Hz. Peygamberin Süt Kardeşi Şeyma Hatun...
Allah'ın elçisi, yıllar sonra süt kardeşiyle karşılaşıyordu.
Öz Kardeşinden Öte Kardeşlik...
Mekke'nin havası ağır ve sıcak olduğu için küçük çocuklara iyi gelmezdi. Bu sebeple Mekke eşrafı çocuklarını süt annelere verirlerdi.
Çevre kabilelerden kadınlar Mekke'ye inip, emzirmek üzere çocuk alırlardı.
Hz. Halime de Peygamber (SAV.) Efendimiz'i almıştı.
Hz. Halime ve eşi Haris Peygamberimiz'i öz evlatlarından daha çok seviyorlardı.
O'nun gelmesiyle evlerine bereket bolluk da gelmişti.
Hz. Halime'nin üç çocuğu vardı.
Özellikle Şeyma adında olanı, bu olağanüstü süt kardeşi, çok severdi. Hz. Şeyma, Hz. Muhammed (S.A.V.)'den yaşça büyüktü. O'na arkadaşlık eder, O'nunla birlikte oynar, adeta bir gölge gibi peşi sıra dolaşırdı.
Şüt kardeşinden hiç ayrılmayan bu sevimli kız, onun her hareketini annesine haber verirdi.
Hz. Halime; ''sıcakta oynuyorsunuz'' diye söylendiğinde, ''Anneciğim'' derdi; "bizi merak etme, bizim başımızdan bulut eksik olmuyor"derdi.
Rasulullah; Hz. Halime'nin yanında beş yıl kalmıştı. Peygamberimiz'in birçok olağanüstü hallerine daha dünya O'ndan habersizken Hz. Halime ve Şeyma şahit olmuştu.
Aradan yıllar geçmiş, Peygamber Efendimiz Hz. Hatice Annemiz'le evlenmiş, ticaret dolayısıyla meşguliyeti artmıştı. Maddi durumu oldukça iyiydi.
Hz. Halime ve süt kardeşlerini hiçbir zaman unutmadı.
Her vesileyle onlara hediye gönderirdi. Onlar da Mekke'den birisi geldiği zaman Rasulullah'tan gelen selam ve hediyeyi heyecanla beklerlerdi.
Peygamber Efendimiz'in vefası ve cömertliği onları hep duygulandırırdı.
Mekke çevresinde büyük kıtlık yaşandığı bir dönemde, Hz. Halime, Mekke'ye gelerek O'nu bulmuş, evine bir deve ve kırk koyun hediyeyle dönmüştü.
Öyle Bir Buluşma Ki,
Kainatın Efendisi, İslamiyet'i tebliğ etmeye başlamıştı.
Hz. Halime, eşi Haris ve iki çocuğu ''Abdullah ve Şeyma'' müslüman olmuştu. İnsanların artık grup grup hidayetle şereflenmeye başladığı o dönemde, Ebu Cehil'in oğlu İkrime de Mekke'nin fethinden evvel Allah'ın Dini'ne girmiş, İslam ordusunda yerini almıştı.
Bu ordunun büyük başarı kazandığı savaşlardan biri de Huneyn Savaşı'dır.
Bu savaşta mü'minler altıbin kişiyi esir almıştı.
Bu esirler içinde Hz. Şeyma'nın kabilesi de vardır.
Hz. Şeyma, bir ara bu esirlerin arasına girdiğinde İkrime; "Sen Rasulullah'ın süt kardeşisin, lütfen esirlerin içerisine karışma. Onların hesabı çok ağır!" diye uyarır.
Hz. Şeyma ise; "Onlar benim kavmim, akrabalarım, bırakamam onları!'' diye cevap vermektedir.
Tartışmanın uzaması üzerine, Hz. Şeyma Hz. İkrime'ye, "Rasulullah'tan bir ricada bulunmak istiyorum." der.
O da Efendimiz'e sorup gelir ve onu beklediğini söyler.
Hz. Şeyma, yılladır Peygamberimiz'i görmemiştir. Çadırdan içeriye girerek şöyle seslenir:
"Ya Rasulallah ben senin süt kardeşin Şeyma'yım!" Allah Rasulü "Delilin var mı?" diye sorar.
Bunun üzerine Hz. Şeyma; "Sen çok küçüktün ve ben seni arkamda taşırken, benim omuzumu ısırmıştın." der. Peygamberimiz onu tanır, çok duygulanır ve gözleri yaşarır. Hemen ridasını çıkarıp hemen yere serer ve süt kardeşini oturtur.
Pek çok ikram ve iltifatta bulunur. "İstersen" der; "benim yanımda kal, ikram ve sevgi gör. İstersen sana mal vereyim, kabilenin yanına dön." Hz. Şeyma:
"Ya Rasulallah; benim bütün akrabalarım esirdir. Lütfen söyleyin, onlara iyi davranılsın." diye cevap verince, Hz. Peygamber, İkrime'ye Huneyn'de kaç esir alındığını sorar. O da altıbin esir olduğunu bildirir. Efendimiz; "Esirlerin hepsi serbesttir. Herkes dilediği yere gidebilir." buyururlar.
İkrime hayretler içerisindeydi ama emri veren Allah'ın elçisiydi.
İkrime emri yerine getirmek için dışarı çıkmıştı. Bu emre rağmen Hz. Şeyma mutlu değildi, ağlıyordu. Efendimiz onun bu halini görünce; "Memnun değil misin ya Şeyma, istediğin bu değil miydi?" diye sorar.
Elbette kavminin esirlikten kurtulması sevindiriciydi.
Fakat o, bir mü'mine yakışan kemalatla onların manevi esaretten de kurtulmalarını istiyordu.
"Başlangıçta bunu istiyordum ama düşündüm ki esirlikten kurtulacaklar da ne olacak? Onlar nefislerinin esiri. Üç-beş gün sonra bu esarette ölüp, telef olup gidecekler." cevabını verir.
Biliyordu ki Allah Rasulü'nün duaları rahmet kapısının anahtarıydı. "Merhamet et ya Resulallah! Dua buyur, Allah bunları nefislerinin esaretinden kurtarsın." diyerek, asıl arzusunu dile getirdi.
Ve….Efendimiz'in duasıyla birlikte, aynı anda iki kilometre kadar öteden sesler geliyordu:
"Allahu Ekber! Allahu Ekber!"
Hz. Şeyma'nın kabilesinden altıbin kişi hidayete ermiş, fakat kocası Bigat iman etmemişti. Bu olay Hz. Şeyma'yı çok üzdü. Bigat'ın iman etmesini o kadar çok istiyordu ki!
Bunun üzerine Rasulullah; "Ya Şeyma; Bigat'ın kalbi mühürlü ama Rabbimin izniyle o da olacak." buyurdular. Gerçekten de bir süre sonra Bigat geldi ve İslam'ı kabul etti.
