Şöyle sokağa çıkın, seçmece 10 kişiyi çevirin, ABD’yi sevip sevmediğini sorun. İnanın dokuzu sevmediğini söyleyecektir. Sevdiğini söyleyecek olanda muhakkak, FETÖCÜ, HDP veya PKK yandaşıdır. Stratejik düşman olarak nitelediğimiz, her kulvarda Türkiye’ye karşı oyunlar, entrikalar hatta düşmanlıklar içinde olan ABD’nin bir şeyini çok ama çok seviyoruz. Nedir o kasabın bıçağını yalayan inek, dana misali sevdiğimiz şey?
Tabii ki ‘ABD, doları’. Resmen aşığız... Hayatımızdan çıkaramıyoruz. Üç beş kuruş tasarrufu olan birilerinde bile mutlaka dolar vardır. Batık bir ABD. Trilyon dolar borcu olan bir Amerika ortada varken, bizim ABD dolarına aşkımız neden? Nedendir bilinmez insanımız, ükenin ileriye doğru herhangi bir gelecek riski oluştuğunda, savaş gibi, çatışma gibi, uluslararası psikolojimizi bozan, dengesizlikler gibi ekonomik olarak bozukluklar gibi durumlarda hemen Türk Lirasını terk ediyor, dolara sarılıyor, altına sarılıyoruz. Hatta normal zamanlarımızda bile portföylerimizde mutlaka dolar ve altın bulunduruyoruz. Hal böyle iken geldiğimiz noktada Türkiye’nin sıcak paraya yani dövize ihtiyacı var. Kazandığımızdan çok harcamamız olduğundan bütçemiz cari açığımız hep açık.
Cari açıkta açıklık olunca da, günü kurtarmak, ekonomiyi çevirmek için doğal olarak dışarıdan borç dolar, euro alıyoruz. Böylece açığımızı kapatıyoruz. Ama bir yanlışlık bir tezat var. Türkiye’de bankalarda 200 milyara yakın dolar var, euro var. Yastık altında ve dolaşımda 250 milyar dolarlık altın var. 450 milyar dolarlık büyük bir rezerv. Altını bilmem ama Bu dolarlar piyasa girse satılsa, ne sıcak paraya ihtiyacımız kalır ne de ondan bundan borç almaya. Ama kazın ayağı öyle değil. Amerikalıyı sevmiyoruz, AB’ye şaşı bakıyoruz. Ama onların paralarının esiri olmaktan geri durmuyoruz.
Bunun nedeni ne! Basit... İnsanımız kendi ekonomisine güvenmiyor(!) Kendi parasına güvenmiyor(!) Ülkesinin jeopolitik durumuna, Jeostratejik durumuna güvenmiyor. Kendini dolar ile euro ile altın ile güvenceye almak istiyor. Biliyoruz ki ülke çıkmaza girdiğinde alım gücü olan, Türk lirasından çok, altın olacaktır, dolar olacaktır. Hal böyle olunca, dolara da bu kadar rağbet olunca, bu durumda dolayısıyla da Türk Lirasının üzerinde bir baskı unsuru olarak, demeklesin kılıcı olarak tepesinde duruyor.
Son iki üç yılda Türk Lirasının dolara karşı, yüzde 50’nin üzerinde değer kaybetmesinin, faizler düşerken, borsa rekorlar kırarken, mevduat tahvil getirileri garanti kar getirirken insanların hala dolarda kalması da pek açıklanacak bir durum değildir. Carl Marks’ın dediği gibi her şeyi ekonomi belirler. Doğrudur vatandaş açısından, tasarrufçu açısından, ekonominin durumu kendi geleceği ile de doğru orantılıdır. O yüzden güvencesini kendine göre güvenli gördüğü limanlarda tutmak istiyor. Eğer yönetenlerimiz yastık altında bu kadar dolar varken, sıcak parayı para baronlarında borç dolar alıyorsa, burada da yapılması gereken şeyler olduğunu düşünüyorum, Nedir o? Bu 200 milyar doları piyasaya nasıl sokacaklarının hesabını, 250 milyar dolarlık altının nasıl kullanılacağının hesabını, önlemini almak bazı cazip durumları bu yastıkçıların döviz-altın mevduatçılarının önüne koymak durumundadır.