İstanbul’da 14 yıl önce Münevver Karabulut’u katleden ve cezaevinde intihar eden Cem Garipoğlu hakkındaki iddialar gündemdeki yerini korurken, mezarın açılıp açılmayacağına ilişkin tartışmalar sürüyor.
Sabah gazetesinin haberine göre, Cem Garipoğlu'nun babası Mehmet Nida Garipoğlu'nun, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak oğlunun mezarının açılması (Feth-i Kabir) ve DNA eşleştirmesi yapılması için dilekçe vererek talepte bulunduğu ortaya çıktı.
Cinayetin üzerinden yıllar geçmesine ragmen Münevver Karabulut'un ailesinin acısı dinmedi. Gencecik bir kızı hayattan koparan Garipoğlu'nun intiharı ise sosyal medyada adından sıkça söz ettirdi.
Türkiye'yi sarsan Münevver Karabulut cinayetinde baba Süreyya Karabulut, cezaevinde 9 yıl önce intihar eden kızının katili Cem Garipoğlu'nun mezarının açılmasını istemişti fakat yargıdan bu talebe ret cevabı gelmişti. Önce Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı ardından Sulh Ceza Hakimliği, ardından ise Adalet Bakanlığı'na yapılan kanun yararına bozma başvuruları reddedilmişti.Bu kararlarla birlikte, yaklaşık 10 yıldır Garipoğlu'nun cezaevinde intihar etmeyip yurt dışına firar ettiğine ilişkin şüphelere son verecek olan 'Feth-i kabir' işlemi gerçekleşmedi.
Konuyla ilgili halen magazin programcıları dahi özel konukların davet edilip, konuya ilişkin programlar yapıldığını belirten dilekçede, "Toplumun belirli bir kesiminde karşılık bulması ve günümüz tabiriyle 'tık' alması sebebiyle olaya ilişkin geçmişte yaşananlar, sosyal medya ortamlarında komplo teorisi niteliğinde asparagas haberler aracılığıyla çarpıtılarak yayılmakta ve bu komplo teorileri bir noktadan sonra şehir efsanesi haline gelerek toplumun geniş bir kesiminde karşılık bulmakta ve bu yalanlara itibar edilmekte, sonuç olarak müvekkilin oğlunun ölmediğine, cezaevinden kaçırıldığına toplum inandırılmaktadır" ifadesinde bulunuldu.
Mehmet Nida Garipoğlu'nun oğlunu kaybetmiş bir baba olduğuna dikkat çekilen dilekçede, olayın üzerinden geçen zaman rağmen acısının küllenmesine izin verildiği, gerçek dışı ithamlarla ailenin de toplum yanlış yönlendirilerek cezalandırıldığı belirttti.
Son olarak Cem Garipoğlu'nun olay tarihinde 13 yaşında olan kız kardeşi Sakine Garipoğlu'yla (27) alakalı yapılan haberler sonrası toplumsal linçe uğratıldığı, tehditler yüzünden büyük elem ve ızdırap duyduğu kaydedildi.Dilekçede, ailenin, kişisel verileri koruma kanunu hükümleri kapsamında silinmeleri girişiminde bulunabildikleri, ne de sosyal medyadan kendilerine edilen hakaret ve tehditlere karşı herhangi bir hukuki girişimde bulunamadığı aktarıldı.
Münevver Karabulut'un babasının yapmış olduğu mezar açılsın talebinin reddedilmesi üzerine ailenin toplum nezdinde linçe uğradığı dile getirilen dilekçede;"Geçmişte yapılan otopsi raporu ile de sabit olan, fakat toplumun belirli bir kesiminde karşılık bulan ve tüm bu tarafları töhmet altında bırakan, ilgili kuruluşlara, (Savcılık, Adli Teşkilat, Cezaevi Yönetimi ve Adli Tıp Kurumu) olan güveni zedeleyen gerçek dışı iddianın araştırılması için, oğlunun mezarının açılmasına muvafakat (razı olmak) ve hatta talep edecektir. Böylece gerçeğin bir kez daha ortaya çıkarılmasını isteyecek kadar elem ve ızdırap duymuştur" ifadeleri yer aldı.
Söz konusu iddianın gerçek ise ortada bir suç olacağı ve suçun işlendiği yerin de Silivri Cezaevi olması dolayısıyla söz konusu 'Feth-i Kabir' kararı alınması ve DNA eşleştirmesi yapılarak gerçeğin ortaya çıkarılması talep edildi.
