Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İklim Ekonomisi Sürdürülebilirlik Finansmanı Zirvesi'nde açıklamalarda bulundu.

Şimşek, şunları söyledi:

"Bütün ülkelerin mevzuat düzenlemesine gitmesi gerekiyor. Ortaya koydukları vaatler, hedeflere varmak için gerçekten bağlayıcı mevzuata ihtiyaç var. Farkındalık eğitimleri çok kritik olacak. AR-GE yatırımları, iklim değişikliğini nasıl yaşayacağız? Evet, bu çok kritik bir alan. Bu alana ciddi bir şekilde bir AR-GE yatırımı, harcaması gerekiyor. Fosil yakıt sübvansiyonlarının azaltılması ve tamamen kaldırılması gerekiyor. Bu bahsettiğim bütün dünya için geçerli olan hususlar. Karbon salınımının, ayak izinin vergilendirilmesi gerekiyor. Dolayısıyla ciddi bir çaba gerekiyor. Türkiye için yeşil dönüşüm aslında bir zarurettir. 2053'e net sıfır hedefi koydu.

Türkiye'nin yeşil ürünlerde rekabet gücü, potansiyeli çok büyük. O alanda hakikaten büyük bir fırsat penceresi var ve tabii bizim amacımız bu dönüşümle birlikte daha kaliteli istihdam ve tabii ki sürdürülebilir yüksekliği sağlayabilmek.

2000'li yılların başına giderseniz yenilenebilir enerjinin tamamı hidroelektrik, barajdan elde ettiğimiz enerji. Ama bugün itibarıyla bu ilave artışın hemen hemen büyük bir kısmı güneş, rüzgar ve jeotermal gibi alanlar. Dolayısıyla iyi bir noktadayız. Ama toplam kurulu kapasitede yüzde 55 civarındayız. Kurulu kapasitemizi tabii nükleer dahil önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde ümit ediyoruz ki yüzde 65-70'lerin üzerine taşıyacağız. Şu anda yenilenebilir enerji yerimiz iyileşiyor. Yani 2000 yılında 17'nci sıradayken bugün 11'inci sıraya gelmemiz demek ki yarıştan kopmamışız tam aksine hızlanmışız, iyi gidiyoruz. Ama ilave çaba gerekiyor ve o çaba da Türkiye'nin hem büyümesini destekleyici olacak hem de finansal istikrarını güçlendirecek, pekiştirecek.

Dünya Bankasından, EBRD'den, Asya Altyapı Yatırım Bankasından, İstanbul Kalkınma Bankasından bahsediyorum ve benzer üye olduğumuz, aktif olduğumuz bir sürü çok taraflı bankalar var. Bunlarla olan diyaloglarımıza ki bunlarla olan diyaloglarımız son aylarda gerçekten çok ivme kazandı. Dünya Bankası hatırlarsanız geçen sene biz Orta Vadeli Programı açıkladıktan hemen sonra 3 yıllık Türkiye'nin programlarının yani taahhütlerini 17 dolardan 35 milyar dolara çıkardılar. Yakın dönemde belki dikkatinizi çekmiştir İstanbul Kalkınma Bankasıyla bir 3 yıllık perspektifi ortaya koyduk. O da yaklaşık 6 milyar dolar. Yakında muhtemelen Asya Altyapı Yatırım Bankasıyla bir benzer çerçeve. Bu çerçevede bakarsanız önümüzdeki 3 yıllık süreçte muhtemelen 60 milyar dolarlık bir kaynak söz konusu. Bu 60 milyar dolarlık kaynağın giderek artan boyuttaki kısmının bu alan ve bu çerçevede olmasını biz önemsiyoruz ve odaklanmış durumdayız, önceliklendireceğiz.

Dezenflasyon programında geçiş dönemi bitti. Önümüzdeki aylarda sadece baz etkisiyle değil, kalıcı bir şekilde enflasyonun düştüğünü göreceğiz hep birlikte. Biz başından beri dedik ki ilk yıl geçiş yılıdır. Geçiş yılında dedik enflasyon yıllık bazda yükselecektir. Bunu çok açık bir şekilde ben aylardır, yani 8-9 aydır program açıklandıktan sonra sahada hep söyledim. Ama o nedenle en kötüsü geride kaldı dedik. Şimdi aylık enflasyon zaten bir patikaya doğru evriliyor. Yıllık enflasyon da haziran ayından itibaren düşüşe geçecek. Özellikle temmuz, ağustos aylarında baz etkisiyle keskin düşüşler olacak. Ama ondan sonra düşüş devam edecek. Çünkü bu sadece baz etkisiyle sınırlı değil. Çünkü para politikası güçlü bir şekilde yeniden inşa edildi. Maliye politikası gelecek sene ciddi bir şekilde açığın düştüğü bir yıl olacak. Yani yüzde 3'ün altına açığın çekildiği bir yıl olacak. Dolayısıyla mali etki anlamında çok farklı bir döneme girmiş olacağız. Gelirler politikası da hedeflerle tutarlı olmaya başlayacak.

Açığın milli gelire oranı geçen sene yüzde 5,2'ydi. Bunun sadece 1,6 puanı deprem dışı. Dolayısıyla deprem burada belirleyici. Bu sene açık yine yüksek seyredecek, bizim hedefimiz tabii ideal olarak geçen senenin altına çekmek. 5'in altına çekmeyi ümit ediyoruz. Ama gelecek sene esas belirleyici olacak.

Geçici çözümler peşinde değiliz. Burada tabii petrol, doğal gaz üretiminin artması önemli. Enerji Bakanlığımızın bu yönde ciddi çabası var, performansı var. Bu da yardımcı oluyor.

