Doç. Dr. Elem Eyrice Tepeciklioğlu, Cezayir'in bağımsızlık savaşının başlangıç yıl dönümünde Cezayir-Fransa ilişkilerini ve Fransa'nın devam eden sömürgeci yaklaşımını AA Analiz için kaleme aldı.

Cezayir, 5 Temmuz 2022 tarihinde bağımsızlığının 60. yıl dönümünü kutladı. 1830 yılında Fransa tarafından işgalinin ardından bağımsızlığını kazandığı 1962 yılına kadar 132 yıl sömürge yönetimi altında kalan Cezayir’in bağımsızlık mücadelesi tam 8 yıl sürdü. 1 Kasım 1954 tarihinde Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN: Front Libération National) tarafından Fransız sömürgeciliğine karşı başlatılan bağımsızlık mücadelesi sırasında 1 ila 1 buçuk milyon arasında Cezayirli hayatını kaybetti. Bağımsızlığa karşı verilen mücadele, Fransa’nın iç politikasını da beklenmedik ölçüde etkiledi. Bu mesele yüzünden ülkede pek çok hükümet değişikliği gerçekleşti. Nitekim Dördüncü Cumhuriyet bu yüzden çökmüştü.

Fransa’nın bağımsızlığı engellemeye yönelik tüm çabalarına rağmen, siyasi bağımsızlık kazanıldı ancak sömürgeciliğin farklı alanlardaki tezahürleri bağımsızlık sonrası dönemde de devam etti. Cezayir’in kültürel, toplumsal ve demografik yapısında derin izler bırakan sömürgeci geçmişin etkileri kendisini hala gösteriyor. Öte yandan Fransa, ülkedeki nüfuzunu sürdürme çabalarından vazgeçmiş değildir.

“Fransız toprağı” Cezayir ve yerleşimci sömürgecilik olgusu

Bilindiği üzere Afrika’daki ülkelerin pek çoğu, 1884-1885 yılları arasında düzenlenen Berlin Konferansı sonrasında sömürgeleştirilmişti. Ancak Cezayir’in Fransa tarafından işgali, Afrika’nın Avrupalı devletler tarafından kağıt üzerinde paylaşıldığı bu konferanstan yaklaşık yarım yüzyıl önce gerçekleşti.

Cezayir, Fransa’nın Afrika’daki tek yerleşimci sömürgesi olmasının yanı sıra, Afrika’daki diğer yerleşimci sömürgeler arasında en fazla sayıda yerleşimci nüfusu barındıran ülkeydi. Metropol halkından oldukça fazla sayıda yerleşenin olduğu bu sömürgelerde, anavatandan sömürgeye gönderilen yerleşimcilere ek olarak sömürgede doğan yeni nesillerin ortaya çıkışıyla, yerleşimci nüfusun sayısı giderek artış gösterdi. Bu politikanın bir sonucu olarak, bağımsızlık öncesi dönemde Cezayir’de yaşayan ve “kara ayaklar” (pieds noirs) olarak da bilinen Avrupalı nüfusun sayısı 1 milyona ulaştı. Bu nüfusun çok büyük bir kısmı ise Cezayir doğumluydu.

Cezayir’deki Fransız nüfus, kısa süre içinde ülkedeki siyasi ve idari yaşama hakim olmaya başladı. Fransızlar, ülkedeki mevcut toprak ve eğitim sistemini de değiştirdiler. Sömürge döneminde Cezayirlilerin çok küçük bir oranı okula gitme şansına sahipken, ülkenin en verimli toprakları yerleşimci nüfusun eline geçmişti. Sömürgecilik devam ettikçe, asimilasyon politikası da iyice yerleşmeye başladı ve bir süre sonra Cezayir bütçesi Fransız bütçesiyle birleştirildi.

Bağımsızlık mücadelesinin başladığı dönemde diğer Fransız sömürgelerinden farklı olarak İçişleri Bakanlığı’na bağlı olan Cezayir (bu dönemde bazı sömürgeler Dışişleri Bakanlığına, bazıları ise Sömürgeler Bakanlığına bağlıydı), aynı zamanda Fransız toprağı olarak kabul edilmekteydi. Bu nedenle Cezayir’de sömürgecilikten kurtulma süreci diğer sömürgelere nazaran çok daha zorlu koşullarda gerçekleşti.

