Bir insanın en büyük savaşı, bazen başkalarıyla değil, kendiyle yaşadığı savaştır. Gerçekten mutlu olduğumuzu düşündüğümüz anların arkasında, bilinçaltımızda sakladığımız kaygılar, korkular ve kırık dökük anılar vardır. Zamanla kendimize ne kadar maskeler takarsak takalım, bir gün o maskeler düşer ve gerçek benliğimizle yüzleşmek zorunda kalırız. Ama o yüzleşme, hep korkutur insanı. Kendi içindeki karanlıkla karşılaşmak, gözlerinin içinde gizli olan korkulara bakabilmek, yüreğinin en derin köşelerine inebilmek… İşte asıl mesele burada başlar. O korkulara cesaretle bakabilirsen, gerçekte kendini keşfetmeye başlamışsındır.

İnsan, çoğu zaman kendine bakarken, geçmişin yıkıntılarıyla karşılaşır. Bir zamanlar sahip olduğu umutlar, düşlediği hayaller, bir anda dağılır ve geriye sadece kırık dökük bir kalp ve kaybolan yıllar kalır. Ama aslında o kaybolan yıllar, seni sen yapan şeylerdir. Bir zamanlar gözlerinde parıldayan o hayaller, şimdi belki solmuş olabilir, ama onları terk etmek, bir yıkımdan kaçmak değildir. Bazen kaybolmak, aslında var olmanın ta kendisidir. Yıllar, seni bir şekilde dönüştürür. O dönüşüm belki acıdır, belki de büyümek için gereken tek şeydir. Gerçek benliğine, acılarla ve kayıplarla ulaşabilirsin.

Hayat, bir yolculuktur ve her yolculuk bir başlangıçla başlar. İnsan çoğu zaman, yolculuğun zorlukları karşısında pes eder, her adımında bir yük hisseder. Ancak bir gün, o yüklerin aslında seni daha güçlü kıldığını fark edersin. Çünkü her acı, bir ders içerir. Her kayıp, seni başka bir şeye, daha büyük bir şeye hazırlar. Hayatın seni şekillendirdiği o anlarda, zamanın ne kadar kıymetli olduğunu anladığında, geçmişin ağırlığı hafifler. Geçmişin seni tanımlamadığını, sadece yaşadığın anların seni oluşturduğunu fark edersin.

Bir sabah uyanıp, bir anda her şeyin farklı olduğunu hissedebilirsin. O eski korkuların, kaygıların, endişelerin… bir anda önemsizleşir. O an, senin için zamanın, hiç bitmeyen bir döngüden ibaret olduğunu fark ettiğin andır. Hayat, bize her gün yeniden başlama fırsatı sunar. Ama bu yeni başlangıç, sadece eski benliğimizin geride kalmasıyla mümkün olur. Bazen durup düşünmek gerekir: Ben kimim? Nereye gidiyorum? Ve en önemlisi, gerçekte ne istiyorum? Bu soruların cevabını bulduğunda, hayat sana yepyeni bir yön gösterir.

Zaman ilerledikçe, insan yalnızca geçmişin yüklerinden değil, geleceğin belirsizliğinden de korkar. Ama işte o belirsizlik, hayatın büyüsüdür. Ne zaman her şeyin yolunda gittiğini sanırsan, birden her şey değişir. O değişim, seni sen yapan her şeyin yeniden şekillendiği andır. Ve o anı kucaklamak, hayatı kabul etmek demektir. Her şeyi akışına bırakmak, geçmişi geride bırakmak, kaygılardan arınmak… 

Her adımda biraz daha büyür, biraz daha derinleşirsin.