Ekonomi program saat gibi çalışıyor. Sağlıklı politikalar, rasyonel politikalar, yani dünya normlarına, kurala dayalı politikalar, uygun politikalar ve yapısal reformlar, yeni bir hikaye oluşturdu Türkiye için. Bu hikayeye muazzam bir ilgi var. Hem içeride hem dışarıda. Yatırımcı güveni arttı. Gerçekten bu da rakamlara yansıyor. Son iki ayda Merkez Bankasının rezerv pozisyonu 70 milyar doların üzerine çıktı.

Biz 'bu program çalışacak ve güven yeniden tesis edilecek' dediğimizde, 'yok bu mümkün değil' demişlerdi. Önce 'program yok' dediler. Sonra 'program var ama bu pek kredibıl bir program değil' dediler. Şimdi tabii bu ölçekte, yani yerel seçimler sonrası ilginin artması, belli çevreler 'carry trade' dedi. 'Carry trade' ve benzeri böyle çok kısa vadeli sıcak denilebilecek girişlerin toplam girişe oranı üçte bir düzeyde bile değil. Yani dolayısıyla burada gerçek anlamda bir portföy tercihi var. Tabii ki eleştirel bakış açısı bizim için çok değerli, yapıcı eleştiriler çok değerli. Çünkü bunlar bizim için rehber. Ama yani belli çevreler nedense bu programa ilişkin sürekli bardağın yarım kısmına bakmayı tercih ediyorlar.

Büyümede dengelenme bu programın kalbi. Yani net ihracatın katkısı artı kalmaya devam edecek. Ama iç talep, özellikle de yılın üçüncü çeyreğinden itibaren bir miktar daha yavaşlamış olacak. Cari açıktaki düşüş tabii mart ayı rakamı var. Yani 57 milyar dolardan 31 milyar dolar civarına düşmüş ama Ticaret Bakanlığımızla yaptığımız muhabbetlerde çok büyük ihtimalle mayıs rakamı çıktığında cari açıkta yaklaşık 26 milyar dolar civarında bir rakam ön görüyorlar kendileri. O da tabii yaklaşık 1,2 trilyon dolarlık bir milli geliri baz alırsanız yüzde 2 buçuğun epey altında, yüzde 2’ye doğru evrilen bir cari açıktan bahsediyoruz. Esas rezerv birikimini biz buradan sağlayacağız.

Bu nasıl hesap? Maaş zammı ile kira zammı oranı arasındaki dev fark Bu nasıl hesap? Maaş zammı ile kira zammı oranı arasındaki dev fark

Cari açığın daralmasıyla Türkiye'de kalıcı rezerv birikimi olacak. Dolayısıyla hiç merak etmesinler o konuda kaygılı olan arkadaşlar. Bizim hiç kimseye ne örtülü ne de açık bir kur garantimiz olmadı, olmayacak. Biz şu anda mali disipline ve yapısal dönüşüme ve dezenflasyona odaklanmış durumdayız. Bizim için önemli olan programın çalışması ve çalışıyor. Çalışmasa bu sonuçlar herhalde zor alınırdı diye düşünüyorum. İşin özü şu brüt rezervlerimiz yaklaşık neredeyse 146 milyar dolar civarına çıkmış ama esas swap hariç rezervlerimiz hakikaten eksi 60 milyar dolardan artı 5 milyar dolar seviyesine çıkmış. Biz bunun bu kadar hızlı yeniden inşa edilebileceğini öngörmemiştik.

KKM’den çıkış bizim önemli bir önceliğimizdi ama başından söyledik, dedik ki 'piyasayı bozmadan, piyasada sorun yaratmadan çıkacağız'. Ve gerçekten çıkıyoruz. Artık Türk lirası cinsinden KKM’ye son verdik. Döviz cinsinden de şimdiden haber vereyim ben temmuzda biz şirketlerin vergi avantajını yenilemeyeceğiz. Artı şu anda mevduat faiz gelirlerine sınırlı bir vergi koyduk. Dolayısıyla o hususu da çalışıyoruz. Dolayısıyla normal Türk lirası mevduat daha cazip hale gelecek diye düşünüyoruz. Enflasyon beklentilerinde iyileşme var. Enflasyon yıllık bazda yüksek seyretti. Zirveyi mayıs ayında buldu. Ama piyasaya sorarsanız önümüzdeki 12 ayda enflasyon yüzde 33’e inecek diyorlar. Önümüzdeki 24 ayda da yüzde 21’e inecek diyorlar. Biz bu rakamların bizim hedeflere önümüzdeki aylardan itibaren yakınsayacağını düşünüyoruz.

Geçici olarak defter değerinizde biraz sıkışma var. Ama biz riski o kadar hızlı bir şekilde çekiyoruz ki sizin çarpanınız, yani piyasa değerinizin defter değerine oranı hatırlıyor musunuz? Geçen sene bu vakitlerde 0,3’ler civarıydı. Şimdi 1’e doğru çıkıyor. Yani neredeyse ikiye, üçe katlanmış olacak. Bunu niye söylüyorum? Sabır için. Yani sadece toplumun bir kesiminden sabır istemiyoruz. Toplumun bütün kesimlerinden sabır istiyoruz. Niye? Çünkü enflasyonu düşürmek çok meşakkatli, zor bir süreçtir. Ama önümüzde büyük bir fırsat penceresi var. Eğer sabır ve kararlılıkla biz yolumuza devam edersek bu enflasyon hızlı bir şekilde 2026 yılında tek haneye inecek. Biz buna inanıyoruz."

Editör: Gürel Yurttaş