POLİTİKA

Erdoğan'dan önemli açıklamalar: 'Üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız'

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail ve Filistin arasındaki barışın, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletiyle mümkün olabileceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar;

"Türkiye, bir kez daha demokrasimizin gücünü tüm dünyaya göstermiştir"

Türkiye Büyük Millet Meclisi'mizin 28'inci Dönem İkinci Yasama Yılı'nın bu ilk AK Parti Meclis Grubu toplantısında sizlerle olmaktan memnuniyet duyuyorum. Seçimlerin hemen ardından yaptığımız grup toplantısında ifade etmiştim. Şimdi tekrarlamamak istiyorum. Milletimizin takdiri ile 14 Mayıs seçiminde AK Parti listelerinden milletvekili olarak seçilen siz kardeşlerimin her birini bir kez daha tebrik ediyorum.

Türkiye, 14 Mayıs 1950'den sonra 14 Mayıs 2023'te, tamda Cumhuriyetinin kuruluşunun ilk asrını tamamlarken bir kez daha demokrasimizin gücünü tüm dünyaya göstermiştir. Bu seçimlerde milli iradenin üstünlüğü anlayışından taviz vermeden mücadelemizi yürüttüğümüzde vesayetin de darbelerin de iç ve dış kumpasların da üstesinden geleceğimizi ispatladık.

"Türkiye Yüzyılı destanını, gelecek nesillere armağan edeceğiz"

Cumhur İttifakı'nın bu süreçte sergilediği sağlam ve ilkeli duruş, tarihe altın harflerle nakşolunmuştur. Bu vesileyle MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli başta olmak üzere Cumhur İttifakı'ndaki tüm ortaklarımıza bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. İnşallah Türkiye Yüzyılı destanını Cumhur İttifakı olarak beraberce yazacak, gelecek nesillere armağan edeceğiz. Ülkesinin ve milletinin bekası, istiklali ve istikbali uğrunda verdiğimiz mücadeleye katılmak isteyen herkese Cumhur İttifakı'nın kapısının, tabii ortaklarımızın da rızası şartıyla açık olduğunu belirtmek isterim.

 

 "Deprem bölgesindeki kardeşlerimizin vakur tavrını unutmayacağız"

Kuruluşumuzdan bugüne girdiğimiz her seçimde olduğu gibi 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde de oylarıyla, dualarıyla, destekleriyle yanımızda olan milletimizin tüm fertlerine, dünyanın dört bir yanındaki tüm kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Bilhassa deprem bölgesindeki kardeşlerimizin sırf sandıktaki tercihlerinden dolayı maruz kaldıkları alçakça hakaretler karşısında sergilediği vakur tavrı asla unutmayacağız. Kendilerinden başka kimseye tahammülü olmayan faşist zihniyet, bu son hezeyanının bedelini Mayıs seçimlerinde olduğu gibi inşallah 2024 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde de ödeyecektir.

"Millete saygısı olmayan, kendisi de saygıyı hak etmez"

Anadolu insanının ferasetinden ve basiretinden nasibini almamış olanlar, suçu kendilerinde aramak yerine hala millete yüklemeye kalkıyor. Meclis çatısı altında niçin yer bulamadıklarını sorgulamak yerine milli iradenin temsilcisi olan gazi meclisimize hürmetsizlik ediyorlar. Tercihini ülkesinin ve kendinin geleceği için en doğrusundan yana yapma iradesini gösteren milletin asil evlatlarını aşağılayarak tahkir ve tahrik ederek iktidara geleceğini sananlar bir kez daha hüsrana uğramıştır. Kimse hiçbir partiye ve adaya tıpış tıpış oy vermek mecburiyetinde olmadığını göstermiştir. Millete saygısı olmayan, kendisi de saygıyı hak etmez.

