BİR SEYAHAT HAKKINDA HİKAYE

Birkaç seyyah birlikte seyahat ediyorlardı. Birbirleriyle hem sefa, hemde cefa ortağı olmuşlardı. Onlarla arkadaşlık etmek istedim. Muvafakat etmediler.

Dedim ki: Aciz insanların arkadaşlığından yüz çevirmek ve onların istifadeden  mahrum etmek, dervişlerin güzel huy ve ,y, ahlaklarından beklenmeyen bir haldir. Ben dostlar için şen bir arkadaş olacağım. Onlara bir yük teşkil etmeyeceğim ve gönül üzüntülerine sebep olmayacağım. Kendimde bu kuvvet ve kudreti hissediyorum ki, böyle bir teklifte bulundum. 

Yolda giderken ata binmesem bile, hiç olmazsa ata binen arkadaşlarımın eyer takımlarını taşırım.

Onlardan biri dedi ki: "Sen bizim sözlerimize gücenme. Bugünlerde derviş kılığında  birtakım hırsızlar türemiş. Bunlardan biri yanımıza geldi. Derviş suretinde idi, ama derviş siyretinde değildi. Bizimle arkadaş oldu. "

İnsanlar elbisenin içinde nasıl bir kimse bulunduğunu ne bilsinler? Mektubun içinde ne yazıldığını ancak yazan bilir.

Dervişler kendi hallerinde ve zararsız insanlar olduklarından şüphelenmeyip arkadaşlığa kabul ettik. 

Dervişler eski bir hırka giyerler. İnsan içine çıkmak için de bu kadarı kafidir. Ancak:

Maksat giyim ve kuşamda değildir. Allah için amel et de , ne giyersen giy. Başına taç koy ve omzuna da bayrak al. Zahitlik, çul giymede değildir. Temiz, hakiki zahid ol da atlas elbise giy. 

Zahitlik, heva ve hevesi, dünya arzularını terk etmekle olur elbise giymeyip de bir hırka  giymekle yetinmek değil. Zırh içinde yürekli insan gerek. Yoksa korkak adama, savaş silahının ne faydası ve hayrı vardır?. 

Sabahtan akşama kadar bütün gün yol yürüdük. Gece olunca bir kale burcunun dibinde uyuduk. Derviş sandığımız hırsız, arkadaşın  ibriğini alarak, taharete gidiyorum, diye uzaklaştı. Meğerse hırsızlık için gidiyormuş.

Derviş hırkası giyen şu zahide bak. Kabe örtüsünü eşeğe çul yapmış.