Sömürgeci retoriğin devamı

Fransa’ya karşı yürüttüğü bağımsızlık mücadelesini kazanmasının ardından 60 yıl geçmesine rağmen, ülkedeki sömürgecilik tarihi, Cezayir-Fransa ilişkilerinde bir gerginlik unsuru olmaya devam ediyor. Fransa’nın, sömürge geçmişiyle yüzleşme ve bu dönemde işlenen suçları kabul etme konusundaki isteksizliği, bu durumun en önemli nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Ayrıca bağımsızlık sonrası dönemde ülkede yaşanan pek çok sorunun kaynağının sömürge dönemine dayandığını söyleyebiliriz.

Fransız sömürgeciliği, kültürel, ekonomik ve politik asimilasyon politikalarına dayanıyordu. Sömürgecinin dilini öğrenme zorunluluğu, sömürgelerde ulusal kimlik ve geleneklerin muhafazasını zorlaştırdı. Zira Fransızca konuşmak, iyi bir eğitim almanın, üst düzeylerde görev yapabilmenin ve statü kazanmanın önde gelen şartıydı. Fransızca eğitimine bu kadar önem verilmesi neticesinde pek çok Cezayirlinin bu dili anadili gibi hatta kimi zaman anadilinden de daha iyi bir şekilde konuşması, bağımsızlık sonrası dönemde uluslaşma yolunda önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştır.

Fransızcanın geniş kitleler tarafından kullanılması, Cezayir dilinde günümüzde bile etkisini gösteriyor. Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, ülkedeki Fransız etkisine dikkat çektiği 2022 tarihli bir yazıda “Başta eğitim olmak üzere istisnasız her alanda, ülkemizin bağımsızlık sonrasında karşı karşıya kaldığı durumu unutmamalıyız” ifadelerini kullanırken[1], Barış Toplumu Hareketi Başkanı Abdurrezzak Mukri, kamu kurumlarındaki görevliler ve toplumun seçkin kesimlerinin kendi aralarında ve çocuklarıyla Fransızca konuşmaya devam ettiklerini belirterek "sömürgeye karşı mücadelenin devam ettiğini” vurguladı.

Fransız sömürgeciliğinin bugüne kadar uzanan izleri Cezayir’in ekonomik yaşantısında da kendisini gösteriyor. Fransa, geçtiğimiz seneye kadar, Cezayir’in en büyük ticaret ortağı konumunu korumuş ve bu alandaki bağımlılık ilişkisi devam etmiştir.

Cezayirli yetkililer, uzun süredir Fransa’dan sömürgeci dönemde işlenen suçlar için özür dilemesini bekliyor ancak bu talepleri Fransız hükümeti tarafından birtakım sembolik girişimlerle geçiştirilmeye çalışılıyor.

Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından Cezayir kökenli tarihçi Benjamin Stora’ya hazırlatılan “Cezayir Savaşı ve sömürge dönemine ilişkin hafıza soruları hakkındaki rapor” ise her iki tarafın da beklentilerini karşılamaktan oldukça uzak. Fransız ve Cezayir halklarının barışması ve sömürge dönemine dayanan kötü hatıraların uzlaştırılması amacıyla hazırlanan rapor, ülkedeki sömürge tarihini tam olarak yansıtmadığı hatta bazı gerçeklerin üstünü kapatmaya çalıştığı gerekçesiyle eleştiriliyor.

Cezayir'in Fransa’nın sömürgecilik döneminde işlediği suçları tanıması konusundaki beklentisine karşılık, Fransa ülkedeki sömürgecilik faaliyetleri nedeniyle özür dilemeye niyetli değil.

Cezayir hükümetinin Fransa’nın sömürgecilik döneminde işlediği suçları tanıması konusundaki beklentilerine karşılık, Fransa, ülkedeki sömürgecilik faaliyetleri nedeniyle özür dilemeye niyetli değil. Macron’un Türkiye’yi, Çin ve Rusya gibi ülkelerle birlikte kıtada neo-kolonyal politikalar izlemekle ve Fransa düşmanlığı yapmakla suçlayan ve Osmanlı’nın Cezayir’deki hakimiyetini sömürgecilik olarak tanımlayan iddiaları, eski sömürgelerinde artan Fransız karşıtlığı nedeniyle günah keçisi aradığını gösteriyor. Bununla birlikte, Macron’un sömürgecilik dönemi öncesinde bir Cezayir ulusu olup olmadığını sorgulaması, Fransa’nın hala üstü örtülü biçimde bu sömürgeci yaklaşımını sürdürdüğünün kanıtı niteliğinde.

İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi Fransa’nın bu sorunu görmezden gelmeye devam etmesi halinde pek mümkün gözükmüyor. Bu nedenle Fransa’nın sömürgeci dönemde Cezayir’de işlediği suçlar, yakın gelecekte iki ülke arasındaki ilişkileri etkileyen en önemli konulardan biri olmaya devam edecek gibi görünüyor.