Tüm kamuoyunun merakla beklediği Cem Garipoğlu'nun gerçekten intihar mı ettiği yoksa cezaevinden firar mı ettiğine ilişkin gerçekler 'Feth-i Kabir' ve DNA eşleştirmesi işlemiyle ortaya çıkacak.
Münevver Karabulut'un ailesinin avukatı Rezan Epözdemir ise Garipoğlu ailesinin başvurusu ile ilgili şunları aktardı;
''Münevver Karabulut'un hunharca ve vahşice katledilişinin üzerinden yaklaşık 14 yıl geçti. Cem Garipoğlu'nun intihar ettiğinin açıklandığı tarihin üzerinden ise yaklaşık 9 yıl. Bu tarihten sonra gittiğimiz her yerde, üniversitelerde, seminer ve panellerde, televizyon programlarında, sosyal medyada hep ilk sorulan soru Cem Garipoğlu'nun gerçekten intihar edip etmediği.Ve toplumun önemli bir kesimi, Cem Garipoğlu'nun intihar etmeyip cezaevinden kaçırıldığını ifade ediyor. Biz bu kadar fazla infaz süresinin olduğu bir süreçte bir tutuklu veya hükümlünün cezaevinden kaçmasının çok zor olduğunu ifade etsek de, Cem Garipoğlu'nun kaçıldığına dair toplumun her kesiminde yaygın bir kanaat var.
Kamu vicdanı son derece rahatsız. Tabi bunda; Münevver Karabulut cinayetinden hemen sonra bizim tek başına mücadele ettiğimiz adli tıp kurumunda otopsi raporunda yaşanan skandallar, kollukta yaşanan olay yerinde bulunan paraların tutanağa geçmemesi ve kaybedilmesi, kamera kayıtlarının kırık olmamasına rağmen kırıktır şeklinde tutanak tutularak cinayetin en önemli delilinin karartılması, Cem Garipoğlu'nu yakalamaya giden polisin cemin kaçışına yol vermesi, yargıda yaşanan reddi hakim ve mahkeme başkanının daha önce Garipoğlu ailesi için vermiş olduğu beraat kararları gibi skandalların da etkisi var.
Bir dava oldu 11 dava ve biz hepsiyle tek başımıza mağdur aile vekili olarak mücadele etmek zorunda kaldık. Geldiğimiz noktada müvekkil Süreyya Karabulut'ta, Cem Garipoğlu'nun cezaevinden kaçırıldığına dair kanaat var. 5'i münferiden öldürücü 29 bıçak kesisi, henüz yaşarken maktulenin kafası bedeninden ayrılmak suretiyle canice işlenen bir cinayette, aileye bir taziye dileği dahi iletmeden, kanlı kanepedeki mutlu aile fotoğrafı, testereli paylaşımlar, maktulenin katledildiği 3 Mart günü yapılan eğlenceler ve kamuoyuna verilen diğer mesajlarla bu cinayete ilişkin hiç bir nedamet gösterilmemesi de toplumda bu kanaatin oluşmasında etkili oldu.
Bu yönüyle Süreyya beyin kuşkuları da son derece yerinde.
Bu kapsamda biz Silivri Cumhuriyet Başsavcılığından ortaya çıkan delillerle CMK m. 172/2 ve 87/4 uyarınca fethi kabir suretiyle mezarın açılmasını talep ettik. Cem Garipoğlu'nun babası da 06.10.2023 tarihinde dosyaya dilekçe vererek mezarın açılmasını istiyor. Artık Başsavcılığın bir an önce kafalardaki soru işaretlerini gidermesi ve fethi kabirin yapılmasına karar verilmesi gerekir. Kamu vicdanı son derece rahatsız, bu rahatsızlığı giderecek olan da yargılama makamlarıdır.
Hukuk devleti tam da bunun için var. Her iki tarafın da bu yönde talebi ve Babasının muvaffakati varken mezarlığın açılmaması hukuken ve fiilen kabul edilemez. Bu talepten sonra en kısa sürede fethi kabir işleminin yapılması gerekir. Kamu vicdanının rahatlatılması, maddi gerçeğin ortaya çıkması ve adaletin tecellisi gerekir. Bunun için 9 yıldır mücadele veriyoruz, hukuki mücadelemiz sonuna kadar devam edecek."