Dünya mirası Antalya ve İstanbul

 

ŞÜKÜRLER olsun ki dünya gözdesi Antalya ve İstanbulumuz var. 30 saniyede bir inen ve kalkan uçaklarla dünyanın her yerine kurulan köprülerin iki ayağı. Sanki dünyanın merkezi olup pergelin sabit bacağının oturduğu ülkemizin iki önemli merkezi. Bir çağın kapatılıp, bir başka çağın perdesinin açılmasına neden olabilecek kadim İstanbulumuz. Turizm potansiyelimizin yarısı gez gez bitmez, git git öğrenilmez. Doğma büyüme İstanbullunun bile öğreneceği çok mekan, mahal ve zenginlikler vardır. Ya Antalya? Dünya turizminin başkenti adeta. Gelenlerin yarısı dönmüyor ülkesine. Bizden biri olup yerleşiyor ve bütünleşiyor. TV’de izledim, Finli bir hanım, ‘Finlandiya’da doğdum, Antalya’da büyüdüm’ diyor, tıpkı Beşiktaşlı Pascal Nouma gibi. Fransa’da doğdu, Beşiktaşlı oldu, bizden biri gibi yanıbaşımıza kondu.

Doğa felaketleri

Dünyanın en modern turizm tesis zenginliği ile Antalya ve çevresi bizi doyuruyor. Turizm geliri bütçemizi oluşturuyor. İstihdama katkısı, ülkelerarası ilişkilerdeki rolü, güneşi, kumu, denizi ile Antalya antik yapısıyla da tıpkı İstanbul gibi tarih kokuyor. Antalya bu özelliklerinin yanı sıra zengin toprak ve sera teknolojisi ile hem kış aylarındaki meyva ve sebze depomuz, hem de ihracatıyla önemli gelir kapımız. İki şehir de gözbebeğimiz.

Zenginliğimiz, tarihimiz, gurur kaynağımız. Ne var ki iklim değişikliği, hava kirliliği, kaba ve özensiz davranışlarımız ile karşı karşıya kaldığımız doğa felakatleriyle yüzleşiyoruz. İstanbul’daki çarpık yapılaşma, depreme karşı üretilen plan ve projelerin uygulanamayışı kötü rüyalar görmemize neden oluyor.

Bir yandan felaket geliyorum diyor, bir diğer yandan da kaderimizle başbaşa kalıyoruz. Antalya’nın 3 gündür doğa felaketinin vurgununu yerken aslında hepimize sekte vurulmuş oldu. Adeta yerle bir oldu koca körfez. Besin depomuz seralar sular altında kaldı. Maddi ve manevi büyük bir çöküş daha büyük bir felaketle karşı karşıya kalmamız işten bile değil. Antalya’nın tarım ekonomisi ne yazık ki yerle bir oldu.

Duyarlı olmak gerekiyor

Bu iki örnekten yola çıkarak tüm ülkemize, coğrafyamıza, hatta yerküreye karşı duyarlı olmamız gerektiğini vurgulamak isterim. Doğa yoksa biz de yokuz. Bitki yoksa hayvan da yok. Hayvan yoksa insanoğlu da olmayacaktır. Dünya değerleri bozuldu. Amazonlar akciğerimiz, buzullar yaşam nedenimiz. Milyarlarca ton buzul eriyor. Çölleşen topraklar, yok olan ormanlar ile iklimler değişiyor.

Radikal mevsimler yaşanıyor. Varlık içinde yokluk çekiyor insanoğlu. Dünya üstünde bir İstanbul ile Antalya daha oluşamaz. Varolanı korumak, kollamak, özen göstermek insanlık borcumuzdur. Oysa geçtiğimiz şu iki gün içinde hem İstanbul, hem de Antalya bir başka coşkuya sahne olmuştu. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel 5 yıllık icraatını anlatacak ve hatta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla seçim tanıtımı yapılacaktı. Oysa bu heyecan yarım kaldı. Şimdi aynı yetkililer yaraları sarmaya çalışıyor.

İstanbul ise bir başka büyük toplantıya evsahipliği yaptı. MHP Genel Başkanı sayın Bahçeli yılın ilk İstanbul çıkarmasını gerçekleştirdi. TBMM Başkanı ve Büyükşehir başkan adayı Binali Yıldırım’ı ofisinde ziyaret ederek, Cumhur İttifakı sorumluluğu içinde desteğini belgeledi. Bu nezaket ve moral ziyareti çerçevesi vesilesiyle İstanbul İl Teşkilatı ile de bir araya geldi.

İstanbul’da da Türkiye’nin beka vurgusu ile İstanbul seçimlerinin önemini hatırlattı. Çok önemli saptaması ise yarım asırlık bir siyasi oluşum içindeki MHP’nin İstanbul’da istenilen mertebede olamayışıydı. Bu İstanbul İl Teşkilatı’na çıtanın yükseltilmesi yolundaki direktifi niteliğindeydi. Sayın Bahçeli’nin deyişiyle İstanbul Türkiye’nin özeti ise MHP de siyasetin özeti olmalıdır. Yani ülküleri olanların harcı olan ülkücü harekete yeni hedef gösterilirken MHP’nin iktidar olması yolunda bu kadim şehirden başlamak gereğini de işaret etmiş oldu.