İsmaililik mezhebi inancına dayalı olarak oluşturduğu Haşhaşiler tarikatı ile tanınmış Hasan Sabbah,
Orta Çağ'ın en ilginç liderlerindendir.
Otoriter bir lider olan Sabbah, dini bilgisi ile hem farklı, hem de derinlikli bir karakterdir.
Yetiştirdiği amansız suikastçiler ve 34 sene boyunca dışına çıkmadan yaşadığı ünlü Alamut Kalesi,
Sabbah'ı tarih sahnesinde farklı yapan etkenlerdir.
Sabbah, Kumm şehrinde dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi net olarak bilinmemektedir fakat 11. yüzyılın ortalarında dünyaya geldiği düşünülmektedir.
Rey şehrinde din eğitimini alan Sabbah, Kufe'den gelen babasının On İki İmam inancına gönül vermiş ve Yemen kökenli olduğu düşünülmektedir.
Bir başka rivayete göre de kadim Himyer soyundan geldiği söylenmektedir.
Anlatılanlara göre Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve Nizamülmülk, aynı zamanda eğitim görmüş okul arkadaşlarıdırlar. Birbirlerine verdikleri sözlere göre, içlerinden hangisi başarılı olursa, diğerlerine yardımcı olacaktır.
Nizamülmülk devlet kademelerinde tepelere çıktıktan sonra, bu sözünü tutmuştur.
Ömer Hayyam ondan kendine emeklilik maaşı bağlanarak serbest ve rahat bir hayat sürmek istemiştir.
Hasan Sabbah ise saray içinde çok daha yüksek bir makama gelmek istemiştir.
Vezirlik mevkisine gelmeyi arzulayan Hasan'ın ayağını kaydırmak adına, vezir tarafından şerefine laf getirici söylentiler çıkarılmıştır.
Bunun üzerine Hasan Sabbah, Mısır'a yerleşmiştir.
Fakat anlatılan bu hikaye, efsane olmaktan öteye geçememiştir.
Çünkü Nizamülmülk ile Hasan ve Hayyam arasında, yaklaşık 30 senelik bir fark bulunmaktadır.
Bu yüzden hikayenin gerçeklik payı yok denecek kadar azdır.
Hasan Sabbah'ın İsfahan, Azerbaycan, Silvan, Mezopotamya, Suriye ve Filistin kıyılarından geçerek Mısır'a ulaştığı anlatılmaktadır.
Yaklaşık 3 yıl boyunca Mısır'da kalan Sabbah, daha sonra ise Kuzey Afrika'ya sürülmüştür.
Buradan da Suriye'ye gitmiş ve 10 Haziran 1081 tarihinde İsfahan'a tekrar ulaşmıştır.
Hizmet için de 9 sene boyunda İran'ı dolaşmıştır.
Sabbah İran'ın kuzey taraflarında yer alan Deylem bölgesi ile fazlaca ilgilenmiştir.
Bunun sebebi ise bu bölgenin İslam dinini kılıç zoru ile kabul etmemiş olması ve sahip olduğu toprakları çok zor fethedilen, savaşçı insanlara sahip ve köklü geleneklerini sürdürebilen yerli halkın kontrolü altındaydı.
Hasan Sabbah, aradan geçen bir süre sonra, dikkatini çeken Deylem bölgesinde faaliyetlerde bulunabilmek adına Kazvin'e göçmüştür.
Yerleştiği bölgede, yerli halkın arasından çok sayıda mürit bulan Sabbah, Elbruz Dağları'nda bulunan Alamut Kalesi'ne uzun süreli yerleşmeye karar vermiştir.
Alamut Kales çok geniş bir vadiyi gören bir kayalık alan üzerindedir.
Yüksekliği iki bin metreyi bulur. Oldukça sert, sarp ve dolambaçlı bir yolu vardır.
Bu yüzden ulaşılması zor bir kaleydi. Bir rivayete göre bu kale Deylem hükümdarlarından biri için inşa edilmişti.
Rivayete göre kalenin inşa edilmesinden önce kral, kartalını havaya bırakmış ve kartal kalenin olduğu kayalıkta durmuştur ve o noktaya kale inşa edilmiştir.
Adı ise kartalın öğretisi anlamını taşıyan Aluh Amut adından gelmekteydi.
Sabbah kaleye vardığında, Alevi Mehdi isimli hükümdar, kalenin hakimiydi.
Halkı kendi tarafına çekmeyi başaran Hasan Sabbah, kaleyi almak için çalışmalara başladı.
4 Eylül 1090 tarihine, gizli bir çalışmayla kale ele geçirildi.
Kaleye hükmeden Alevi Mehdi, kaleyi terk etmek zorunda kaldı.
Bir kısım İranlı tarihçilere göre Sabbah, Mehdi'ye büyük bir meblağ değerinde altın vermiştir.
Fakat bu noktada önemli olan, Sabbah'ın bu tarihten itibaren Haşhaşin tarikatını kurmuş olmasıdır.
Sabbah'ın Alamut Kalesi'ne yerleştiğinden itibaren toplam 34 yıl boyunca kaleden neredeyse hiç çıkmadığı, hatta kale içindeki odasını bile çok az terk ettiği rivayet edilmektedir.
Alamut Kalesi'ni aldıktan sonra, Büyük Selçuklu Devleti ve Abbasiler'e karşı planlar yapan Sabbah, yetiştirdiği haşhaşlı suikastçiler ile yalnızca kendi döneminde neredeyse 50'ye yakın suikast gerçekleştirmiştir.
Bu suikastlerin bazı kaynaklara göre ilki Nizamülmülk'ün öldürülmesi olayıdır.
Diğer suikastler ise, Büyük Selçuklu Devleti'nin üst kademedeki yöneticileri ve Abbasiler'in önemli din adamlarına yönelik olarak gerçekleştirilen suikastlerdir.
Nizamülmülk'ün öldürülmesinin ardından, Melikşah'ın da ölümü üzerine Sencer, Berkyaruk ve Muhammed Tapar arasında yaşanan taht kavgaları nedeniyle Büyük Selçuklu Devleti çöküşün içine girmiş ve gerilemeye başlamıştır.
Hasan Sabbah, yaşanan bu olumsuzlukları kendi lehine çevirmiş ve döneminde başka kalelerin de alınmasını sağlamıştır.
1124 senesinin mayıs ayında hastalanarak yatağa düşen Sabbah, öleceğini hesap ederek kendinden sonra kuvvetlerini yönetmesi için Lemeser Kalesi komutanı Kiya Buzrug Ummid'i halefi olarak seçmiştir.
Ebu Ali'yi de misyonerlik faaliyetlerinin başına geçirmiştir. Kasranlı Adem'in Oğlu Hasan'ı ve Kiya Ebu Cafer'i de yanına alarak, halefi konusundaki buyruğunu vermiştir.
Sabbah 23 Mayıs 1124 tarihinde ölmüştür.
Hasan Sabbah'ın ölümü, liderliğinin de doğal olarak sonu oldu. Sabbah keskin zekalı, becerikli, aritmetik düşünebilen bir lider olmasının yanı sıra astronomi ve büyü gibi alanlarda da yetkin biri olarak bilinirdi.
"Suikast"in atası olan Hasan Sabbah, tarihin ilk teröristlerini yetiştiren kişi olarak da tanınır.