Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Habertürk'te katıldığı programda açıklamalarda bulundu.

Yılmaz şunları söyledi:

"Üretici enflasyonunda ciddi bir düşüş var. TÜFE'ye göre oldukça düşük. 47'lerde. Bu sevindirici. Maliyet tarafından iyi yöne gittiğimizi gösteriyor. Bir süre sonra tüketiciye yansıyacaktır diye düşünüyorum. Kiracıları korumak gözetmek için hükümetimizin aldığı karar var. Bu enflasyonist dönemde alınan karar. Kiracıyı korunmak için karar. Aslolan enflasyonu düşürmek ve bu ihtiyacı ortadan kaldırmak. Enflasyonu kalıcı olarak döşürdüğünüzde buna ihtiyaç kalmayacak. Enflasyonun gidişine, kiralardaki gidişata bakılarak bir karar verilecektir. İhtiyat ortadan kalkınca yeni bir değerlendirme yapılır. Etki analizi yapılacak ona göre hükümetimiz bir karar verecektir.

2023 hakikaten kritik bir yıl oldu. Tarihi anlamları olan bir yıl. Bir taraftan seçimlerin olduğu bir yıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi, Meclis seçimi. Politik tartışmaların yoğun olduğu yıl oldu. Mayıs'a kadar böyle yaşadık. Bir taraftan siyasi belirsizlikler kalktı ortadan. Ekonominin en büyük düşmanı siyasi belirsizliktir. Vatandaşımız 5 yıl daha güven tazeledi. Siyasi belirsizlikler bitti. Türkiye çok daha sağlıklı bir şekilde ekonomik politikalarını izlemeye başladı.

Tek sıkıntımız fiyat istikrarı, enflasyon meselesi. Yeni bir politika seti koyduk ortaya. Biraz zaman alacak. Enflasyonla mücadelede güçlü bir çerçeve ile 2023'ü kapatmış olduk. Orta vadeli planımızı esas alarak, yeşil ve dijital dönüşümü 12. planın odak kavramı olarak koyduk. Somut yansımalarını eylem planına derc etmiş durumdayız. İnsan kaynakları çok önemli. Mesleki eğitimle ilgili eylemlerimiz var. Sanayimizin nereye gidersek gedilim şikayeti var, yer bulamıyoruz yatırım yapacak diye. Nitelikli yatırımların finansmana erişim meselesi, seçici finansman meselesi var. İdari ve yargısal süreçlerin basitleştirilmesi gibi hususlar var. Orta vadeli programımızın yapısal dönüşümünü destekleyen program. Yatırım ortamını iyileştirme gündemi gibi ortaklıklar var. Bunu biz masa başında yapmadık. Özel sektörde muhataplarımızla birlikte olgunlaştırarak eylem planını son hale getirdik.

Enflasyon bizim için temel öncelik. Milletin önceliği neyse bizim de önceliği o. AK Parti olarak bu çizgide hareket etmiş siyasi zihniyete sahibiz. Buna orta vadeli programda temel yaklaşımımız, kademeli şekilde, belli plan program dahilinde düşürmek. Bunun politika setini ortaya koymuş durumdayız. Birincisi para politikaları. Burada Merkez Bankamız sorumlu. Üzerine düşen adımları atıyor. Para politika ile uygulamaları yapıyor. İkinci politika maliye politikaları. Ekonomi Koordinasyon Kurulumuz var. Başkanı olduğum bir kurul. İstişare mekanizması platformu. Maliye politikalarımızla para politikalarımız arasında tamamlayıcılığı, eşgüdümü sağlamış oluyoruz. Sayın Bakanımız en güçlü şekilde mesajları veriyor. Üçüncü boyut ise yapısal reform boyutu. İki etkisi var. Bir tanesi somut sonuçları.

