Cenab-ı Allah,her kavme bir hidayetçi gönderdiğini buyuruyor.
Bir rivayet, insanlığa gönderilen peygamberlerin sayısını; yüzyirmidörtbin olarak veriyor.
Sadece yirmibeşinin ismi, Kur'an'da zikredilir.
Peygamberler,
Allah tarafından, emir ve yasaklarını kullarına tebliğ etmek amacıyla gönderilen insanlardır.
Onlar, Allah'nın seçilmiş kullarıdır.
''Andolsun ki, biz senden önce nice peygamberler gönderdik.
Onlardan bir kısmını sana anlattık,
bir kısmını da anlatmadık.'' (Mü'min; 78)
''Her kavmin bir hidayet davetçisi vardır.''
(Ra'd; 7)
''Her ümmetin bir peygamberi vardır''
(Yunus; 47) gibi birçok ayet göz önünde bulundurulduğunda, insanlık tarihi boyunca kulların hidayeti için gönderilen peygamberlerin sayısının çokluğu anlaşılabilir.
Yüzyirmidörtbin Elçi:
Ebu Zerr el-Gıfari şöyle anlatır;
Ben Hz. Peygambere; ''Ey Allah'ın Rasulü!
Nebilerin ilki hangisidir'', diye sordum.
''Adem'dir,'' buyurdu.
Tekrar; ''O Nebi miydi'', diye sordum,
''Evet o, Allah ile bizatihi konuşmuş bir Nebi idi'', dedi.
Ben; ''Ey Allah'ın Elçisi, peygamberlerin sayısı kaçtır, diye sordum;
''Yüzyirmidörtbindir,'' buyurdular.
(Suyuti; Dürrü'l-Mensur)
Allah, hikmeti icabı Kur'an-ı Kerim'inde Adem'den Peygamberimiz Hz.Muhammed'e kadar,
isimleri ile birlikte peygamberliği kesin olarak bilinen yirmibeş peygamberin ismini vermiştir.
Kur'anda ismi geçen elçiler;
''Adem, İdris, Nuh, Hud, Salih, İbrahim, İsmail,
İshak, Lut, Yakub, Yusuf, Eyyub, Zülkifl, Şuayb,
Musa, Harun, İlyas, Elyesa, Yunus,
Davud, Süleyman, Zekeriyya, Yahya, İsa,
ve Muhammed (s.a.v.)'dir.''
Kur'an-ı Kerim'de kıssaları anlatılan;
açıkça peygamber olduğu zikredilmeyen;
''Üzeyr, Lokman, Zü'l-Karneyn'' gibi salih kulların isimleri de zikredilir.
Duasıyla Kavmini Kurtaran Peygamber;
Hz. Şa'ya;
Musa ve Harun'dan sonra Allah, İsrailoğulları'nın başına her hükümdar geçtiğinde,
beraberinde bir peygamber gönderirdi.
Şa'ya da Sıdkıya diye bilinen bir hükümdar zamanında gönderilmişti.
Kavmine, Hz. İsa ve Hz. Muhammed'in geleceğini haber vermişti.
İsrailoğuları, devlet işlerinde hükümdarları Sıdkıya'nın, dini hususlarda da Şa'yan'ın emirlerine itaat ederlerdi.
Fakat Sıdkıya'nın hükümdarlığının son zamanlarına doğru sapıtıp hak ve batıl çizgisini aştıklarında,
Allah onlara Babil kralı Senharib'i gönderdi.
Senharib bütün ordusuyla Beytülmakdis'i kuşattı. Gördükleri karşısında korkularından ne yapacaklarını bilemeyen İsrailoğulları, Şa'ya'ya kendilerini Senharib'in ordusundan kurtarması için Allah'a dua etmesi dileğinde bulundular.
Şa'ya, Allah'a kavminin kurtulması için dua etti. Senharib'in ordusu veba hastalığına yakalanıp kısa sürede kırıldı.
Kralları Sıdkıya'nın ölümünden sonra İsrailoğulları'nın işleri bozuldu.
Hükümdarlık için birbirlerini öldürmeye başladılar. Mukaddes kitapları Tevrat'ı unuttular.
Bunun üzerine Allah, Şa'ya'ya kavmine ikazlarda bulunmasını emretti.
O da kavmini toplayarak öğütlerde bulundu.
Allah'ın verdiği nimetleri unuturlarsa başlarına tahmin bile edemeyecekleri musibetlerin geleceğini anlattı.
Şa'ya, konuşmasını bitirince, azgın İsrailoğulları onu yakaladılar ve şehit ettiler.
Şa'ya, ve kendisinden sonra gelecek olan İrmiye'nin kavimlerini helak etmek için toplanan ordular hakkında Allah, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur;
''Biz Kitap'ta İsrailoğullarına; Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik.'' (İsra; 4)
Bakara Suresi'nin 256. ayetinde de İsrailoğulları'nın bitmek tükenmek bilmeyen dalaletten hidayete yolculuğu için, onlara gönderilen peygamberlerden İrmiye'nin kıssası anlatılmaktadır.
***
Yüz Yıl Sonra Diriltilen Peygamber,
Hz.İrmiye;
İrmiye, Yakub'un soyundan gelen Harun b. İmra'nın neslindendir.
Hz. Musa'dan Hz. İsaya kadar olan zaman içerisinde gönderilen, Danyal ile aynı asırda görev yapmış peygamberlerden biridir.
Yüce Allah, İrmiy'e;
''İzzetime yemin ederim ki, ben onlara öyle bir fitne ve bela salacağım ki,
o dilsizleri konuşturacak, akıl sahiplerinin akıllarını alacak!'', buyurdu.
Hz. İrmiye bu ilahi tehdidi işitince ağlamaya ve bu musibetin kalkması için dua edip yalvarmaya başladı.
Allah, peygamberinin duasını kabul buyurdu.
Zulmün ve haksızlığın hesabını her yerde gören
Yüce Allah, Şam taraflarında hakimiyet süren
Buht Nassar adlı bir hükümdarın kalbine Beytülmakdis'te bulunan İsrailoğulları üzerine yürümesini ilham etti.
Buht Nassar, ufukları kaplayan, adeta çekirge sürülerini andıran ordusuyla Beytülmakdis üzerine yürüdü.
Kısa bir müddet içinde Beytülmakdis'e girdi. İsrailoğulları'nı kılıçtan geçirdi.
Hatta askerlerine emir vererek Beytülmakdis'in üzerini kumlarla kapattırdı.
Bakara Suresi'nin 259. ayetinde şöyle anlatılır:
''Görmedin mi o kimseyi ki, binaların çatıları çökmüş, duvarları birbiri üstüne yıkılmış,
kimsecikleri kalmamış bir beldeye uğrayarak kendi kendine;
Allah burasını ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek, demişti.
Allah'ta onu yüz yıl ölü bırakmış, sonra dirilterek kendisine;
Ne kadar kaldın, diye sormuştu.
O da;
Bir gün, yahut bir günden daha az, demişti.
Allah ona;
Hayır, yüz yıl ölü kaldın!
İşte, yiyeceğine içeceğine bak, daha bozulmamış.
Bir de merkebine bak.
Seni insanlara ibret kılalım diye yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik.
Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl birleştirip yerli yerine koyuyor, sonra ona et giydiriyoruz,'' dedi.