Ebu Leheb'in Ölümü...
Ebu Leheb, Bedir'e katılmamış ve yerine Ası bin Hişam'ı göndererek Mekke'de kalmıştı.
Kureyş ordusu, İslam ordusu karşısında büyük bir hezimete uğrayıp Mekke'ye dönünce,
Ebu Leheb, Ebu Süfyan bin Haris'i yanına çağırarak, "Ey kardeşimin oğlu, halkın işi nasıl oldu, bana anlat?" dedi.
Ebu Süfyan bin Haris, "Vallahi" dedi, "biz o cemaatle karşılaşınca, bozguna uğradık.
Onlar da kimimizi öldürdüler, kimimizi de esir ettiler.
Fakat, ben halkı kınamam ve ayıplamam.
Zira kır atlara binmiş, ak benizli bir alay süvari ile karşılaştık ki, onlara karşı koymak mümkün değildi!"
O sırada Hz.Abbas'ın zevcesi Ümmü Fadl ile kölesi Ebu Rafi'de orada bulunuyorlardı.
Ebu Refi', "Vallahi, o gördüğün süvariler,
melekler idi, " deyince Ebu Leheb hiddetlenip yüzüne şiddetli bir tokat indirdi.
Sonra da üzerine çöküp dövmeye başladı.
Ümmü Fadl, gayrete geldi, "Biçare köleyi, efendisi burada yok diye dövüyorsun." diyerek, bir çadır direği ile Ebu Leheb'in başını yardı.
Ebu Leheb, zelil ve perişan bir halde kalkıp gitti.
Hemen sonra da Bedir mağlubiyetinin gam ve kederinden ağır hasta oldu.
Bir hafta sonra da Resulullah ve Müslümanlara yaptığı şiddetli düşmanlığın hesabını vermek üzere ölüp gitti.
Oğulları ölüsünü, iki veya üç gün beklettiler. Evinde cesedi kokmaya başladı.
Hastalığının bulaşmasından korktukları için kimse yanına yaklaşmak istemiyordu.
Kureyşlilerden biri bir gün oğullarına;
"Yazıklar olsun size, babanız evinde koktuğu halde, onun yanına uğramaktan utanıyor musunuz?" diye sordu.
Onlar;
"Biz, onun hastalığından korkuyoruz" deyince adam; "Haydi gelin ben size yardım edeyim" dedi birlikte gittiler.
Fakat yanına yaklaşılacak gibi değildi.
Onu ne yıkadılar ve ne de el sürdüler.
Sonra sürükleyerek götürüp Mekke'nin yukarı taraflarında bir yere gömdüler.
***
Ebu Rafi...
Ebu Rafi, İslamiyet'in getirdiği hürriyet ve eşitlik nimetinin mücessem bir misalidir.
Ebu Rafi, Mısırlı bir köleydi.
Bir savaşta esir düşmüş, Mekke'ye getirilmişti. Peygamberimizin amcası Hz. Abbas, onu hizmetine aldı.
Ebu Rafi, Hz. Abbas'ın işlerini görüyordu.
Kureyş kabilesi içinde bulunduğundan, bazen mühim işler için gönderildiği de olurdu.
Çünkü zeki bir insandı.
İstenileni en güzel şekilde yerine getirirdi.
Ebu Rafi'nin asıl ismi; ''Salim'di'', ama künyesiyle meşhur olmuştu.
Kureyşliler, Ebu Rafi'yi bir mesele için Peygamberimize gönderdiler.
Ebu Rafi için sıradan bir hizmet olmakla beraber,
ruh dünyasında inkılaplar meydana getirecek bir hadiseye de vesile olacaktı.
Kendisi şöyle anlatır:
''Resulullah'ı görür görmez oracıkta kalbime İslam'ın nuru damladı.
Kendimi tutamadım, ''Tekrar o müşriklerin yanına dönmek istemiyorum, ya Resulallah!'' dedim.
Resulullah razı olmadı;
''Ben ahde vefasızlık gösteremem, sözümü yerine getiririm.
Senin kalbine şu anda İslam doğmuş olsa da,
seni gönderen kimselerin yanına dön, '' buyurdu.
Peygamberimiz ona bir elçi gözüyle bakıyordu.
Bunun için yanında kalmasını istemedi.
Ebu Rafi iman etti, saadet kapısından İslam sarayına girdi.
Fakat inancını gizledi.
Uzun müddet böyle devam etti.
Çünkü o bir köleydi.
İstediği gibi hareket edemiyordu.
Hicret'ten sonra Mekke'de kalan Müslümanlar arasında Ebu Rafi de vardı.
Bedir Savaşı cereyan ettiği sırada Mekke'de idi.
Azılı müşriklerden Ebu Leheb, Bedir Savaşı'na katılmamış, yerine bir başkasını göndermişti.
Savaş bitmiş, zafer Müslümanların olmuştu.
Kabe'nin civarında toplanan Mekkeliler merak içinde bekliyorlardı.
Ebu Süfyan'ın döndüğünü görünce, Eba Leheb ona yaklaşarak savaşın nasıl geçtiğini sordu.
Ebu Süfyan anlatmaya başladı:
''Savaşta birçok adamımızı yakaladılar,
öldürdüler, bir kısmımızı da esir ettiler.
Savaş esnasında yerle gök arasından,
kır atlara binmiş ak benizli bir alay süvari göründü.
Onlara karşı koymak mümkün değildi.
Hiçbirimizi ayakta bırakmadılar.''
O sırada Ebu Rafi, Zemzem Kuyusu'nun kenarında oturuyordu.
Anlatılanları duyunca sevindi, heyecanlandı, kendisini tutamayarak,
''Onlar, vallahi meleklerdir!'', dedi.
Bu sözü duyan Ebu Leheb çılgına döndü.
Ebu Rafi'ye bir tokat atarak yere yıktı, dövmeye başladı.
Hz. Abbas'ın hanımı Ümmü Fadl da oradaydı. Kölesinin dövüldüğünü görünce yerden bir çadır direği aldı, Ebu Leheb'in başına indirdi.
Kafası kırılan Ebu Leheb, oradan zelil ve perişan bir vaziyette ayrıldı.
Bir hafta geçmeden de kahrından öldü.
Kıpti bir köle iken Peygamberimizin hususi hizmetkarlığına yükselen bu zat,
İslam tarihinin kaydettiği eşitlik timsallerinden birisidir.
Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman devirlerinde büyük hizmetler gören Ebu Rafi, Hz. Ali'nin hilafetinin ilk günlerinde vefat etti.