Yapısal reformların somut sonuçları zaman alır. Mesleki eğitimle reform yaparsınız. Bir de beklenti kanalıyla etkisi vardır. Bir ülke yapısal reform yapmayı başarıyorsa bu ülkeye bakış açısı değişir. Hemen etkide bulunur ekonomiye. Karar alma süreçlerine, yatırımlara. Her iki açıdan önemli, yapısal reformlar. Bunun takvimini orta vadeli programda somutlaştırmış durumdayız. Güçlü bir programımız var. Üç sağlam ayaktan oluşan. Bunu hayata geçiriyoruz. Geçen yıl orta vadeli programda yüzde 65 demiştik, biraz altında gerçekleşti enflasyon. Merkez Bankamız yüzde 36 diyor. Beklentiler ise yüzde 38 civarında. Piyasa aktörlerine, değişik kesimlere sorup, ortalama hesaplandığında. Biz de takip ediyoruz bunu. Bu sene özellikle aylık bazda etkileri görmeye başlamıştık.

Ocak'ta geçici bir yükseliş oldu. Ocak aylarında yükselişler olur. Sosyal açıdan önemli gördüğümüz adımların enflasyona etkisi oldu doğrusu. Bundan sonraki aylarda bu etkinin ivmesi kaybolacaktır. Mayıs'tan sonra ise yıllık bazda etkiliyi göreceğiz. Haziran-Temmuz gibi. Yıllık bazdaki belirgin düşüşü yaz döneminde görmüş olacağız. Ondan sonra enflasyonda çok daha farklı dönem olacak. Yıl sonuna doğru ivmesini kaybeden bir enflasyonla 2025'e geçiş yapacağız. 2025 yılında orta vadede hedefimiz var. 2026'da ise tek haneyi yakalamayı hedefliyoruz. 2024'ün ikinci yarısında belirgin etkileri göreceğiz. 2025'te çok daha düşüş olacak. 2026'da tek haneyi göreceğiz. Bunu laf olsun diye söylemiyoruz. Plan, program ve politika setimiz var. Bir takım etkilenmeler olur tabii k i. Bir jeopolitik gelişme olur, enerji fiyatlarına yansır. Konjonktürel faktörler olur. Esas olan sizin politika setinizdir. Doğru yönde hareket ediyorsanız, hedeflerinize ulaşırsınız. Ortada sayın Cumhurbaşkanımızın koyduğu güçlü bir irade var.

Gıda Komitesi alınması gereken tedbirleri tartışıyor. Önümüzdeki süreçlerde planlı tarım, piyasaları düzenleme, mevsimselliğin etkisini azaltıcı tedbirler birçok konuda gıda konusuna bakıyoruz. Bir taraftan da Ticaret Bakanlığımızın çerçevesinde denetim. Gıda alt gelip gruplarda çok önemli. Gıdada elde edeceğimiz başarı enflasyonla mücadelemize katkı sağlayacak. Bu yönde ilgili tüm kurumlarımızla bir çaba içindeyiz. 12. planımız, orta vadeli programımız, eylem planımız ortada. Bazı konularda teknik detaylar vardır. Mutfakta çalışırsınız, olgunlaştırmanız gereken hususlar vardır. Onlar zaman içinde ortaya çıkar. Neyi yapacağımız açık ve net. Gizli saklımız yok. Sürprizlerin azaldığı, öngörülebilirliğin arttığı politika çerçevemiz var. Türkiye'de karbon piyasası oluşturmamız gerekiyor. Bunu ilan etmişsiniz. Kurumlar arası rol dağılımı var. Bazen orada tartışmalar yaşanabiliyor. Bunları olgunlaştırmanız gerekiyor. Ne yapacağınız, ne zaman yapacağınız belli.

Yerel seçimler genel politikayı değiştiren seçimler değil ki. Genel politika genel seçimlerle değişir. Sonuçta biz yerel seçime gidiyoruz. Ülkeye devlet başkanı seçmiyoruz, hükümet değişmiyor, belediye başkanları değiştireceğiz. Genel politikaları değiştirecek siyasi neden de yok. Risklerimizin azaldığı dönemden geçiyoruz. Bütçe açık, cari açık, KKM riskimiz azaldı. Kurda hiç olmadığı kadar istikrarlı döneme girdik.

