Fedek Olayı...

Bugünkü adı, Hait olan Fedek, Medine'ye yaklaşık 

150 km. uzaklıkta olup, Medine ile Hayber arasında bir Yahudi köyüdür. Beni Sa'd kabilesinin, 

Hayber Yahudilerine yardım etmek için Fedek'te toplandıklarını haber alan Hz. Peygamber, 

627 yılında, Hz. Ali (r.a) komutasındaki bir askeri birliği Fedek'e gönderdi. 

Fedek Yahudileri, Hayber, Teyma, Fedek, Vadilkura Yahudileriyle anlaşıp, Beni Sa'd kabilesinin de yardımıyla Müslümanlara karşı savaşa hazırlandıkları ortaya çıktı. Hz. Ali (r.a.) komutasındaki birlik Beni Sa'd'ın karargâhına vardığında onların kaçtıklarını gördü ve ganimetlerle geri döndü.

Hz. Peygamber, Hayber'in fethinden sonra ensardan Muhayyesa b. Mesud'u Fedek halkına İslam'a davet için gönderdi. 

Fedeklilerin başkanı Yahudi Yuşa b. Nun topraklarının yarısı karşılığı Rasululullah ile anlaşma yapmak istediklerini söyledi, Rasululullah, bunu kabul etti.

"Ve Allah'ın, onların mallarından, Peygamberine verdiği şeyler için siz, gerçekten de ne deve sürdünüz, ne at oynattınız ve fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üstüne atıp üstün eder ve Allah'ın, her şeye gücü yeter." (Haşr; 59/6)

ayeti mucibince, Fedek savaşsız teslim olduğu için bu mülk Peygamberimizin tasarrufundaydı. 

Çünkü Müslümanlar Fedek için ne bir savaş yapmış ne de ordu göndermişlerdi.

Hz. Peygamber, onun gelirlerini misafir ve yolcular için tahsis etmişti. 

Hz. Ömer hilafeti zamanında, Ebu'l Heysem Malik b. Et-Teyyihan ile ensardan Sehl b.Ebi Hayseme ve Zeyd b. Sabit'i Fedek'e gönderdi. 

Bunlar, Yahudilerin elinde kalan toprakların değerini tespit ettiler, topraklarının maddi değeri kendilerine ödendi.

Hz. Peygamber'in vefatından sonra hanımları, 

Hayber ve Fedek'teki Resulullah'ın hisselerinden miraslarını istemek için Hz.Osman'ı,

Hz. Ebubekir'e gönderdiler.

Bunun üzerine kendisi de Hz. Peygamberin  eşlerinden birisi olmasına rağmen Hz.Aişe,

"Allah'tan korkmuyor musunuz? 

Sizler, Resulullah'ın şu hadisini işitmediniz mi? Biz Peygamberler miras bırakmayız. 

Bizim bıraktıklarımız sadakadır. 

Bu mallar, Muhammed'in ailesinin ani ihtiyaçları ve misafirler için sarfedilir. 

Ben öldükten sonra bu mallar, benden sonra iş başına geçen kimsenin tasarrufundadır. 

(Buhari)

Hz. Peygamberin hanımları, bu sözler üzerine isteklerinden vazgeçtiler.

Resulullah'ın kızı Hz. Fatıma, 

Ebubekir es-Sıddık'ın yanına gelerek ona,

"Sen öldüğünde sana kim varis olur?" diye sordu. Hz. Ebubekir;

"Evladım ve ailem." diye cevap verdi. 

Bunun üzerine Fatıma (r.a.);

"O halde sana ne oluyor da, Resulullah'a bizden başkasını varis yapıyorsun?" 

Buna karşılık Hz. Ebubekir;

"Ey Resulullah'ın kızı! Allah'a yemin ederim ki ben, babandan ne altın ne gümüş ne şu ne bu miras aldım." dedi. 

Fatıma (r.a.) ise;

"Hayber'deki hisselerimiz Fedek'teki sadakalarımıza ne oldu?" deyince Hz. Ebubekir;

"Ey Resulun kızı! Ben Resulullah'ın Bunlar, Allah'ın hayattayken bana yedirdiği bir lokmadır; ben öldükten sonra bunlar, Müslümanların ortak malıdır. dediğini işittim." (Buhari) diye cevap vermişti.

Evet, Hz. Ebu Bekir, Peygamberimiz'in biricik kızı, ciğerparesi, Ehl-i Beyt'in annesi Hz. Fatıma'yı incitemezdi; Rasulullah'ın hatırası olan bu ince, bu müstesna anamızı incitmeyi gönlünden bile geçirmezdi. 

Ama, Rasulullah'ın sünneti, kendi mirası mevzuunda bıraktığı sünneti en kıymetli şahıslar için bile feda edilmezdi. 

O'ndan kalan, O'nun sağlığında sarfettiği yere sarfedilecekti.

Bu hadisin hükmü gereğince, Hz. Ebubekir, kendi kızı ve Peygamberin eşi olan Hz. Aişe'ye ve Peygamberimizin diğer eşlerine Fedek arazisinden pay vermediği gibi, Hz. Fatıma'ya da vermemiştir. 

Nitekim dikkat edilirse buna karşı çıkan başta 

Hz. Aişe olmuştur.

Hz. Ebubekir'den sonra, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'de halife olduklarında Fedek'in gelirlerini Resulullah'ın sarfettiği yere harcamışlardır. 

Eğer Fedek Hz. Fatıma'nın hakkı olmuş olsaydı, 

Hz. Ali hilafeti zamanında onu alır, oğullarına verirdi.

Hz. Ali, Resulullah'a yakınlığını anlatırken hep ağlayarak dinleyen Hz. Ebu Bekir gibi Sıddık bir sahabi için, onları gücendirmek muhakkak ki çok ağır gelmiş idi. 

Ama ne yapsın? Resulullah''tan o konuda kesin bir bilgiye sahip olduğundan, onunla amel etmesi gerekirdi.

"Bize kimse varis olamaz, bıraktıklarımız sadakadır..."