UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne 2018'de dahil edilen Göbeklitepe'deki kazılarda elde edilen sonuçlar hem dünyanın ilgisini bu alana çekti hem de tarih yazımını değiştirecek verileri ortaya çıkardı.

Göbeklitepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, yaptığı açıklamada, 1995'te başlayan kazılarla Göbeklitepe'nin neolitik çağın anıtsal yapılarını barındırdığının öğrenildiğini belirtti.

Kazılarda, M.Ö. 9600'lü yıllar ile 8200'lü yıllar arasına tarihlenen yaklaşık 1500 yıllık süreci yansıtan yerleşim katmanlarının kısmen açığa çıkarıldığını anlatan Karul, burada kamusal özellik taşıyan anıtsal yapıların olmasının arkeoloji camiasında büyük etki yarattığını kaydetti.

Taşların üstündeki semboller

Karul, şöyle konuştu:

"Göbeklitepe'nin içerisinde insanların günlük hayatlarını sürdürdükleri konutların da olduğu kamusal yapıların olması, dolayısıyla buraların insanların bir araya geldikleri inançlarla ilgili bir yer olmasından öte bir yerleşim yeri olarak kullanıldığı anlaşıldı.

Nitekim 2021'de Taş Tepeler ile bu bölgedeki Neolitik çağ araştırmaları daha geniş bir bölgeye yayıldığında da benzer sonuçlarla karşılaştık. Bugün Harran Ovası'nın etrafında çok sayıdaki çağdaş yerleşmede yine özel kamusal yapılar ile konutları bir arada gördüğümüz yerleşim yerleri açığa çıkardık.

Göbeklitepe'nin bunların içerisindeki en önemli farkı, bu döneme ilişkin sonraki süreçteki araştırmaları tetikleyen bir yönü oldu. Bunun da başında özellikle buradaki anıtsal yapıların, onlar içerisindeki T biçimi dikili taşlar ve daha da önemlisi T biçimdeki taşların üzerindeki sembollerin varlığı... Bütün bunları bir araya getirdiğimiz zaman bize 12 bin yıl önceki insanın mimarlıkta, teknolojide, sanatta ne kadar ileri toplumlar olduğunu gösterdi diyebiliriz." dedi.

Karul, Taş Tepeler Projesi kapsamında Göbeklitepe ve çağdaş alanlarda yürütülen çalışmalarda elde edilen bilgilerle, o dönemdeki yaşama ilişkin önceki düşüncelerin aksine sonuçlara ulaştıklarını, avcı-toplayıcı bir yaşam süren toplulukların yerleşik yaşamı benimsediklerini gördüklerini anlattı.

Yerleşik hayata geçilmesine rağmen bu toplulukların henüz tarım ve hayvancılığı bilmediğinin anlaşıldığını vurgulayan Karul, Göbeklitepe'de yerleşiklikle beraber çevredeki kaynakların daha etkin bir şekilde değerlendirildiğinin görüldüğüne işaret etti.

Mısır’da 2000 Yıllık Altın Dil ve Tırnaklı 13 Mumya Keşfedildi! Mısır’da 2000 Yıllık Altın Dil ve Tırnaklı 13 Mumya Keşfedildi!

Dönemin ileri aşamalarında bitki yetiştiriciliği ve hayvan evcilleştirme denemeleriyle karşılaştıklarına dikkati çeken Karul, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yerleşikliğin hemen ardından bitkileri tarıma aldıklarını ve hayvanları evcilleştirdiklerini görüyoruz. Dolayısıyla Göbeklitepe ve benzeri yerlerde yerleşiklikle başlayan süreç, bugünkü toplumsal düzenin temelindeki en önemli girdi olan üretici yaşamın da başlangıcını gördüğümüz bir yer olarak arkeoloji tarihçesinde önemli bir yer tuttu.

Göbeklitepe'yi bu kadar önemli yapan, toplumun büyük bir kısmının ilgisini çeken, dünya ölçeğinde ilgisini çeken şey, bizim geçmişe bakış açımızın, algımızın ne kadar yanlış olduğunu adeta gözler önüne sermesi. Başka bir ifadeyle de yüzümüze vurması oldu.

12 bin yıl önce yüksek teknoloji

Göbeklitepe ve çağdaşı alanlardaki bulguların tarih yazımını değiştirebildiğini ifade eden Karul, şu bilgileri aktardı:

"Tarih kitapları dünyanın hemen hemen her yerinde son yıllarda kuşkusuz değişiyordur. Özellikle yerleşikliğin nedeninin tarım ve hayvancılık olduğu düşünülürken Göbeklitepe ve çağdaşı yerler, yerleşikliğin nedeninin tarım ve hayvancılık değil, tarım ve hayvancılığın yerleşiminin bir sonucu olduğunu gösteren yerlerin başında geliyor. Bilginin değişmesi bakımından düşündüğümüzde en önemli dizilerden biri.

Yine okul kitaplarında geçmiş dönemdeki, 12 bin yıl önceki insanların yaşam mücadelesi vermekle sınırlı bir hayat sürdürdükleri algısı var. İnsanların mağaralarda yaşadığı ve zorluklar içerisinde yaşadığı gibi bir algı vardı. Göbeklitepe'de bunun ne kadar gerçek dışı olduğunu, 12 bin yıl önceki insanların becerilerinin, başarılarının her anlamda, teknolojide, mimarlıkta ne kadar üst düzeyde olduğunu gösterdiğini de rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Böyle bakıldığında tarih yazımındaki yanlışları büyük bir oranda düzelten arkeolojik keşiflerin başında geliyor diyebiliriz."