Geleceğin inşa edilebilmesi, küresel ekonomi ile yeniden kucaklaşabilmek yönünde adımlar atılıyor. Gayet güzel, eyvallah, tamam da; biz henüz maske takmayı öğrenebildik mi, muhtemel ikinci dalgayı maskesiz mi karşılayacağız?
Vahameti kavramak bakımından bazı insanların intikali, algısı, zayıf olabilir. Ya da, muhakeme ve muhasebe yetisi problemli olabilir. Bunlar olağandır fakat her ne olursa olsun sosyal bilinç mutlaka oluşturulabilmeli. İnsanların toplu bulunduğu ortamlarda maske takılması konusuna animasyon, skeç, kamu spotu, v.s çeşitli mecralar ile daha çok emek verilmeli.
Sanki salgının yaratmış olduğu haletiruhiye ile insanların zihinlerinde düşünceler uçuşur hale gelmiş. Maskesiz gezenler ve maskeyi çenesinin altına takanların yüz ifadelerinde adeta kendinde değilmiş gibi; dertli bir bahar havası esiyor…
Sosyal mesafe kuralı ve maske disiplini tanımayanlar arasında daha ziyade yabancı uyruklu olanların göze çarpması da dikkat çekici bir ayrıntı. Tabii, bir de, işini kaybedenler ve artan işsizlik meselesi var… Bakınız, dünya Çalışma örgütü (İLO) Mart ayının ortasında, küresel anlamda 25 milyon insanın işsiz kalabileceğini öngörüyordu. Şimdi, yani Mayıs ayında ki projeksiyonda 305 milyon civarında insanın işsiz kalabileceğine işaret ediyor..
Sizde biliyor olabilirsiniz, ABD”de işsizlik ödeneği alabilmek için başvuran insan sayısı 40 milyon civarında. Yani, pek çok ülkenin toplam nüfusundan daha fazla. Bizim memlekete gelince; tahmin edeceğiniz gibi tablonun pek iç açıcı olmadığı apaçık ortada. Maalesef; dünya ölçeğinde iş hacmindeki daralma, önümüzdeki süreçte de kaçınılmaz görünüyor. Elbette, bu olumsuz gelişmeden biz de nasibimizi alarak etkileneceğiz.
Mesela; DPT önceki müsteşarı, CHP milletvekili İlhan Kesici”nin öngörüsü; Türkiye ekonomisinin ikinci yarıda yüzde yedi civarında küçüleceği yönünde. Yani işsizliğimiz bir miktar daha artabilir. Bu arada belirtmekte yarar var; Türkiye ilk Koronovirüs vakasının tesbit edildiği 11 Mart tarihinden bu yana, başta ABD ve İtalya olmak üzere; KKTC, İran, Irak, Çin Halk Cumhuriyeti, Kolombiya, Sırbistan, Bosna Hersek, Karadağ, Kuzey Makedonya, Kırgızistan, Azerbeycan gibi pek çok ülkeye tıbbi yardım yapmış bulunuyor. Tabii, yardım yapmış olmanın yanı sıra, halen hijyen ürünleri ve solunum cihazı, tanı kiti, gibi tıbbi malzeme ihraç ettiğimiz ülkelerde var.
Mesela; yetkinliği olan bir firmamız, aralarında İngiltere, Fransa, İtalya ve Polonya”nın da bulunduğu tam 28 ülkeye milyonlarca PCR tanı kiti ihraç ediyor. Buna ilave olarak kayda değer bir bilgi daha; Bilkent Üniversitesinden Dr.Selim Hanay, virüsü kuluçka döneminde belirleyen ve tanı kiti alanında çığır açabilecek Nanomekanik bir sistem geliştirdi.
Bu gelişme muhtemelen Haziran ayı içersinde kamuoyuna açıklanabilir. Yeni tanı sisteminin, güvenirliliği tartışma konusu olan diğer sistemlerin pabucunu dama atarak dünya da büyük talep göreceği öngörülüyor.
Gelelim, “Sağlık alanında fark yaratabilir miyiz?” meselesine… Bilindiği gibi tanı kitlerinin güvenirliliği, yanlış negatif ve yanlış pozitif meselesi çok konuşuluyordu. Şu anda, tanı kiti konusunda 17 farklı proje üzerinde, 16 yetkinlik almış olan Türk firması çalışmalarını sürdürüyor. Haziran sonlarına doğru tanı gücümüze güç katacak bu yönde de sevindirici haberler gelmesi ihtimali kuvvetli görünüyor.
Diğer taraftan Türkiye”de “Covid 19” üzerinde etkili olabilecek sekiz aşı ve dokuz ilaç geliştirme projesi de devam ediyor… Bu projeleri, yirmi dokuz kurum ve dokuz araştırma kurumu ile sekiz firma destekliyor.
Projelerde tam 263 uzman, gece gündüz aralıksız, adeta yarışırcasına hummalı bir çalışma sürdürüyor. İlaç projelerinden de Haziran ayı içinde yüz güldüren haberler gelmesi muhtemeldir. Sevgili dostlar; sonuç itibarı ile güzel günlere adım adım yaklaşıyoruz..Lütfen tedbirli olun, sağlıkla kalın efendim.