Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AFADDSİ sel ve taşkın risk azaltma protokol töreninde açıklamalarda bulundu. 

Erdoğan şunları söyledi:

"İçişleri ve Tarım Bakanlıklarımızın yöneticileri, değerli kardeşlerim sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Sizlerle beraber olmaktan memnuniyet duyuyorum. AFAD - DSİ iş birliği ile kritik bir adım daha atıyoruz. Devletimizin ilgili kurumlarının sel öncesi ve sonrası için teknik kapasitesini güçlendiriyoruz.

Protokol her iki kurumun etkinliğini artıracak. İş makinelerinin devir teslimini gerçekleştiriyoruz. Ekskavatör sayısı böylelikle 816'ya ulaşacak. Heyelan riski yüksek yerlerde görev yapacaklar. Öncelikle senelerce yaşadığımız sel, heyelan afetlerinin önüne geçeceğiz. Yoğun yağış dönemi başlamadan tedbirleri hayata geçireceğiz. Depremler, seller, yangınlar gibi olayların önüne geçemeyiz ama yol açacağı hasarları en aza indirmek bizim elimizde.

Bugünkü imza töreni ile yağış mevsimi çalmadan kapımızı riske karşı üzerimize düşeni yapıyoruz. 2024 yılını daha sorunsuz, can ve mal kaybı yaşamdan atlatacağımıza inanıyorum. AFAD ve DSİ'ye kolaylıklar diliyorum.

Karadeniz Bölgemizdeki 13 ilimizde risk azaltma faaliyetlerine süratle başlıyoruz. Böylelikle, önceki senelerde yaşadığımız sel, taşkın ve heyelan afetlerinin önüne geçmeyi hedefliyoruz. Derelerimizdeki temizlik ve ıslah çalışmalarına hız vermek suretiyle yoğun yağış dönemi başlamadan gerekli tedbirleri hayata geçireceğiz. Her zaman söylediğimiz gibi depremler, seller, heyelanlar, yangınlar gibi tabiat olaylarının önüne geçemeyiz. Fakat, bunların yol açacağı zararları en aza indirmek bizlerin elindedir. Bizim inancımızda tedbir tevekküle mani değildir. Hangi meselede olursa olsun önce her türlü önlemi bihakkın almak, ardından da Rabb'imizin takdirine teslim olmaktır. Tedbirsiz tevekkül, samimiyetin değil, cehaletin alametidir. Hz. Mevlana bu hakikati 'akıl sonradan ah çekmek için değil, düşünüp tedbir almak içindir' diyerek ifade etmiştir.

Ülkemiz coğrafi olarak da kritik bir yerde, önlemlerimizi buna göre almalıyız. Türkiye aynı coğrafyayı paylaştığı ülkelerle iklim krizinin can alıcı sonuçlarını ef fazla hisseden devletlerin başında geliyor.

Son yıllarda depremden sel baskınlarına, salgından savaşa çok farklı sınamalarla karşılaştık. Binlerce canımız plansızlığa kurban giderken vaktiyle önlem alındığında can ve mal kaybını azaltacağımızı bu hadiselerle gördük. İşte evvelki gün İstanbul'un göbeğindeki bir parkta çok basit tedbirler alınmadığı için 5 yaşında bir evladımız göz göre göre hayatını kaybetti. Bu acı olayın öncesinde Beşiktaş Gayrettepe'deki gece kulübü yangınında 29 emekçi kardeşimizi, Antalya'daki teleferik faciasında bir vatandaşımızı ihmallere kurban verdik. Lafa gelince işçi hakları konusunda mangalda kül bırakmayanların bu iş cinayetlerinin hiç birinde sesi soluğu çıkmadı. Hatta Antalya'daki teleferik faciasının sorumlularını ellerinden gelse neredeyse demokrasi kahramanı ilan edeceklerdi. 6 Şubat'ta nasıl tavır aldıklarını hatırlıyoruz. Devletimizin kurumlarına karşı linç kampanyası yürüttüler. Resmi kurumlarımız, askerimiz, polisimiz yardım ve kurtarma görevlilerimiz fütursuzca eleştirildi. Bu kirli kampanyayı sırf oy tercihinden dolayı depremzedeleri hedef alacak kadar ileri götürdüler. Bu depremleri son bir asırda maruz kaldığımız afetti.

850 bin bağımsız bölüm kullanılamaz hale geldi. Aramızdan ayrılan 53 binden fazla kardeşimizin acısı yüreklerimizde hiç dinmeyecek. Rabbim kaybettiğimiz kardeşlerimize merhamet eylesin. Ekonomik zorluklarımız depremle daha da ağırlaştı. Bu zorlulukların üstesinden geliyoruz geleceğiz. Her ay 10-15 bin konut teslimatı yaparak bu rakamı yıl sonuna kadar 200 bine ulaştırmayı hedefliyoruz. 6 Şubat kırılma noktası oldu. Deprem öncesi afete hazırlık olarak her adımın faydasını gördük. Daha önce afet yönetimi farklı kurumlardaydı. Bu da ciddi koordinasyon sorunu olarak ortaya çıkıyordu. 2009'da AFAD'ı kurduk. Devletimizin ilgili tüm kurumlarını afet öncesi ve sonrası süreçlere dahil ederek iş birliğini güçlendirdik. Vatandaşlarımız en sıkıntılı günlerinde devletini yanında buluyor. DSİ de orman yangını ve taşkınlarda mücadelede vazgeçilmez roller üstleniyor.

Vatandaşımızın en zor günlerinde devletimiz seferber olmuştur. Zaman zaman ortaya çıkan sorunları da çözüme kavuşturuyoruz. 2013'ten bu yana TOKİ tarafından yapılan konut 1 milyon 351 bini aşıyor. TOKİ binalarımız 6 şubattan alnının akıyla çıktı. Yıkılan binaların yüzde 90'dan fazlası 99 öncesi yapılanlardı.

Dere yatağına inşa edilen binanın yüzde 100 güvenli olduğunu kimse söyleyemez. Bakımı zamanında yapılamayan dereler ciddi risk taşıyor demektir. Bedel ödemek kaçınılmaz hale geliyor. Her iki bakanımız karşı karşıya olduğumuz tehditleri ifade etti. Bugüne kadar DSİ'nin inşa ettiği tesisle 20 milyon dekar alanda taşkın kontrolü sağladık. Toplam 1500 adet sel, su baskını ve taşkın meydana geldi. Bu afetlerde 113 insanımızı kaybettik. Sadece taşkınlardan dolayı oluşan fatura 4 milyar doları bulmakta. Yuvalarımızda gönül rahatlığı ile oturmak istiyorsak hem tabiata saygılı olmak hem de gereken tedbirleri almalıyız.

Nüfusunun yüzde 71'i deprem riski yerlerde ikamet eden ülkemiz için deprem çalışmaları tercihten öte zorunluluk. Bilim insanları uyarırken Tokat ilimiz sarsılmışken, İstanbul için beka meselesi haline gelmişken hiçbirimizin dönüşüm projelerini önemsiz hale getirme lüksü yoktur. Ülke meselelerinin siyasi partisi olmaz. Afetlere hazırlık bizim nazarımızda siyaset üstüdür. Bizim amacımız vatandaşımızı yaşatmaktır. Siyasi rekabetten, para hırsından dolayı daha fazla acı çekmek istemiyoruz."