Hilafet...

Hilafet veya halifelik; Hz. Muhammed (sav)'in ölümünün ardından oluşturulan yönetim makamıdır. 

Bu siyasi ve hukuki yönetim makamının başındaki kişilere; "halife-i resullullah" ''Allah elçisinin halifesi'' denilmiştir. 

Halifenin nasıl seçileceği İslamda kesin kurallara bağlı olmamakla birlikte ilk dört halifenin sahabenin önde gelenlerinin seçimi ve biat alma, sonraki halifelerin ise babadan oğula veraset yoluyla intikal ettiği görülmektedir.

Kur'anda ise, birkaç yerde temsilci veya hükümran anlamında kullanılmıştır.

Kur'an'da kullanımı:

"Rabbin, Meleklere; Ben, yeryüzünde bir halife temsilci var edeceğim demişti. 

Onlar da; Biz seni şükrünle yüceltir ve takdis ederken, yeryüzünde kargaşa çıkaracak ve kan dökecek birilerini mi var edeceksin? dediler. 

Allah, şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim dedi." (Bakara; 2-30.)

Sizi yeryüzünün halifeleri yapan ve verdiği nimetlerle sizi sınamak için kiminize diğerlerinden üstün dereceler veren Odur. 

Rabbinin cezası pek sür'atlidir; 

aynı zamanda O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. (En'am; 6-165)

''...Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur...'' 

(Fatır; 35-39.)

"Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde halife temsilci kıldık. 

Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, boş heveslere hevaya kapılma; 

sonra seni Allah'ın yolundan saptırır. 

Şüphesiz Allah yolundan çıkanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır." (Sad suresi; 38:26.)

Müslümanlar arasında hilafet yerine imamet, halife yerine de emir, emirül-müminin veya imam kelimeleri de kullanılır. 

Şii Müslümanlar imam ve imamet deyimini tercih etmektedirler.

Halifelik daha çok Müslümanların Sünni kanadının temsilcisi olarak kabul görmüştür. 

Şii kanadı büyük ölçüde Sünni hilafet yönetimi altında yaşasa da Halife'yi kabul etmemişlerdir. 

Şiilerin kabul ettiği imamet teokratik ''dinsel'' bir özellik taşımasına rağmen, Halifelik büyük oranda dini bir özellik taşımamıştır. 

Sünnilikte Halife eleştirilebilir makamda bulunmasına rağmen Şiilikte imam eleştirilemez ve yanlışlanamaz bir makamda bulunur.

Halife, ilk zamanlarda İslam toplumunda ileri gelenlerin seçimiyle başa gelmiş, Emevi ve Abbasilerden itibaren ailevi bir saltanat şeklini almıştır. 

Ayrıca 10. yüzyılda zayıflayarak siyasi gücünü kaybetmiş ve sadece ruhani önder veya İslami toplulukların onursal lideri haline gelmiştir.

Abbasiler döneminde Bağdat'ta yaşayan halife, Moğolların 1258 yılında Bağdat'ı yağmalamaları sonucunda Mısır'a Memluk himayesine kaçmış, 

16. yüzyılın başında Yavuz Sultan Selim'in Memluklar'a son vermesiyle birlikte İstanbul'a taşınmıştır. 

Daha sonra Osmanlı Hanedanı'na geçen halifelik, 

3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kaldırılmıştır.

***

Sünni Müslümanlar ilk 4 halifeyi; "Raşidun Halifeler" olarak adlandırır ve onlara bir tür kutsallık atfederler. Şii Müslümanlar ise, ilk üç halifeyi ehli beytin hakkı olan makamın gaspçıları olarak görürler ve Hz. Ali'yi kutsallaştırırlar.

İlk halife seçilen Ebu Bekir, sahte peygamberlerle mücadele ederek, içeride birliği sağlamış ve Arapların eski düzene geri dönmesinin önüne geçmiştir. 

Hz. Ebu Bekir'den sonra gelen halife Hz. Ömer ise, bir yandan dış fetihlere ''Mısır, Kudüs, İran, Horasan'' devam ederek Arap dünyasının bölünmesini engellemiş, bir yandan da örgütlenmesini geliştirmiştir. 

İslam toplumu, Ömer döneminde devlet halini almıştır. 

Daha sonra İslami siyasi yapılanmanın 

ilk düzenli örnekleri Hz. Ömer döneminde görülür.

Üçüncü halife Hz. Osman döneminde fetihler aynı hızda devam etmiş ve ilk kez İslam dünyası denizlerde kendini göstermeye başlamıştır. 

Hz. Osman 656, yılında evine yapılan saldırıyla şehit edilmiştir. 

Sonraki halife olan Hz. Ali döneminde, temeli İslam öncesi kabile çatışmalarına başta Emevi-Haşimi rekabeti olmak üzere kadar uzanan iç karışıklıklar daha da büyüdü ve Muaviye taraftarları Emeviler ile Hz. Ali taraftarları arasında savaşa dönüştü. 

Savaş meydanında Hz. Ali'nin askerlerinin galip gelmesine rağmen yapılan görüşmelerde Hz. Ali bu üstünlüğü kaybetti. 

Kısa bir süre sonra Hz. Ali'nin Harici Abdurrahman bin Mülcem tarafından öldürülmesiyle birlikte Emeviler hilafeti ele geçirmiş oldu.

Hz. Ali'nin öldürülmesi, Emevilerin hilafeti elde etmesi için bir engel kalmadığını gösteriyordu. 

Hz.Ali'nin oğlu Hz.Hasan'ın çekilmesi ve küçük oğlu 

Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesi ile iktidar tamamen Muaviye ve Emevi ailesine geçmişti. 

Fakat, muhalefeti yok edememişlerdi, başta Irak ve Horasan olmak üzere birçok yerde Muaviye'nin hilafetini meşru bulmayanlar vardı.

Muaviye ile birlikte hilafet, Roma geleneğine dayalı bir veraset anlayışına dayandırıldı. 

Böylece Hilafet, bir saltanat halini aldı.

Hilafet; Bağdat'ın düşmesinden 13. yy Osmanlıların Mısır'ı ele geçirmesine 16. yy kadar Mısır'da Memluk Himayesinde yaşadı. 

***

Osmanlı Himayesi Dönemi:

Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'in 16. yy başında Mısırı alıp Memluklara son vermesiyle son Abbasi Halifesi 3. Mütevekkil Osmanlı'nın başkenti İstanbul şehrine gelmiştir. 

O dönemde Safevilerle yapılan mezhep mücadelesinde Osmanlı'ya güç kazandırmak için halifeliği de Osmanlı'ya kazandırmak isteyen Yavuz Sultan Selim, son Abbasi Halifesini himayesi altına almıştır. 

Osmanlı İmparatorluğu son Abbasi halifesinin ölümünden sonra Abbasi hanedanından yeni bir halife çıkmasını engellemiş ve halifeliğin kendisine geçmesini sağlamıştır. 

Kaynak Vikipedi..