"Biz beşeri planda milletin gücünden daha büyük güç görmedik"

Sadece günlerin ve gecelerin değil, ülkeye ve millete dair ne varsa her türlü derdin, tasanın, çilenin, gayretin dışında yaşayan adamlar biliyoruz. İşte seçimden sonra olup bitenleri, verilen koltuk kavgalarını, yapılan kirli pazarlıkları hep birlikte görüyoruz. Allah kimseyi böyle bir duruma düşürmesin diyoruz. Hep söylediğimiz gibi biz beşeri planda milletin gücünden daha büyük güç görmedik, tanımadık, bilmiyoruz.

"Bu bağı ne kadar güçlü tutarsak sandıkta o derece yenilmez oluruz"

AK Parti'nin 3 Kasım 2002'den 14 ve 28 Mayıs 2023'e kadar girdiği her seçimde bu hakikati bizzat yaşadık. Aynı şekilde vesayetle ve terörle mücadelemizden 15 Temmuz şanlı direnişimize kadar maruz kaldığımız her saldırıda bu hakikati tecrübe ettik. Bunun için diyorum ki AK Parti'nin gücü milletimizle olan gönül bağımızın gücü kadardır. Bu bağı ne kadar güçlü tutarsak sandıkta o derece yenilmez oluruz. Bu bağı zayıflattığımızda ise kendi elimizle kendi hazin akıbetimizi hazırlamış oluruz.

Genel merkezimizle, kadın ve gençlik kollarımızla, milletvekillerimizle, belediye başkanlarımızla, il ve ilçe teşkilatlarımızla, üyelerimizle bu gerçeği bir an bile aklımızdan çıkarmadan çalışmalarımızı yürüteceğiz. Aksi takdirde yolunu şaşırıp bizden uzağa düşenlere ve onların sığındığı tek parti faşizminin temsilcisi olan partiye benzeriz. Allah sadece bizi değil herkesi böyle bir kabusun içine düşmekten korusun. Kimseye yar olmamış bu gök kubbede bırakacağımız hoş sadalar ne kadar çok olursa gelecek nesillerden o derece samimi hayır dua alacağımıza inanıyorum. Sizlerden de çalışmalarınızı bu anlayışla yürütmenizi istiyorum. Önümüzdeki dönemde Türkiye Yüzyılı'nın inşasına vereceğiniz katkılar için şimdiden teşekkür ediyorum.

"4'üncü Olağanüstü Büyük Kongremizi yaptık"

Geçtiğimiz hafta yine bir demokrasi şöleni havası içinde gerçekleşen 4'üncü Olağanüstü Büyük Kongremizi yaptık. Bu kongremizde Merkez Karar ve Yönetim Kurulumuza, Merkez Disiplin Kurulumuza, Parti İçi Demokrasi Hakem Kurulumuza, Siyasi Erdem ve Etik Kurulumuza seçilen kardeşlerimizi tebrik ediyorum.  Merkez Karar ve Yönetim Kurulumuza Genel Merkez'de halen görev üstlenen arkadaşlarımız dışında milletvekillerimize yer vermedik. Hem illerindeki yoğun çalışmaları hem meclis faaliyetleri sebebiyle zaten ağır bir yük altında olan milletvekillerimize seçimde ilave görevlendirmeler de yapıyoruz. Sizler, milletin temsilcisi ve AK Parti Milletvekili konumunuzla genel merkezimizin tüm faaliyetlerinin tabii bir parçası olarak sıfatların en yücesine sahipsiniz.

Merkez Karar ve Yönetim Kurulumuzu daha geniş bir yelpazeye yayarak Genel Merkezimizin temsil alanını genişletme ve ülkenin tamamında daha etkin çalışmalar yürütmesine imkan sağlama düşüncesiyle hareket ettik. Kongremizin hemen ardından yaptığımız Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplantımızda Merkez Yürütme Kurulumuzu da oluşturduk. İnşallah 2024 seçimlerine bu Merkez Karar ve Yönetim Kurulu ve Merkez Yürütme Kurulumuzla birlikte hazırlanacağız. Vakti geldiğinde yapacağımız Olağan Kongremizde ise genel merkez yönetimimizi performans ve temsil odaklı bir anlayışla elbette tekrar gözden geçireceğiz.

