Her ne kadar ''asamm'' demekse de aslında Hatem sağır değildi.
Bir sabah örümcek, ağını kurmuş köşesinde sessizce avını bekliyordu. Nitekim ağı şeker zanneden bir sinek ona takıldı.
Ve vızıldamaya başladı. Zaten sinekleride örümceğin bu hilekar sessizliği aldatır ya..
Hatem sineğin vızıltısını işitince ibretle dedi ki: Ey aç gözlükle ağa düşen hayvan, boşuna vızıldama.
Tahammül et. Her yerde şeker, bal bulunmaz. Kıyıda, köşede böyle tuzaklar da bulunur.
Hatemin yanında bulunanlardan biri dediki:
Ey Hak yolunun adamı! Ben bu işe taaccüp ettim. Sineğin feryadı bizim kulağımıza bile güçlükle geldi.
Sen nasıl işittin? Artık bundan sonra sana nasıl sağır deriz?
Hatem gülerek dedi ki: Ey zeki kimse! Batıl sözleri dinlemekten ise sağır olmak daha iyi.. Yakın dostlarım daima iyiliğimi söyleyip,
kusurlarımı örtüyorlar. Baktım ki böyle giderse kendini beğenmişin biri olacağım, herkese kendimisağır olarak tanıttım. Varsın onlar beni sağır zannedip iyiliğime ve kötülüğüme dair bildikleri ne varsa söyleyip dursunlar.
aaaaaaaaaao zaman ben fena taraflarımı anlar ve onlardan vaz geçerim. Nitekim bu suretle kötü huylarımdan vaz geçmeye çalışıyorum.
Sakın medh ü sena ipiyle kuyuya inme.
Hatem gibi sağır ol. Kendi kusurlarını kendi kulağınla dinle.
Sadinin sözünden yüz çeviren mesut olamaz ve selamet yolunu bulamaz. Benden daha iyi bir nasihatçıya ihtiyacın varsa vay senin haline, vay senin başına geleceklere.
Bilmem benden sonra halin ne olur.