İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, İsrail ordusundaki üst düzey komutanlarla birlikte işgal altındaki Suriye topraklarında dikkat çeken bir saha turu gerçekleştirdi. Zamir, Golan Tepeleri’ne yönelik düzenlenen bu inceleme sırasında hem bölgedeki askeri birliklerle görüştü hem de geleceğe dair saldırı ve savunma planlarını bizzat yerinde onayladı. Bu hamle, bölgedeki tansiyonu bir kez daha yükseltti.
Golan Tepeleri, tarih boyunca stratejik önemi nedeniyle birçok kez çatışmalara sahne olmuş, 1967 Altı Gün Savaşı sırasında İsrail tarafından işgal edilmişti. Bugün gelinen noktada, İsrail’in askeri varlığını daha da derinleştirmesi, uluslararası hukuka ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne açıkça aykırı bir durumu gözler önüne seriyor.
Geleceğe Yönelik Saldırı Planları Masada
İsrail ordusunun yaptığı resmi açıklamaya göre, Genelkurmay Başkanı Zamir, bölgede görev yapan komutanlar ve askerlerle kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Bu görüşmelerin ardından, geleceğe dönük hem saldırı hem de savunma amaçlı planların onaylandığı bildirildi.
Zamir yaptığı açıklamada, Golan Tepeleri ve çevresinin İsrail için "kilit öneme sahip" olduğunu belirtti. “Bu bölgedeki mevcudiyetimiz, İsrail’in uzun vadeli güvenliği açısından hayati önem taşıyor” diyen Zamir, işgali meşrulaştırmaya çalışarak uluslararası tepkilere kulak tıkadı.
Bu açıklamalar, İsrail’in yalnızca mevcut işgali sürdürmekle kalmayacağını, aynı zamanda daha ileri adımlar atabileceğinin sinyallerini de veriyor. Bu durum, Ortadoğu’daki hassas dengeyi sarsacak nitelikte.
8 Aralık’ta Başlayan Yeni İşgal Dalgası
İsrail ordusu, 8 Aralık 2024 tarihinde Golan Tepeleri’ne bitişik olan ve silahtan arındırılmış tampon bölgeyi işgal etti. Bu işgal, 1974 yılında imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’na açıkça aykırı bir gelişme olarak kayıtlara geçti.
Ancak İsrail’in müdahalesi burada bitmedi. İşgal hattı tampon bölgenin ötesine taşındı ve İsrail birlikleri, başkent Şam’ın sadece 20 kilometre yakınına kadar ilerledi. Bu ilerleyiş, yalnızca askeri bir tehdit değil, aynı zamanda Suriye’nin egemenliğine doğrudan bir saldırı niteliği taşıyor.
Söz konusu anlaşma kapsamında belirlenen tampon bölge ve silahtan arındırılmış sınırlar, bugün fiilen yok sayılmakta. İsrail’in bu tür tek taraflı hamleleri, bölgede kalıcı barışı imkânsız hale getiriyor.