 

"Gönlüne girdiğimiz her vatandaşımız bizim için bir kazançtır"

Bu süreçteki gerek genel merkez gerekse milletvekilleri düzeyinde en önemli kriterimizin mart ayında yapılacak belediye başkanlığı seçiminde elde edilecek sonuçlar olacağını şimdiden belirtmek istiyorum. Mevcut belediyelerimizi daha güçlü şekilde elde tutarken, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere yeni şehirlerle milletimizi gerçek belediyecilikte tanıştırana kadar bize durmak, duraksamak yok. Sizlerin mayıs seçimlerinin ardından yaz döneminde de köy köy, mahalle mahalle, ilçe ilçe, şehir şehir dolaştığınızı hem teşkilatımızla hem vatandaşlarımızla kucaklaştığınızı biliyorum. Sözüne, şikayetine, talebine kulak verdiğimiz, derdine derman olmak için samimi gayret göstererek gönlüne girdiğimiz her vatandaşımız bizim için bir kazançtır.

"Şehir buluşmalarımızı devam ettireceğiz"

Bu süreçte bakanlarımızla 81 vilayetimize adeta çıkarma yaptılar. Milletvekillerimiz, teşkilatlarımız ve milletimizle istişareler gerçekleştirdiler. Verimini hep birlikte gördüğümüz şehir buluşmalarımızı devam ettireceğiz. Seferberlik ruhuyla koşturarak, 783 bin kilometrekarelik vatan toprağının hiçbir köşesinde ayak basılmadık yer bırakmayacağız. Milletvekillerimizin de meclis çalışmalarında arta kalan günlerini mutlaka seçim bölgelerinde değerlendirmeleri çok önemlidir. Ne siyasette ne kamuoyunda ne şehirlerimizin gündeminde en küçük bir boşluğa meydan vermeyeceğiz. Unutmayınız bizim bıraktığımız her boşluk, muhalefetin yalanları ve iftiralarıyla doldurulacaktır. Türkiye'ye 21 yılda asırlık eser ve hizmetler kazandırmış, demokrasi ve kalkınma atılımları yaptırmış, çağ atlatmış bir kadro olarak bize yakışan neyse onu yapacağız.

 

''Koltuklarını, çıkarlarını ve siyasi ikballerini korumaktan başka bir dertleri yok"

Muhalefet kadrolarının milletten kopuk, daha çok iç mücadeleye dönük, ülkenin sorunlarına ilgisiz, lakayt, üretken değil çığırtkan tavrı sizleri şaşırtmasın. Bunlar hep böyleydi. Sadece birer iyi birer tiyatro oyuncusu oldukları için dışarıya karşı farklı bir duruş ve söylem sergiliyorlardı. Bunların gündeminde sadece belediyelerin asansörlerine kimin bineceği vardır. Bugün de koltuklarını, çıkarlarını ve siyasi ikballerini korumaktan başka bir dertleri yok.

Haziran ayından bugüne kadar onların ne yaptığıyla bizim ne yaptığımızı şöyle bir hatırlamak bile ne demek istediğimi anlatmaya yetecektir.

"Üzerinize düşenleri hakkıyla yapmazsanız daima sürprizlere açıktır"

Tek parti faşizmin temsilcilerinin bu kifayetsiz muhterislik örnekleri yeni de değil. Milletin önüne çeyrek asır boyunca hiç sandık koymayan, ilk koyduğunda da açık oy gizli tasnif yöntemini kullanan, milletin tercihiyle başa gelmiş başbakanı asan, darbelere alkış tutan bir zihniyetten söz ediyoruz. Hatırlayınız rahmetli Menderes, ülke ve millet için ne yaptıysa bunlara rağmen yaptı. Rahmetli Özal, tarihe damgasını vuran reformlarını bunlara rağmen gerçekleştirdi. Biz de 21 yıldır sessiz devrimlerimizi, kalkınma atılımlarımızı hep bunlara rağmen hayata geçirdik.