Merkez Bankası'nın kanuni görevi spekülasyonlarla mücadele etmek. Bu müdahalelere karşı çalışmalar yapmak Merkez Bankası'nın görevi ve sorumluluğu. Spekülasyonlara karşı elindeki enstrümanlarla mücadele edecek, müdahalelerini yapacaktır. KKM'de 50 milyarın üzerinde çözülme var. Mevsimselliğin etkisi var. Bunlar geçici etkiler. Önümüzdeki dönemde cari açığını iyileştiriyor.

Bankacılık sistemimiz çok güçlü. Siyasi istikrarımız var, bozulması sözkonusu değil. Öyle bir hava oluşturuluyor ki, küçük yatırımcılar bir miktar etkilenebiliyorlar. Kurla ilgili enflasyonla mücadele eden bir ülkede bu Türkiye olur başka ülke olur, reel kurda değerlenmeyi beklememek gerekir. Dönemsel olarak baktığınızda bir ülke enflasyonla mücadele ediyorsa kendi parasını daha cazip hale getiriyor demektir. Burada şunu bilmek lazım. Küçük yatırımcının özellikle bilmesi lazım. Enflasyonla mücadele edilen ortamda kurun enflasyonun üstünde gelişmesini beklememek gerekir. Nonimal kurdan değil reel kurdan bahsediyorum. Enflasyondaki artış bir miktar kura yansıyacaktır. Bu da normal bir şeydir. Bu aşırı noktalara gelirse Merkez Bankamız spekülatif hareketlere gereken cevabı verecektir.

İhracat yurt dışı taleplerimizden etkilenir. İhracatımız 259 milyar dolara yaklaştı. TL değer kazandı ihracat düştü diye bir şey yok. Avrupa'daki daralmaya rağmen. Yeni pazarlar arayışı içindeyiz. Pazarlarımızı çeşitlendirmeye çalışıyoruz. İhracatı destekleyen mekanizmaları devreye almış durumdayız. Finans maliyetlerini düşürüyoruz ihracatçıların. Diğer reeskont kredileri ciddi anlamda artırmış durumdayız. Katma değeri yükseltmemiz lazım. Sadece kura dayalı rekabetle yüksek gelirli ülkeler ligine geçemeyiz. Geçen yıl 5,5 milyar dolar ihracat yaptık savunma sanayinde. O kurdan etkilenmiyor. İyi bir ürün ürettiğinizde, teknolojik yenilik ortaya koyduğunuzda ürününüzü gayet rahat pazarlıyorsunuz. Bu sene beklentimiz 7 milyar.

Daha çok büyüme yatırımdan, ihracattan gelsin istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın dörtlemesi var; yatırım, istihdam, büyüme ve ihracat. Daha çok büyümemizin kompozisyonunu enflasyonist olmayacak, cari açığı artırmayacak şekilde yatırım ve ihracatı arzu ediyoruz. Her şeyin aşırısı gibi tüketimin de aşırısı ekonomiye zarar veriyor. Cari açığı arttırıyor. Tüketimi ılımlı hale getirme, iç tasarruf oranlarımızı artırma, artan tasarrufu üretken alanlara kanalize etme. Büyümeyi sağlama ve dezenflasyon sürece katkıda bulunmak. Yarın daha pahalı olacak şimdiden tüketeyim beklentisini kırdığınız anda işler kendi oranlığında rayına girmiş oluyor. İlk defa tüketim tek haneye düştü. Sabit sermaye yatırımlarımız, makina tesisat yatırımlarımızda oldukça yüksek artışlar var.

