Bağdat'ın büyük velilerinden.
Onuncu yüzyılda yaşadı. İsmi;
Ahmed bin Muhammed'dir.
Babası Horasan'ın Bağşur veya Bağ şehrinden olduğu için "İbn-i Bagavî" diye anıldı.
Ebü'l-Hüseyin künyesiyle meşhur oldu.
Karanlık gecede odasında söz söylese mübarek ağzından nur çıkar ve oda aydınlanırdı.
Dişlerinin arasından nur çıktığı, firaset nurunun fazlalığı sebebiyle batın hallerinden haberler verdiği için, Nuri nisbesiyle şöhret buldu.
Tasavvufta kurduğu yola da Nuriyye dendi.
Sonra gelen alim ve veliler onun üstünlüğünü kabul ettikleri için Emirü'l-Kulub ''kalplerin padişahı'' lakabı verildi.
Doğum tarihi bilinmemektedir.
Bağdat'ta doğdu.
908 senesinde orada vefat etti. Kabri Bağdat'tadır.
Maksadım ahirettir:
Tasavvuf tarihinde ''Allah sevgisi'' yerine;
''Allah aşkı'' tabirini ilk defa kullanan Ebü'l-Hüseyin en-Nuri'dir.
Bakli onun; ''Ben Allah'a aşığım, O da bana'' ifadesinin ne anlama geldiğini soranlara;
''Mü'minler Allah'ı, Allah da müminleri sever'' ayetini (Maide; 5-54) okuyarak cevap verdiğini söyler.
Ebü'l-Hüseyin, diğer mutasavvıflar gibi tasavvufi çevrelerdeki şekilciliğe dikkat çekmiştir.
''Tasavvuf bilgi ve şekil değil ahlaktan ibarettir'', ''Sufi sema eden, ancak bununla beraber dinin emir ve yasaklarına uyan kimsedir'' şeklindeki tarifleri;
''Dervişlerin giydiği yamalı hırka incileri örterdi, şimdi ise, mezbelelikteki leş örtüsü haline geldi'' tarzındaki tesbiti;
''Zamanımızda iki aziz varlık vardır;
İlmiyle amel eden alim, hakikati anlatan arif''; ''Başını Hz. Peygamber'in yoluna koymayana İslam'ın yolu açılmaz'' gibi teşhisleri bu konuyla ilgili endişe ve titizliklerini yansıtmaktadır.
Tasavvuf düşüncesine getirdiği yeni yorumlar sebebiyle ''gönüller sultanı, sufilerin parlak ayı'' gibi lakaplarla anılan Nuri'yi, üstün bir feraset sahibi olması dolayısıyla ''Cüneyd kalplerin casusu olarak nitelendirmiştir''. (Attar).
Attar'ın ifadesiyle ''tasavvufta müctehid ve mezhep sahibi'' olan Ebü'l-Hüseyin en-Nuri'nin bazı görüş ve tesbitlerinden dolayı toplumdan tepki gördüğü de olmuştur.
Nuri, tasavvufun en tartışmalı alanlarından biri olan şathiye niteliğindeki sözlerin ilk temsilcilerinden biridir.
Hatib el-Bağdadi'ye göre Nuri, tasavvuf dilinin inceliklerini kullanma konusunda Iraklılar'ın en meşhurudur. Bakli ise, onu ariflerin dayanağı,
şatah ehlinin kılıcı, vecd sahiplerinin reisi olarak vasıflandırmış, ''Ben Allah'a âşığım'';
''Kurb bu'ddur'' gibi sözlerini şerhetmiştir.
(Şerh-i Şathiyyat).
Ebü'l-Hüseyin bu küçük risalesinde, Kur'an-ı Kerim'de yer alan kalple ilgili bütün tesbitleri ele alarak değişik tasniflerle konuyu daha anlaşılır hale getirmiştir.
Ona göre bir kalbin selim olabilmesi için şüphe,
heva heves, riya gösteriş, masiva sevgisi gibi olumsuz niteliklerden arınmış olması gerekir.
Arifin gönlünde bulunan dört ateşten korku ateşi günahın tatlı gelen tarafını, sevgi ateşi itaatin zor gelen yönünü, marifet ateşi maddi bağlılıkları,
şevk ateşi ise, rehaveti yakar ve kişiyi sevgiliye ulaştırır.
Kalpte bulunan üç nurdan marifet güneş gibidir,
heva ve hevesi örter; ''akıl ay gibidir, şehveti örter;
ilim yıldız gibidir, cehaleti örter. Gönüllere rahmet yağmazsa orada gösteriş, kuru iddia ve münafıklık boy gösterir.
Haram yemek, helali terketmek ve zulme niyet etmek ise kalbe sıkıntı yağmurlarının yağmasına sebep olur.
Ebü'l-Hüseyin en-Nuri işari tefsir hareketinin de ilk temsilcilerindendir.
Buna göre Nuri, ''Allah onlardan, onlar da Allah'tan razıdırlar'' (Beyyine; 98-8) ayetinde söz konusu edilen kulun Allah'tan razı olmasını O'nun hükümlerini sevinçle karşılaması şeklinde tarif etmiştir.
Ayrıca gafleti ''ruhun Hak dışındaki bir şeyle sükun bulması'', fitneyi ise,
''kişinin Allah'tan başka bir şeyle meşguliyeti'' olarak tanımlamıştır.
Kelabazi, Nuri'nin eser sahibi sufilerden olduğunu söylemesine rağmen Makamatü'l-kulub tasavvufi kaynaklarda zikredilmez.
Bu risalenin şarihi belli değilse de Muhyiddin İbnü'l-Arabi ve İbn Farız'ın görüşlerine temas edildiğine göre VII. XIII. yüzyıldan sonra yazılmış olmalıdır
ve Ahmet Subhi Furat tarafından neşredilmiştir.
Bu neşirlerde risalenin Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki nüshaları esas alınmıştır.