Siyaset, şayet siz üzerinize düşenleri hakkıyla yapmazsanız daima sürprizlere açıktır. Belediye başkanlığı seçimlerinde bu tür sürprizler yaşadık. Önümüzdeki seçimlerde her şeyi olması gerektiği gibi yaparak sürprizi karşımızdakilere yaşatmak istiyoruz. Bu konuda en büyük görev de sizlere düşüyor. Önümüzdeki süreci önce ülkem, önce memleketim, önce partim anlayışıyla yürütürsek hep birlikte Allah'ın izniyle kazanırız. Önce ben, önce benim çıkarlarım, hesaplarım, önceliklerim diyenlerin ise karşımızdakilerden farkı kalmaz.

"Yeni düzenlemeleri yılbaşında ayrıca yapacağız"

Emeklilerimizin yaşadığı sıkıntıları hafifletmek için kasım ayının ortasında ödenecek şekilde bir defaya mahsus 5 bin lira ikramiye ödemesi yapmayı kararlaştırdık. Yeni düzenlemeleri yılbaşında ayrıca yapacağız.

"Teröristlere nefes aldırmıyoruz"

Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyindeki inlerinden ülkemize saldırma hazırlığı yapan, bölgedeki unsurlarımızı taciz eden teröristlere nefes aldırmıyoruz. Hava harekatlarıyla, topçu birliklerimizle, gerektiğinde kara unsurlarımızla her an tepelerindeyiz. Bir süredir yürüttüğümüz yoğun hava operasyonlarını daha da artırarak terör örgütü mensuplarını, onları her yerde imha edeceğimizi göstererek devam edeceğiz. Teröristlerin yanında yer alarak bize zarar verenlere cevabımızı önünde sonunda vereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

 

"Biz, bu coğrafyanın ve medeniyetin hancısıyız, yolcusu değil"

Körfez Savaşı döneminden kalma hesaplarını Suriye'deki terör örgütüne arka çıkarak sürdürmeye çalışanların artık ortak milli çıkarlarımızın gerektirdiği aklı selim politikalara döneceklerini umut ediyoruz. Türkiye, müttefiklik ilişkileri içinde olduğu her devletin ve kurumun hukukuna saygılıdır. Onlardan da aynı şekilde kendi hukukuna saygı göstermelerini beklemektedir. Şayet bu denge kurulamazsa herkesin kendi politikalarını belirleme ve kendi yolunu çizme opsiyonu meşru hak haline dönüşür. Biz samimiyetle müttefiklerimizle birlikte güvenli, huzurlu, müreffeh bir ortak geleceğe yürümek istiyoruz. Bu ülkeye artık dayatmalarla gizli, açık siyasi oyunlarla, sinsi ekonomik tuzaklarla istikamet çizilemeyeceğini herkesin kabul etmesi şarttır.

Hala mandacılık hayalleri görenleri, eşit ortaklık temelinde yeni bir siyasi diplomatik, ekonomik ilişki modelini özümsemeye ve gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz. Biz tam bin yıldır bu topraklarda bedel ödeyerek yaşıyoruz. Biz, bu coğrafyanın ve medeniyetin hancısıyız, yolcusu değil. Burada yolcu durumunda olanların konumlarını bir kez daha gözden geçirmeleri ve ona göre davranmaya başlamaları kendi menfaatlerinedir.

"Türkiye, dünyanın en kırılgan bölgesinde yer alıyor"

Türkiye, etnik köken, inanç ve mezhep farklılığı, siyasi ve sosyal çıkar çatışmaları bakımından dünyanın en kırılgan bölgesinde yer alıyor. Dünyanın ilk siyaset bilimcisi ve sosyoloğu olarak kabul edilen İbn-i Haldun'un "Coğrafya kaderdir" tespiti bu tablonun en yalın ve çarpıcı ifadesidir. Tarihimizi ve coğrafyamızı, bunların bize yüklediği kaderimizi değiştiremeyeceğimize, böyle bir niyetimiz de olmadığına göre mevcut şartların el verdiği en iyi, en doğru, en güvenli yolu izlememiz şarttır.