İlk konut sahipliği makro düzeyde tasarruf oranları da anlatıyor. İkinci, üçüncü konut tasarruf oranlarını düşürüyor. Biz sosyal konut meselesinde çok açık şekilde politikalarımız ortada, destekliyoruz. Daha fazla insanımızın konut sahibi olması konusunda konut politikalarımız var. Büyük bir kentsel dönüşüm programı ilan etmiş durumdayız. Önümüzdeki dönemlerde merkezi idare ve yerel yönetimler olarak daha fazla sosyal konut üretme konusunda politikalarımızı göreceksiniz. Sadece talebe destek verdiğinizde enflasyonist etki oluyor. Ucuz kredi verince insanlar konut almak için geliyor, fiyatlar artmış oluyor. Önemli olan konut arzını arttırmak. Bir taraftan da makro politikadan etkileniyor bu alanlar. Yeterli tasarruf enstrümanları olmadığı zaman insanlar konuta, otomobile tasarruf enstrümanı olarak bakıyor. Konut artık tasarruf aracı olmaktan bir miktar uzaklaşmış oldu. Ama aslolan konut arzını arttırmamız.

Her gittiğim ilde iş dünyasıyla özellikle bir araya gelmeye çalışıyorum. Neredeyse bütün illerde sanayicinin ortak sorunlarından bir tanesi 'eleman arıyoruz bulamıyoruz' deniyor. 'Siz işsizlik rakamı ilan ediyorsunuz ama gelin bir de bize sorun' deniyor. Özellikle tarım ve sanayide. Bu nasıl aşılabilir? Bu çok boyutlu mesele. Mesleki eğitim. Bir ayağı bu. Milli Eğitim Bakanımız, YÖK Başkanımız, Çalışma Bakanlığımız ortak çalışıyoruz. İnsanlar eğitim gördükleri konuda çalışmıyorlar. Bu da verimliliği azaltıyor. Bunu nasıl teşvik ederiz, örtüştürürüz. Eğitim ve iş gücü piyasaların örtüşmesi. İkincisi kadınların iş gücüne katılımı. İş gücü açığımızın önemli kısımların kadınların mesleki eğitim alarak, girişimci olarak piyasaya girmeleri sorunu hafifletecektir. Önümüzdeki dönem bunun hızlanarak artacağını düşünüyorum. Yeni dönüşümler, dijitalleşme, yeni çalışma biçimleri oluşuyor. Mevzuatımızın ve çalışma hukukumuzun da bunu kapsaması gerekiyor. Ülkeler belli bir gelişmişlik seviyesine ulaşınca vatandaşlar belli alanlarda çalışmak istemiyor. Ne yaparsanız yapın. Buralarda da tıpkı Avrupa'nın yaptığı gibi düzenli göç. Düzensiz değil. Planlı bir şekilde yurt içinden temin edemediğiniz alanlar varsa ülkeler arası anlaşmalar yaparak planlı, programlı ve kayıtlı bir şekilde bu ihtiyacın bir kısmını temin etmeniz gerekiyor.

Büyüme gerekli ama yeterli değil. İnsanlara daha fazla refah oluşturmanız için büyüyorsunuz. Büyümemiz iyi ama bir taraftan dünya ve Türkiye şunu yaşadı. Pandemi ve sonrasında tüm dünyada gelir dağılımında bozulma oldu. İlk defa BM sürdürülebilir kalkınma göstergelerinde dünya geriye gitti. Bu konular çok önemli. 2023'de nispi düzenleme sağladığımızı söyleyebilirim. İstihdam artıyorsa bu sosyal alana yansıyor. İkincisi ücretler. Gerek kamuda gerek özelde. Büyümede bunun payı ne olmuş? 2022'de emeğin milli gelirdeki payı 23.6, 2023'te 29.1'e yükselmiş. Nispi olarak 5,5 puan civarında emeğin payında artış var. Bunun gelir dağılımına yansımasını henüz istatistiki olarak görmüş değiliz. 1 sene sonra oluşacak tablo. Bunun gelir dağılımına yansımasını daha sonra görmüş olacağız.

Tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Yaraları sarmak için ilk andan itibaren çalışıyoruz. Kriz atlatıldı. Kalıcı konutların yapımı, altyapının yapımı, ekonomik ve sosyal olarak bölgenin yeniden kalkındırılması meselesi. 104 milyar dolar gibi ülkemiz karşı karşıya kaldı deprem sonrası. Tek seferlik harcama deprem harcamaları. Bütçede yapısal bozulmaya sebep olmuyor. Çalışmalar bittikçe bütçe açığınız normale dönüyor. Deprem harcamalarını çıktığınızda 1.6 gibi bütçe açığımız var. Yapısal anlamda bozulma yok orada. Milli gelirimizin 2,5 civarında merkezi idareden depremle ilgili yapacağımız bir harcama yapacağız. Şehirlerimizi geleceğe daha güvenli olmak için harcamalar bunlar. Bu da şehirlerimizi geleceğe dirençli hale getiriyor. Bugüne kadar hak sahipliği netleşti. İlk belirlemelere göre daha düşük rakamlar. 440 bin hak sahibi var. Konut, işyeri vesaire. Şehirdekiler, kırsaldakiler. 46 binini teslim etmiş durumdayız. Her ay 15-20 bin konut teslimi yapılacak diye planlıyoruz. Yıl sonunda 200 bini bulmuş olacak diye planlıyoruz. Bakanlıklarımız aslında koordineli şekilde bölgenin yaralarını sarıyorlar. Basit şekilde ev yapıp teslim etmek değil. Oranın doğalgazını getireceksiniz, okulunu, hastanesini, altyapısını yapacaksınız. Bunları da yapıyoruz. İyi bir koordinasyonun ve planlamanın olduğunu söyleyebilirim.

Deprem konusunda mali disiplin diyemeyiz. Depremin yaralarını sarmak olmazsa olmaz bir şey. Depremdeki harcamalara rağmen açığımızı belli oranda tutmayı başardık. İlk başladığında yüzde 10'ları aşacak deniyordu bütçe açığı için. Diğer harcamalarımızı deprem dışı alanlarda önceliklendiriyoruz. Bir daha benzer manzaralar görmemek için de kentsel dönüşüm başta olmak üzere riskleri iyi görüp yönetmek gerekiyor. Riskleri yönetmezseniz, krizleri yönetmek zorundasınız. Afet öncesi 1 liralık harcama afet sonrası 7 liralık harcamadan kurtarıyor sizi. Kriz çıkmadan riskleri tespit edip bunları azaltmak. Bu konuları da bütçemizde önceliklendirmiş durumdayız. Değişik afetleri önceden tespit edip, bu riskleri engellemeye dönük faaliyetler Türkiye'nin gündeminde büyük yer tutacak. Önümüzdeki dönem kentsel dönüşüm başta olmak üzere risk azaltıcı konular ekonomide başta olacak.

(Emekli ve asgari ücretliye zam var mı?) Dünya olumsuz bir konjonktürden geçiyor. Büyüme, ticaret tarihsel ortamaların altında. Avrupa'da büyüme düşük seviyelerde. Bir taraftan savaşlar. Tarihimizin en büyük deprem afeti. Bütün bu yüklere rağmen bütçemizde elimizden gelen tüm imkanları seferber etmeye çalıştık. Otomatik artış mekanizmaların ötesine geçen kararlar alındı. Bunları topladığınızda 300 milyara yakın ekstra bütçemizin imkanlarını zorlayarak attığımız adımlar var. Sayın Cumhurbaşkanımızın genel prensibi var, hiçbir kesimi enflasyona ezdirmemek. Hiçbir kesimin ücreti 2002'den bugüne reel olarak artmıştır. Hiçbir kesim yoktur ki, geriye gitmiş olsun. Tüketim kalıpları değişiyor tabii ki. Eskiden ihtiyaç görmediğini insanlar şimdi ihtiyaç görebiliyor, elbette saygı duyarız.

