ÜLKEMİZ insanları her alanda bir sevgisizliğe doğru gidiyor. Siyasete girecek değilim, orada bir nefret söylemi var. Sebep-sonuç ilişkisi!
Spordaki sevgisizliği, saygısızlığı, vefasızlığı anlayamıyorum. Fırsatını bulan kin, nefret kusuyor.
Konumuz Şenol Güneş ve Beşiktaş-Konyaspor maçı içinde tribünlerin bir bölümünde ve maç sonrasında yaşananlar.
Şenol Güneş'i seversiniz, sevmezsiniz orası size kalmış. Yaptığı işe saygı durmak zorundasınız. Hayat hikayesini biraz bilseniz özür dilemek için kapısında sabahlarsınız.
Futbolculuk yaşamında futbolu hiç çirkinleştirmedi.
Dayak yedi, başı yarıldı, her defasında sustu.
Hakkı yendi, emeği çalındı. Konuşarak derdini anlatmaya çalıştı. Millet kendi için anlatmaya çalıştığını zannetti. Oysa o ülkesi adına adalet istedi. Dün Şenol Güneş'in anlattıklarına kulaklarını kapatanlar bugün koro halinde tekrarlayarak üzerinden geçmeye çalışıyor.
Milli Takımı dünya üçüncüsü yaptı. Bu başarıyı aşağı çekmeye çalışanlar, başkalarına yama etmeye çabalayanlar ya saçı ile uğraştı ya giyimiyle. Aldırmadı.
Milli Takım'daki usulsüzlüğü dile getirdi. Belgeleri ile Türkiye'nin en büyük gazetesinin spor müdürüne teslim etti. "Hürriyetim elimde, yayınlarım" diyenler sümen altı etti. Sustu, içine attı.
Trabzonspor'da 2010-11 yılında kariyerine lig şampiyonluğunu ekledi. Şampiyonluğu nasıl elinden alındı, UEFA, FİFA, Türkiye hep birlikte gördü, bir TFF göremedi. Türkiye "Adalet" diye haykırdı. Arkasından giden olmadı.
Herkes bıkıp, usanıp kenara çekilirken o yılmadı. Yeni maceralı bir yolculuğa yelken açtı. Beşiktaş ile anlaştı. Bir yıl için yola çıktı. Şimdi 4. yılını yaşıyor. Beşiktaş taraftarı onu çok sevdi. Bağrına bastı.
"Filozof" dedi.
"Dede" dedi.
"Öğretmen" dedi.
"Efendi, Beşiktaş'a efendi bir adam geldi." dedi.
Beşiktaş'ta iki yıl üst üste şampiyonluk yaşadı.
Şampiyonlar Ligi'nde destan yazdı. Beşiktaş'ın marka değerini yukarı çektiği gibi ülke futbolunun da adından söz ettirdi. 82 milyonluk ülkede tıpkı Trabzonspor'da olduğu gibi Beşiktaş sevgisini artırdı. Yetiştirdikleriyle Beşiktaş kulübüne ekonomik katkı sağladı. Gomez emekliliğinde gol kralı oldu. Suskun Cenk Tosun'la servet kazandırdı. Bu isimleri çoğaltmak mümkün. Para eden, taliplisi çıkan her oyuncu için kulübün menfaatleri doğrultusunda satışına izin verdi. Sorunlu her oyuncunun psikoloğu olup tedavi ederek futbolun içine çekti. Yılmadı, usanmadı. Koca bir 4 yılın sonuna sayılı haftalar kaldı.
Giydiği mont, taktığı kravat yine sorun oldu. Mesaj oldu. Sayfa sayfa haber oldu. Manşet oldu. Efendiliğini asla bozmadı. Sabır taşı olsa çatlardı. O çatlamadı. "Paragöz" dendi. "Para için direniyor" diye yazıldı çizildi. Konya maçı sonrası bazı efendi sözde Beşiktaşlılar efendiliklerini bozup yuhalarken o yine de alkışladı. Anlayana çok önemli mesajdı.
"Maç berabere bitip Güneş yolcu olur" düşüncesindekilerin hevesi kursağında kaldı.
50 yıllık futbol yaşantısında spor ahlakına yakışmayacak hiçbir hareketi olmayan bir spor adamına bu kin, bu nefret niye?
Kıskançlık, hasetlik niye?
Biz ne zaman başarılı iyi insanları alkışlayacağız? Ölünce mi?
Taraftarlık bu değil!
Aynısını Trabzonspor taraftarı bu hafta oyuncusu Yusuf Yazıcı'ya yaptı.. Yetmedi; gönderdiği Akhisar'da forma giyen Zeki Yavru'ya yaptı.
Futbolu çirkinleştiren, futbol adamlarını baskı ile yönetmeye çalışan, transfer yaptıran taraftar ve sözde gazetecileri, yorumcuları artık dışlayın. Göreceksiniz futbol daha güzelleşecek..
Ünal Hoca gergin
Trabzonspor Teknik Direktörü Ünal Karaman'ın geçtiğimiz hafta düzenlediği basın toplantısında bir hayli gergin olduğunu gördük. Bir yanardağ gibi dumanı tütüyor, henüz lav çıkmıyor! Kısa kısa mesajlar halinde sitemler attı. Çaresizlik göstergesi! Hak vermemek elde değil. Karaman'ın en büyük hatası teknik adamdan çok Trabzonspor yöneticisi gibi düşünmesi! Kulüp ekonomisini, kulüp menfaatlerini önde tuttuğu için kendi asli görevini ihmal ediyor. Diretmiyor, dayatmıyor. Bir çok şeye "eyvallah" diyor. Transfer yasağı var. Para yok. Şimdi hedef de yok gibi. Derdini anlatacağı bir dert ortağı da yok. Bunu bir kez daha gördük. Oyuncu değişimlerinde yardımcıların rolü büyüktür. Belli ki kulübe oyuncu eksiği gibi teknik anlamda da eksik.
Bir sitem de medya bölümüne. Ünal hocanın başından duman çıkarken cep telefonundan yeni bir tartışma yaratacak olaya çanak tutmak neyin nesi? Bu yangına benzin dökmek gibi bir şey! Toplantı biter, sakin bir kafa ile anlatmak, göstermek daha doğru olmaz mı?
Yolunuzdaki taşları toplayan, dikenleri temizleyeniniz yoksa yol almanız zordur.