Bir adam öldü, evladına yüz bin altın bıraktı.
Evladı hasisler gibi bu parayı sıkı sıkı tutmadı. Evi hiç bir zaman boş kalmazdı, fakirlerle misafirlerle dolup taşardı.
Bu suretle hem kendi gönlü rahat eder, hemde başkalarının gönlünü alırdı.
Babası gibi altını keseler, içinde saklayıp düğümlemezdi. Hülasa babasından kalanı dağıttı, verdi ve yedirdi.
Birisi ona şöyle dedi:
Ey eli açık adam! Elinde bir şey kalmayacak. Ne yapıyorsun? Böyle gidersen kendini sonunda bedbaht ve perişan edeceksin. Bir hikaye vardır bilirmisin? Bak sana anlatayım:
HİKAYE:
''İşittiğime göre bugünlerde bir zahid, oğluna demiş ki; Yavrucuğum! Hayatta bekar kal. Evinde ne varsa fukaraya ver.
Ali cenab ol. Dağıt.
Oğlu, uzağı gören bir çocukmuş. Babasına demişki;
Babacığım, bir harman ancak bir yılda elde edilir.Onu bir anda yakmak erkeklik değildir. Sıkıntıya dayanamazsan bolluk zamanında hesaplı hareket et.''
Hikaye:
Bir gün bir kadın kocasına şu şikayette bulunmuş; Artık bundan sonra ekmeği mahallemizin bakkalından alma, buğday pazarından al! Çünkü bu bakkal bize buğday ekmeği yerine arpa ekmeği sokuşturuyor.
Dükkanına müşteri yerine sinekler üşüşüyor.Sinek o kadar çokki, bu sinekler yüzünden onun bir hafta yüzü görünmüyor.
Kocası, karısına kalbinin kırılmaması için ona sükunetle şöyle demiş; Ey gözümün ışığı! Hale ve zamaneye uyalım.
Yine bu bakkaldan alıp başkasından almayalım ve başka yere gitmeyelim.Çünkü bu adam bizlere güvenerek mahallemizde bu dükkanı tuttu.
Onun kazancına mani olmak mürüvvete sığmaz.
Asil insanların tuttukları yoldan gidelim. Madem ayaktasın düşmüşlerin elini tut. Allah adamları müşterisiz dükkandan alış veriş ederler.
Doğrusuna bakacak olursan cömert insan velidir ve cömertlerin piride Şah'ı Merdan Hazreti Alidir.