Okullar, hastaneler inşa etmeniz lazım. Teknolojiye yatırım yapmanız lazım. Elimizdeki tüm imkanlarla adımlar attık. Ekonomimiz büyüdükçe, istikrarımız meyvelerini vermeye devam ettikçe emeklilerimiz başta olmak üzere bütün kesimlere aynı yaklaşımı devam ettireceğiz. Popülist bir kesim var. Hiçbir şey yapmadıkları ve yapmayacakları halde hükümete karşı toplumsal kesimlerin tepki göstermeleri için olmadık bakış açıları geliştirmeye çalışanlar var. Kendilerince yüksek beklentiler oluşturup hükümeti bunun altında bırakmak gibi bir yaklaşım. Bu doğru değil. Biz çalışanlardan ve emeklilerden yanayız. Tabii ki Türkiye'nin gerçekleri içinde olacak bu. Afet, bütçe gerçeğini bilerek. Sağlıklı bir şekilde herşeyin hesabını, kitabını yaparak. Geçmişte bir sürü vaatler yapıldı hiçbirisi tutulmadı. Niçin vatandaşımız Cumhurbaşkanına güveniyor. Sözünün eri.

Bütçe kısıtı dediğiniz kavram var. Belli sınırlar var. O sınırlar içinde öncelik koymak zorundayız. Bizim önceliğimiz çalışanlar ve emeklilerimiz oldu kesinlikle. Bir taraftan da şu bir gerçek. Emekli sayımız 16 milyon gibi rakama ulaştı. En küçük adımın büyük yansıması oldu. Bayram ikramiyelerin mali yansıması 27,5 milyar Türk Lirası. Bunlar hakikaten büyük rakamlar. Sonuçta bunlar vatandaşımız vergileri, işçilerimizden kesilen primlerle finanse ediliyor. Bu dengeleri hassas terazide getirmeniz lazım. Sürdürülebilir refah artışı sağlamanız lazım. Büyümemiz devam ettiği sürece bunun nimetlerini toplumumuzun geniş kesimleriyle paylaşmaya devam edeceğiz.

Geçen yaz mali tedbirlerimizi aldık. Kurumlar vergisini arttırdık, KDV oranlarında artışlar oldu. Bunların geçen yıla etkisi yarım yıl oldu. Bu yıl tam yıl etkiyi göreceğiz. Gelirler itibariyle güçlü bir zeminimiz var. Bunların sonuçlarını bu sene göreceğiz. Vergilerle ilgili bazı istisnalar oluyor. Vergi harcaması olabiliyor. Buralar gözden geçirelibilir diyoruz. Bu dönem kayıt dışılığı engelleme, vergi tahsilat oranlarını arttırma. Tabana yaymak derken alt gelir grubuna yaymak gibi algılanıyor. Aynı işi yapan insanların bir kısmı vergi veriyor bir kısmı vermiyorsa haksız rekabet. Aynı işi yapan hepsinden eşit oranda almak. Daha düşük gelirlilerden daha çok alacağız diye bir yaklaşım söz konusu değil. Amacımız kayıt dışılığı azaltmak. Burada dijitalleşmenin imkanlarından en üst düzeyde yararlanmak istiyoruz. Hazine ve Maliye Bakanlığımız teknik detaylarını çalışıyor. Yeni post makinalarından bahsediyor Maliye Bakanlığımız. Dijitalleşmeyi ve denetim sistemini etkili çalıştırarak kayıt dışılığı azaltmayı ve vergi tahsilat oranları yükseltmeyi amaçlıyoruz.

Dolaylı vergilerin sistemimizde payı yüksek. Lüks tüketimle temel maddeler arasında ayırım yapıyoruz. Ekmeğin, gıdağın KDV'si farklı, lüks çantanın KDV'si farklı. Zaman içinde doğrudan gelirlerimizi daha çok artırarak dolaylı vergilerin kademeli düşmesini öngörüyoruz. Kurumlar vergisinde ciddi artış yaptık. Yüzde 25 yaptık genel ortalamayı, bankacılık ve finans için yüzde 30 yaptık. Önümüzdeki süreçlerde orta ve uzun vadede Türkiye bu yapıyı dönüştürmek durumunda."