DÜNYANIN en önemli arama motorlarından Google'da 'Fatih Akın Duavara Karşı' diye yazdım.
'Fatih Akın, Duvara Karşı isimli projesiyle Metin Erksan'ın Susuz Yaz filminden 40 yıl sonra Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı ödülünü kazanan Türk yönetmen oldu' bilgisi çıktı. Bu yanlış!
Filmin ödül aldığı 2004 yılında Berlin Radyo Televizyon Kurumu RBB'ye bağlı Multi Kulti Radyosu'nda program yapıyordum. Radyonun Türkçe yayınlarının şefi Dr. Cem Dalaman, Avrupa'nın en prestijli film festivali öncesi organizasyon yöneticisine sormuştu:
"Bu yıl neden bir Türk filmi festivalde yok?"
Aldığı cevap şuydu:
"Aman efendim! Olmaz olur mu? Bir Türk filmi var. Fatih Akın'ın Duvara Karşı (Gegen die Wand) filmi yarışmalı bölüme davet aldı!"
Ancak aynı organizasyon yöneticisi bir kaç gün sonra ödül kazananları açıklarken bakın ne demişti:
"Fatih Akın 18 yıl sonra Almanya'ya Altın Ayı'yı kazandırdı!"
İşte bu doğruydu. Çünkü Duvara Karşı sahiden de bir Alman filmiydi ve zaten Almanya adına yarışmaya katılmıştı. Trabzonlu bir ailenin Hamburg'da doğan evladı Almanya adına ödül kazanmıştı.
Buradaki asıl sorun Almanların Türklere çifte standartlı bakış açısıydı. Duvarlar yıkılsa da, Türkler Almanya'nın hallerine artık uyum sağlasa da, kafalarda ki duvar ve ön yargı hep vardı.
'Duvara karşı' ile Almanya adına kazanılan başarı öyküsünden sonra da, maalesef bu ön yargı, dışlama ve yabancı düşmanlığı toplumun her katmanında arttı. İnsanlar uykularında yakıldı. Onlarca cami, hatta cenaze arabası kundaklandı. Camileri kül olduğu için binlerce insan Berlin'in ayazında sokakta Cuma namazı kıldı. Almanyalı Türkler hayatın her alanında yok sayıldı. Yabancı düşmanlığına uğradı. Irkçılıkla ya da ayrımcılıkla karşı karşıya kaldı. Göç tarihi boyunca Türk toplumu hem yaşadığı, hem de geldiği ülke tarafından yok sayıdı. Bu ülkeye yok saymanın tarihte ne felaketler getirdiği sorulmadı veya sorgulanmadı.
İslam ve Türk fobisi
Yaşananlar İslam, Türk ve yabancı fobisiydi. Dresden'de PEGIDA, her geçen gün güçlenen Almanya için Alternatif Partisi AFD bu fobiyi hep destekledi.
Şansölye Merkel'in çekilme kararıyla geleceği önümüzdeki günlerde belli olacak olan Alman
hükümetinin İçİşleri Bakanı ilk demecinde, arka arkaya cami kundaklamalarının yaşandığı anda, popülist bir anlayışla "İslam, Almanya'ya ait değil. Almanya, Hristiyanlık kültürü ile yoğrulmuştur" diyerek bir tartışma başlattı. Merkel ise Almanya'nın geçmişine Hristiyanlık ve Yahudiliğin damga vurduğunu, günümüzde de Almanya'da 4 milyon Müslüman yaşadığı için İslam'ın da, ülkenin bir parçası haline geldiğini belirterek, Müslümanların ve İslam'ın Almanya'ya ait olduğunu söyleyip durumu düzeltmeye çalıştı.
Ama en sert karşı duruşu Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier yaptı. Cumhurbaşkanı; "Müslümanların birçok yerde ön yargılarla, reddedilme ve açık nefretle karşılaştıkları gerçeğine gözlerimizi kapatamayız. Birlikte yaşama konusunda kurallar tanımlamalıyız. Gerektiğinde de sınırları net koymalıyız" sözleriyle teklikenin altını çizdi.
Almanya'nın en güçlü sivil toplum yapılarından birisi olan Yahudiler Merkez Konseyi Başkanı Schuster, "Camilere nefret söylemlerinin yazılması ve saldırılması skandaldır" dedi.
BND, DİTİB'i izleyecek
Bir dönem Kaplancılarla birlikte Alman gizli Servisi BND'nin takibinde olan İslam Toplumu Milli Görüş IGMG 'Hangi kutsal mekan yanarsa yansın, yanan Almanya olur' derken. Bu günlerde de Alman istihbaratının, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği DİTİB'i izlemeye alma planları da ortaya çıktı. Tam
o sırada DİTİB Berlin Merkez Camisi'nin hemen önünde cenaze arabası kundaklanması manidardı.
Evet DİTİB Alman demokrasi anlayışına aykırı bir yapı. Sorun yöneticilerinin seçimle başa gelmesi yerine, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yani Ankara'dan atanıyor olması. Burada asıl sorun ise Alman devletinin Türkiye'yi yöneten iktidara bakış açısı.
Sağduyulu Almanlar da var
Ancak geçtiğimiz günlerde sağduyulu Almanların başını çektiği organizasyon yabancı düşmanlığını lanetledi. Her kesimden sivil toplum örgütü, sendika, parti ve kiliseler 'Parçalanamayız' sloganıyla Başkent Berlin'de yüz binleri topladı. 'Açık ve özgür bir toplum için - Dışlama yerine dayanışma' sloganlarıyla ırkçılığa, ayrımcılığa, sığınmacı ölümlerine ve sosyal hakların ortadan kaldırılmasına karşı eylem yaptı.
İşte geleceği tartışılan ve önümüzdeki haftalar içinde belli olacak hükümetin başkentinde son durum böyle. Berlin'den selam ve sevgiyle.