"Sivil yerleşimleri hedef alan hiçbir saldırıyı doğru bulmuyoruz’’

Rusya-Ukrayna savaşından Kafkasya'daki çatışmalara, Balkanlar'daki gerilimlerden Akdeniz'deki çekişmelere kadar çevremizdeki tüm hadiseleri bu anlayışla değerlendiriyoruz. Son günlerde Filistin ve İsrail topraklarında yaşanan, Golan Tepelerine de yayılma eğilimi gösteren gelişmeleri yine bu yaklaşımla takip ediyoruz. Bizim hem kendi terörle mücadelemizde hem de bölgemizdeki tüm savaş ve çatışmalardaki tavrımız gayet açıktır. Sivillere yönelik hiçbir eylemi, sivil yerleşimleri hedef alan hiçbir saldırıyı doğru bulmuyoruz. Savaşın da bir ahlakı olduğuna, tarafların da buna riayet etmesi gerektiğine inanıyoruz.

 

"Her türlü utanç verici yöntemle yürütülen bir çatışma savaş değil, katliamdır"

Maalesef İsrail ve Gazze'deki çatışmalarda bu ilke çok ağır bir şekilde ihlal edilmektedir. İsrail topraklarındaki sivillerin öldürülmesine açıkça karşı çıkıyoruz. Aynı şekilde Gazze'deki masumların hiçbir ayrım gözetilmeden sürekli bombardımana maruz bırakılarak katledilmelerini de asla kabul etmiyoruz. Bir şehrin suyunu, elektriğini, giriş çıkışlarını kesip, altyapısını çökerterek, camisinden kilisesine, tüm ibadethanelerini, okullarını yıkarak, insanların en temel insani ihtiyaçlarına erişmesini engelleyerek, içinde sivillerin yaşadığı binaları bombalarla yerle yeksan ederek, velhasıl her türlü utanç verici yöntemle yürütülen bir çatışma savaş değil, katliamdır.

Gazze'ye yönelik orantısız ve her türlü ahlaki temelden yoksun saldırıları dünya kamuoyu nezdinde İsrail'i hiç beklemediği ve istemeyen bir konuma itebilir. Sivil yerleşimleri bombalamak, sivil insanları kasten öldürmek, bölgeye insani yardım getiren araçları engellemek, üstelik bütün bunları maharet gibi sunmaya kalkmak devlet değil, ancak örgüt refleksi olabilir.

 İsrail devlet gibi değil örgüt gibi davranırsa, sonunda örgüt gibi muamele görmeye başlayacağını unutmamalıdır. Kelimeleri, kavramları, olguları eğip bükerek insanların doğuştan gelen temel hak ve özgürlüklerine fütursuzca saldırarak, verdikleri sözleri çiğneyerek yürütülen bir siyasetin hayırlı sonuçlar doğurması beklenemez. Ne bölgenin ne de dünyanın bölgedeki çatışmaların ve insanlık trajedilerinin sürmesine tahammülü yoktur. Mesele sadece oradaki mazlum ve mağdur insanların sorunu değildir, gelinen nokta itibarıyla mesele dünyanın tamamının küresel yönetim ve güvenlik düzeninin bu konuda sorumluluk ve yetki sahibi tüm kurumların haysiyet sorunudur.

Filistin meselesinin çözümsüzlüğe mahkum edilmesinin müsebbiplerinden biri de verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmeyen uluslararası toplumdur. Birleşmiş Milletler ve diğer kuruluşlar Filistin halkını tek başına bırakmış, ahde vefa göstermemiş, Filistinlilerin hak ve hukukunu koruyamamıştır. Biz bunu yeni söylemiyoruz. Daha önce BM kürsüsünden bu hakikatleri tüm dünyaya açıkça söyledim.

"Üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız"

Bölgemizi içine girdiği bu anafordan süratle çıkarmak için Türkiye olarak, arabuluculuk ve 'adaletli hakemlik' dahil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız.

Bölgede bugüne kadar adaletsizliğe göz yuman insanlık, son hadiselerde de iyi bir sınav vermiyor. Bölgede etki sahibi aktörlerin sükuneti tesis etme yerine yangına adeta körükle giden kışkırtıcı tavrını esefle karşılıyoruz. Amerika, Avrupa ve diğer bölgelerdeki devletleri taraflar arasında hakkaniyetli, adil ve insani değere dayalı tutumlar almaya çağırıyoruz. İnsani yardımların kesilmesi gibi topyekûn cezalandırmayı amaçlayan fevri kararlardan herkes uzak durmalıdır. Kullandıkları yöntemler ve sonuçları itibarıyla eleştirilmeye de desteklenmeye de ihtiyacı olan taraflar arasında körü körüne bir tarafın safında yer almak, sadece yaşanan krizi derinleştirmeye yarar. Bunun için Türkiye olarak biz tarafları itidale davet ediyoruz. Bölgedeki savaşın bir an önce durmasını, taraflar arasındaki sorunların görüşmeler yoluyla çözümünü istiyoruz.

 Filistin meselesinin çözümsüzlüğe mahkum edilmesinin müsebbiplerinden biri de verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmeyen uluslararası toplumdur. Birleşmiş Milletler ve diğer kuruluşlar Filistin halkını tek başına bırakmış, ahde vefa göstermemiş, Filistinlilerin hak ve hukukunu koruyamamıştır. Biz bunu yeni söylemiyoruz. Daha önce BM kürsüsünden bu hakikatleri tüm dünyaya açıkça söyledim.

Pazartesi gününden itibaren bu doğrultuda pek çok telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Aralarında Filistin ve İsrail devlet başkanlarının da bulunduğu devlet ve hükümet başkanı seviyesinde 8 telefon görüşmemiz oldu. Sayın Abbas ve Sayın Herzog'a aklıselimle, devlet aklıyla, suhuletle hareket etme tavsiyesinde bulundum. Dün gece Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ve BM Genel Sekreteri Guterres'le bu konuyu değerlendirdik. Çatışmaların derinleşmesinin ve yayılmasının önüne geçilmesi konusunda gereken desteği vermeye hazır olduğumuzu ifade ettik. Bölgemizi içine girdiği bu anafordan süratle çıkarmak için Türkiye olarak arabuluculuk ve adaletli hakemlik dahil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız. İnşallah bu tavrımızı sonuna kadar muhafaza edeceğiz.

Son dönemde tüm bölgede ülkeleriyle tesis ettiğimiz yakın diyaloğu barışın tesisi için kullanacağız. Ne Gazze'de ne İsrail'de ne Suriye'de ne Ukrayna'da artık çocuklar, siviller, masum insanlar ölmesin, daha fazla kan akmasın istiyoruz. Bu son hadiselerle birlikte 'dünya 5'ten büyüktür' ifadesiyle dile getirdiğimizin tespitinin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha gördük. İnşallah bundan sonra bu itirazımızı daha gür seslendireceğiz.

Altını çizerek bir kez daha ifade etmek isterim ki bölgeye kalıcı huzur ve barış ancak meşruiyeti Birleşmiş Milletler kararlarına dayanan 1967 sınırlarında ve coğrafi bütünlüğe sahip, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulmasıyla ve tüm dünya tarafından tanınmasıyla gelebilir. Bunun dışında yol aramak, bunun dışında hevesler peşinde koşmak sadece daha fazla yıkım, daha fazla gözyaşı ve can kaybı demektir. Üç semavi dinin kutsal mekanlarını bünyesinde barındıran Kudüs'ün mahremiyetine, Mescid-i Aksa'nın içinde yer aldığı Harem-i Şerif'in statüsüne saygı göstermeyen hiçbir adımı ve tasarrufu kabul etmedik, etmeyeceğiz.''