun mu? “Evet, görev yerimin Güneydoğu olmasını istedim. Ülkemize musallat edilen bu katiller sürüsünün karşısına çıkıp savaşmak istiyorum. Onlara bin yıldır bu topraklarda yaşayan, Türk ve de Kürt insanının ayrılmaz bir bütün olduğunu, ABD ve de batı tarafından kullanılan piyonlar olduklarını, söz ile anlamazlarsa mermi ile anlatmak istiyorum”. Mehmet’in söyledikleri bunlar. Özetle Mehmet, bayrağa, ezana, vatana, millete senden benden daha çok sahip çıkan ülke sevdalısı. Onun için askerlik mesleğini seçen bir kürt genci. Bu hikaye bize PKK ve de terörist kelimesini kullanırken, vatanını milletini seven kürt insanlarını bir kenara koyarak, çok dikkatli olmamız gerektiğini bir daha hatırlatıyor. Lütfen bu vatanı senden benden çok seven vatansever kürt insanına, hak ettiği değeri verelim.