Hindistan'ın kontrolü altındaki Cammu Keşmir bölgesinde, Pahalgam'da gerçekleşen terör saldırısının ardından bölgede tansiyon adeta zirveye ulaştı. 22 Nisan'da turistlere yönelik düzenlenen hain saldırı sonucunda 26 kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi ise yaralanmıştı. Bu elim olay, zaten hassas olan Hindistan-Pakistan ilişkilerinde yeni bir kıvılcım oluşturdu.
Hindistan basını, Keşmir sınırı boyunca yaşanan çatışmaları son dört yılın en şiddetlisi olarak değerlendirdi. 740 kilometrelik sınır hattında ağır silahlarla gerçekleşen bu çatışmalar, iki nükleer güç arasındaki gerginliğin vardığı tehlikeli boyutu gözler önüne serdi.
Pakistan Ordusu Hindistan Mevzilerini Hedef Aldı
Bölgede yaşanan son gelişmelerde, Pakistan ordusunun Hindistan'a ait karakollara yönelik sürdürdüğü saldırılar dikkat çekiyor. Samahni Vadisi'nde bulunan Hindistan mevzileri, Pakistan birliklerinin yoğun ateşi altında kaldı. Bu sıcak temaslar, bölgede her an daha geniş çaplı bir savaşın patlak verebileceği endişelerini beraberinde getiriyor.
Hint Hükümeti ise, bu saldırıların ardından bölgede güvenlik önlemlerini artırdı. Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Suudi Arabistan'daki resmi ziyaretini yarıda keserek Yeni Delhi'ye dönüş yaptı ve başkente varışının hemen ardından kritik bir güvenlik toplantısı düzenledi. Milli güvenliğe yönelik tehditlerin değerlendirildiği bu toplantı, Hindistan'ın bölgede izleyeceği sert politikalara işaret ediyor.
Terör Saldırısını Direniş Cephesi (TRF) Ühstlendi
Ulusal basına göre, kanlı saldırı Pakistan'da faaliyet gösteren ve Leşker-i Tayyibe (LET) örgütüyle bağlantılı olan Direniş Cephesi (TRF) tarafından üstlenildi. Hindistan yönetimi, bu durum karşısında Pakistan'a karşı bir dizi sert yaptırım kararı aldı. Yeni Delhi yönetimi, "İndus Suları Anlaşması"nı askıya alarak tarihi bir adım attı ve Hindistan'daki Pakistanlı diplomatların bir hafta içinde ülkeyi terk etmelerini talep etti. Ayrıca Pakistan vatandaşlarına verilen tüm vizeler iptal edildi.
Bu gelişme, zaten hassas olan Hindistan-Pakistan su diplomasisinin yeni bir krize sürüklenmesine neden oldu. Bu durum, sadece iki komşu ülke arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda güney Asya'nın istikrarını da tehdit ediyor.
İndus Suları Anlaşması ve Krizin Derinleşmesi
1960 yılında Dünya Bankası garantörlüğünde imzalanan İndus Suları Anlaşması, Hindistan ve Pakistan arasındaki nadir uzlaşı belgelerinden biri olarak görülüyordu. Anlaşmaya göre, Beas, Ravi ve Sutlej nehirleri Hindistan'ın kontrolüne, Indus, Jhelum ve Chenab nehirleri ise Pakistan'ın kontrolüne verilmişti.
Hindistan, anlaşma kapsamında enerji üretimi, tarım ve balıkçılık faaliyetleri yürütme hakkına sahip olmuştu. Ancak, Hindistan'ın inşa ettiği Kişanganga ve Ratle barajları, Pakistan tarafından su kıtlığı ve su baskını tehdidi gerekçesiyle dönem dönem dünyaya şikayet edildi. Özellikle Pakistan ekonomisinin yüzde 20'sinin İndus Nehri etrafındaki faaliyetlere bağlı olduğu düşünüldüğünde, su konusunda yaşanacak her kriz, Pakistan'ın geleceğini doğrudan etkileyebilecek önemde.
Tarihin Yüküyle Keşmir: Bitmeyen Bir Kavga
Keşmir bölgesi, Hindistan ve Pakistan'ın 1947'deki bağımsızlık sürecinden bu yana adeta bir kanayan yara olarak kalmıştır. Her iki ülke de Keşmir'in tamamı üzerinde hak iddia etmekte, Hindistan büyük bölümünü "Cemmu ve Keşmir" adı altında yönetirken, Pakistan ise kendi bölgesini "Azad Keşmir" olarak adlandırmaktadır.
Hindistan'la Pakistan arasındaki bu bitmeyen gerilim, Hindistan'ın 2019 yılında Keşmir'ın yarı özerk statüsünü tek taraflı olarak kaldırmasıyla yeniden alevlenmişti. O gün bugün, bu kadim topraklar, büyük güçlerin satranç tahtası gibi kullanılmaya devam ediyor.
