HİKAYE

Harun reştin oğullarından biri hiddetli hiddetli babasının huzuruna çıkarakn filan zabitin oğlu anneme hakarette bulundu ve küfretti diye şikayette bulunmuş . Harun , devlet erkanına dönerek "ne yapmalı?" ,        " Bunun cezası nedir?" diye sorunca biri öldürülsün ; ikincisi dilini kesmeli ; üçüncüsü de malları müsadere edilerek sürülsün dedi. Harun reşit , oğlum dedi . "En iyisi sen onu affet .Affetmezsen o ne kadar küfrettiyse sende onun annesine o kadar söv ama ileri gitme intikam haddinden fazla olmamalı ve derecesini geçmemeli ." Yani bizim tarafımızdan bir haksızlık halini almamalı ve zulüm derecesine varmamalı. Aksi takdirde o haklı olur ve davayı kazanır. Akıllılar indinde yiğitlik kükremiş azgın file karşı çıkmak değildir. Asıl yiğitlik hiddet ve öfke anında dahi kendine hakim olup batıl söz söylememektir . Ahlaksız bir insan bir gün birisine sövmüş . Sövülen adam buna tahammül etmiş ve demişki:

-Hay encamı hayrolası ! Allah iyiliğini versin . Ben senin dediğinden fena bir kimseyim , muhakkak ki sen benim ayıbımı benim kadar bilemezsin . 

Elinden geldiği kadar bir kimseye dert açma ; kalbini kırma . Çünkü bu yolda dikenler vardı muhtaç bir fakirin işini gör . Çünkü seninde yapılacak işlerin olur Kızgın bir demiri elle yoğurup hamur haline getirmek ; bir emri önünde el pençe divan durmaktan daha iyidir . 

Kıymetli ömür sırf iki şey için geçip gidiyor " yarın ne yiyeyim ve kışın ne giyeyim ?" ey doymaz ve utanmaz asi karın! Bir ekmeğe kanaat et ki hizmetkarlık edip onun bunun önünde kambul gibi iki büklüm olmayasın ve belini eğmeyesin. Düşmanın ölümü ile benim sevinmem gerekmez . Bizim hayatımızda ebedi değil ki. Ben karışmadan da hasıl olan bir iş için söz söylemem yakışık almaz . Eğer bir körün kuyuya doğru gittiğini görür de ses çıkarmazsam o zaman günaha girmiş ve hata etmiş olurum . Eğer tahsil ve ilim ile servet artsaydı , cahilin çok sıkıntı çekmesi lazımdı ve cahilden daha fakir ve yoksul kimse olmaz ve bulunmazdı . Cahiller öyle rızık elde ediyor ve o kadar iyi yaşıyorlar ki yüz akıllı ve malumatlı insan buna şaşırıp kalıyor . Zenci köle kendisine hakim olamayarak ve şehveti galip gelip kızın bikrini izale etti . Sabahleyin hükümdar cariyeyi arattı . Olay kendisine anlatıldı. Hiddetlenerek arapla cariyenin el ve kollarının sağlamca bağlanıp kaleden aşağı atmalarının emrini verdi . İyi ve vezirlerden biri şefaat dileyerek deid ki :

- Padişahım ! Arabın bunda bir kabahatı yok . Öteki köle ve hizmetçileriniz sizin lütuf ve ihsanlarınıza alışmışlardır .

Hükümdar:

-Bir gece sabredemez miydi? Dİye sorunca veriz şöyle dedi :

- Padişahım işitmediniz mi meşhur sözü :

"Susuzluktan kavrulmuş bir kimse abı hayat çeşmesinin başına geçti mi kükremiş filden bile korkmaz. Karnı aç bir dinsizin boş evdeki sofra başında Ramazanı düşüneceğine akıl inanır mı ? " Bu latife hükümdarın hoşuna gitti ve şöyle dedi :

-Arabı sana bağışladım. Kızı ne yapayım ? Vezir:

-Kızı da zenciye bağışla ki onun artığıdır ona yaraşır.