YARGI, hak, hukuk, adalet, adı ne olursa olsun. Ekmek kadar, su kadar gereklidir insanoğluna. Yaşam, adalet temeli üzerine kurulmuştur da onun için. Hak, yargı, adalet kavramları için hukuk işlev kazanmıştır. Demokrasiyi benimsemiş, eşitlik kavramına saygılı toplumlar hukuk çerçevesi kapsamında yaşamlarına kalite getirmiştir. Faşist ve dikta rejimlerinde ne hak ne hukuk ne de adaletten söz edilir. Çünkü yargı yoktur.
Kararlar iki dudak arasında alınır.
Her dikta lideri kendisine özel bir adalet raconu keser. Kabile toplumları, gerekli kalmış medeniyetten uzak yaşamlarda adalet yoktur.
Suudi Arabistan’da geçen hafta aynı anda 37 kişi idam edilirken, Kaşıkçı cinayetinin sanıkları korunur ve asla deşifre edilmez. Çünkü onlar katil olamaz! Emir uygularlar ve kendilerine göre olan adaleti gerçekleştirirler.
Oysa İngiltere gibi ‘medeniyetin beşiği’ ismi verilen krallıkta yazılı anayasa dahi bulunmamaktadır. Başbakan Tony Blair’in kızı da ceza alır, hanedanın herhangi bir ferdi de...
Ayağa kalkmazlar
ABD’de yargıçlar, heyet başkanı karşısında ayağa bile kalkmazlar. Yargıç, yani yargılayan, yani adaleti dağıtan kişinin görevi daha kutsaldır ve tam bağımsızdır. Ülkemizde yüce Atatürk’ün en önemli devrimlerindendir adalet ve hukuk. Medeni hukuk benimsenmiş ve birçok Avrupa ülkesinden önce başlayan yaptırımları olmuştur adalet, eşitlik, özgürlük, hak ve hukuk adına.
Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu ile çok önemli bir çıta daha oluşmuştur. Tek partili rejimden çok partili rejime geçilmesiyle birlikte demokrasi adına önemli kazanımlar da elde edilmiştir.
Kararlığı ifade ettiler
Dün Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümüydü. Yüce mahkemede yüksek yargı üyeleri ülkemizde adalet dağılımındaki kararlılıklarını bir kez daha ifade ettiler. Cumhurbaşkanlığı tarafından yürürlüğe sokulan kanun hükmündeki kararnamelere (KHK) yapılan itirazları yüzde 70 oranında değerlendirdiklerini açıkladılar.
Anayasa Mahkemesi kararından sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolu, yani kademeli olarak adalet için hukuk yolları çoğalmıştır. Birçok hakim kararının, Yargıtay tarafından bozulduğunu görmekteyiz. Anayasa Mahkemesi yeni tanınan kişisel başvurular konusunda da hassas davranmakta.
50 yıllık davalar
Ne var ki ‘gecikmiş adalet, adalet değildir’ sözünü de hatırlatmak isteriz. Her ne kadar adalet eninde sonunda yerini bulsa da mağduriyet, kaybolan yıllar, yitirilen prestij, itibarsızlaşma, hak kaybı gibi durumlara da tanık olmuyor değiliz.
50 yıl süren miras davalarını biliriz. Darp, gasp, hırsızlık, şiddet, hayvanlara yapılan işkence ve zulüm, trafik kazalarındaki hasar ve yitikler ile sair davalarda neredeyse dayak yiyenin, mağdur olanın, yanına kar kalırcasına bir durumdan da söz edebiliriz.
Son yıllarda çocuklara, kadınlara yapılan şiddet ile cinsel istismar konularında büyük yükümlülükler getirildiyse de yargı süresinin uzaması hep sorun olmuştur.
Eve dosya taşıyanlar
Aynı anda üç ayrı dosyayı inceleyen, yani üç farklı duruşmayı gerçekleştiren hakimleri görmüştük. Eve dosya taşıyan ve gece gündüz çalışan Yargıtay hakimlerini biliriz.
Allah’tan Yargıtay’ın hacmi büyüdü. Daire sayısı arttı. İstinaf mahkemeleri ve arabuluculuk gibi alternatifler oluştu.
Ancaaak... Sözün bittiği yer ise Çubuk... 71 yaşına gelmiş, ikinci büyük partinin genel başkanına yumruk atabilecek kadar adam kendisini özgür ve hak sahibi görebiliyor. İki günlük gözaltı sonucu serbest kalabiliyor. El öptürüp tebrikleri kabul edebiliyor. Kahraman yerine konulabiliyor.
Yumruğu atanın yanına kar. Şu sıkışıklıkta saçma sapan gündem. Linç girişimi, evi yakma eylemi. Sonuç: Serbest dolaşım. Yargılama elbette devam edecek. Ancak işlenmiş bir suç var ve bu s