Anlattıklarına göre Hüsrev, Şapur'un yaptığı resimleri artık beğenmeyip onun hizmetiine son vermiş. Şapur adlı ressam önce ses çıkarmamış, lakin sonra zarurete düştüğü zaman ona şöyle bir mektup yollamış:
"Ey adaleti cihanı tutmuş olan padişah! Ben ölür giderim, senin faziletin baki kalır. Gençliğimi senin uğrunda feda ettim. İhtiyarlığımda beni yanından kovma."
Padişahım! Fitne fesat kumkuması bir yabancıya gazab etmene hiç lüzum yoktur. Onu ülkeden dışarı atmakla kifayet etsen de olur. Onun kötü huyu bela olarak kendisine yeter .
Ancak o fesat çıkarıcı adam İranlı ise, onu Yemen'e , İslav ülkelerine , Rum diyarına sürme. Böylelerini hemen öldür, kuşluğa kadar bekleme. Çünkü bunlar gittikleri yerde halkın başına bela olurlar ve onlara :
"Böyle fesat insanlar çıkaran memleket yerin dibine bastın!" dedirterek ülkene beddua okuturlar.
Birisine bir iş verecek olursan para ve mal kıymeti bilene ver. Müflis ve batakçı adama verme ki , o bunların kıymetini bilseydi zaten iflaz etmezdi. Müflis kaybedecek bir şeyi olmadığı için padişahdan korkmaz. Ne söylesen boynunu büker ve yalvarıp yakarmasından başka eline bir şey geçmez .
Hesap işlerine bakan kimselerin başlarında bir müfettiiş bulundur ki, görevlerini kötüye kullanmasınlar. Tayin ettiğin müfettişle muhasebeci kendi aralarında anlaşırlarsa , o zaman hem muhasebeciyi hem de müfettişi işlerinden çıkar.
Senden korkan adamdan emin olma Allah'tan korkan kimseye emniyet et. Namuslu adam mahkemeden , azilden, ccezadan ve idamdan değil , Allah'tan korkar. Emin adama da çok emniyet etme kendi haline bırakma , hesaplarını kontrol et. Çünkü yüz kişi arasında ancak bir tane emin adam bulabilirsin.
Eskiden beri birbirleriyle iyi arkadaş olan, aynı kafada iki memuru bir yere birarada gönderme. Ne bilirsin , belki bir hırsız , öbürüdü de onun hırsızlığını örten birisidir. lBöyleleri tabiatı ile
el ele verirler. Biri çalar öbürüde onun suç ortağı olarak onu tutar ve korur . Hırsızlar birbirlerinden korkar ve çekinirlerse kervan aralarından sağ sağlim geçer ve ulaşacağı yere selametle gidder.
Birini azl ettiğin vakit biraz geçtikten sonra onu affet . Ümitlenen bir kimseyi ümitsizliğe düşürme. Onun bulduğunu tahakkuk ettirmek bin tane ayağı prangalıyı serbest bırakmaktan daha iyidir .
Bir katip işinden çıkarılırsa ümitleri kırılmasın, meyus olmasın! çünkü adil padişah baba gibidir. Çocuklarını bazen döver, ağlatır: bazen de göz yaşını eliyle siler.
Padişahım! Düşmanına yumuşak davranır ve gevşeklik gösterirsem işi büsbütün azıtarak aslan kesilir ve seni yener. Sert davranırsan senden usanıp bıkarlar . İyisimi yumuşaklıkla sert birlikte olmalı. Ne gibi? Kan alan kimse gibi. Hem kan alır, hem de oraya merhem koyar.
Hükümdarım! Alicenab ol , iyi huylu ol ikramcı ol. Allah sana saçmış sen de halka saç . Dünyaya gelen ölür gider, burada kalmaz. Ondan yalnız iyi bir ad kalır . İşte ölmemek , ebedi yaşamak buna derler. Kendisinden sonra köprü , cami, misafirhane, han ve kervansaray gibi eserler kalan yadigar bırakan kimse ölmez.
Öldükten sonra hayrat olarak bir şey bırakmayan insan için fatiha okumaya değmez. Sen, adının daima anılmasını istiyorsan büyükleri daima an. Senden önce gelen hükümdarlar ne gibi hayırlı işler görmüşlerse sen de kendi devrinde onlar gibi hareket et.
Geçmiş padişahlar da zevk ve sefa sürdüler, dünyadan murad aldılar, gönüllerince yaşadılar. Sonra ne oldu? Hepsini bırakıp gittiler. Kimisi iyi bir ad , kimisi de kötü bir adet bıraktı gitti...
Bir kimse kabahatini itiraf ve ikrar eder ve özür dilerse onu affet . Aman dileyenlere aman ver. Bir suçlu, dehalet ederse onu derhal öldürmek yakışık almaz. Fakat edilen nasihati dinlemeyeni tokatlamak , cezalandırmak , kulağını çekmek ve hapse atmak gerek. Bu da onu ıslah etmezse o zaman o zararlı bir ağaca benziyor demektir. Onu kökünden çıkarmak lazımdır. Bununla beraber bir kimseye hiddetlendiğin zaman idam etmeden önce iyice düşün. Çünkü kesilen bir baş bir daha yerine konulamaz. Nitekim bedahşan laalini kırmak kolay amma kırılan parçaları bir araya getirip eski haline koymak muhaldir.