EDIRNE Vakıflar Bölge Müdürü Osman Gün eren, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ‘Osmanlı döneminde cami duvarlarına oyularak yapılan “sadaka ve yitik taşları” ile kuş evleri, Osmanlı’nın toplumsal ilişkilerdeki nezaket ve hassasiyeti günümüz insanına kılavuz olmaya devam ediyor.
‘Osmanlı’nın toplumsal ilişkilerdeki nezaket ve hassasiyetinin yanı sıra o dönem canlıya verilen değeri gözler önüne seren gelenek ve uygulamalar, yeni nesillere yol gösteriyor.
‘Hoşgörü ve adaleti ile nam salan Osmanlı Devleti’nin başkentlerinden Edirne’nin camileri de bu geleneklere ait izler taşıyor.’ dedi.
Bir zamanlar güzel şeyler de oluyordu. Her şey güzel değildi ve geleceğe ait, her şey daha güzel olacak şeklinde bir umut da yoktu. Ama ara sıra güzel şeyler imal eden, yapan insanlar olduğu için, kimi güzel şeyler oluyordu.
Şimdi en önemli eksiklik ne yazık ki, artık ara sıra da olsa güzel şeyler yapmak isteyen insanımız yok. Her şey insanda başlar ve insanda biter. İnsan hep almaya alışmışsa, insan hak etmeyi unutmuşsa, helal ve haram düşüncesi yoksa, kazanmak tek hedef olmuşsa, kazanç kazançtır, helali-haramı olmaz düşüncesi insanların amentüsü olmuşsa artık güzel şeyler olacak demek için ham hayal sahibi olmak gerekiyor.
İncili kaftan unutuldu
Bakınız Ömer Seyfettin’in İncili kaftanı artık kimse tarafından okunan bir hikeaye değildir. Diyet hikeayesini okuyan da kalmamıştır. İşte öyle hikeayesi yazılacak adam da yoktur. Haysiyetli insan, haysiyetli yönetici, haysiyetli siyasetçi, haysiyetli erk kişiler olmalı. Var mı? Çevrenize bir bakın, işsizlik maaşı almak için baş vuran hak etmeyenler var mı, var. Yeşil kart almak için mercedesle giden var mı? Var. Tarım teşvikinden yararlanan hiç toprakla bir araya gelmemiş insan var mı? Var.
Bir kere devletin verdiği her teşvik yeni bir hırsız, dolandırıcı, yalancı, sahtekear, haksız kazanç peşinde olanı üretiyor mu? Üretiyor. O halde teşvikler hazırlanırken ve verilirken bütün gayrı meşru yollar, ihtimaller hesaba katılmalı. Kapatılmıyor. Hatta kaçamak yollar ne kadar çoksa o yasa o kadar çabuk yürürlüğe girdiriliyor. Çünki, daha çok kişi yararlanıyor.
Haysiyetli insan olmadan bir medeniyetten, değerlerden, iyiliklerden, güzelliklerden söz etmenin anlamı olamaz. Şimdi ülke insanı üzerinde bir araştırma yapılabilir. Zaten indirim mağazalarında, tenzilatlı satış reyonlarında alışveriş kuyruklarında, iftar çadırları önünde toplananlara bir bakınız. Dahası var. Özel bir deneme yapmak isterseniz çok basit bir uygulama yapılabilir. Bir kamyon dolusu sakız getirin şehrin meydanına, Sakız 10 kuruş. Bedava dağıtılacağını ilan edin ve başlayın dağıtmaya. Toplanan kalabalık ve kalabalığın içindekilerin davranış biçimlerini izleyiniz. Birbirinin elinden kapmak isteyenler, birbirini itip kakanlar, Birbiri ile kavgaya tutuşanları seyredersiniz. İşte ülke insanının haysiyet kat sayısını da, aritmetik ortalamasını da buradan anlamak, hem de bilimsel veri olarak elde etmek mümkün.
İman-ibadet-ahlak
Hırsız, dolandırıcı, tırnakçı, kalpazan bir yana bir de sureti haktan görünenleri hesaba katma durumunda bir vahametle karşılaşılması kaçınılmazdır. İnsan haysiyetli değilse, kuşları, kedileri, köpekleri, başka evcil ve yaban hayvanları kimse düşünmez. İnsan insanı düşünmüyorken, başka canlıları düşünecek diye beklemek beyhude.
Ne arzulanıyorsa arzulansın, hangi tip insan oluşturmak isteniyorsa istensin, hangi toplum mühendisliğinin peşinde koşuluyor olunursa olunsun temel malzeme insandır ve temel değer haysiyettir. Haysiyet yoksa insanın, insan yoksa hedefin hiçbir gerçekliği olamaz.
Haysiyetli insan için uzun yıllar, yoğun emekler vermek gerekir. Anadolu’da, Türkiye’de, Balkanlar’da, Selçuklu ve Osmanlı İslamiyetinde, ana damar olan iman-ibadet ve ahlak Müslümanlığı bu yüzden çok değerliydi. Ne yazık ki, onlar da siyasal İslamcıların sunduğu olanaklara tav olarak yanlışlık denizine düştüler.