KİMİ zaman irfan kaynağım diye kendisinden söz ettiğim Abdullah Işıklar ağabeyin yanına ikinci bir kişi daha ekliyorum. Şahin Ceylanlı’yı da irfan kaynağım olarak kabul ediyor ve onun sanal alemde paylaştığı güzellikleri dikkate alıyorum. Şahin Ceylanlı bugün bize, günümüz nesline çelişki gibi gelen bir durumu o kadar güzel izah etmiş ki, anmamak olmaz. Şahin Ceylanlı anlatıyor: Genç dedesine soruyor. Dede, Peygamber efendimiz çocuklarını çok severdi. Eşiyle yan yana dolaşırdı. Siz Anadolu’daki eski insanlar çok öpüp sevmezsiniz. Erkekler önde eşleriniz iki metre geriden yürür. Sebebi nedir? Diye sorar. Dedenin cevabı binlerce hikmet doludur. Evladım biz Cihan Harbinde o kadar çok şehit verdik ki, geride çok yetim ve dul kaldı. İşte bu yüzden o yetimlerin yanında ne evlatlarımızı sevebildik, ne de eşi şehit olmuş dul kadınların yanında hanımlarımızla yan yana yürüyebildik. Böylesine başkalarını hesaba katan bir milletin fertleriyiz. Örfümüzde başka güzellikler de vardı. Sonradan suyun bile sanayi ürünü haline getirilmesinden sonra o güzellikler milletimize veda etti. Çarşıya-pazara gidildiğinde alınan yiyecekler kese kağıtlarına konulurdu. İçindekini kimse görmesin, canı çekmesin diye. Çünki o canı çeken hamile kadın olabilir, fakir-fukara olabilir, canı çektiği halde alamayabilir düşüncesi ile böyle davranılırdı. Şimdilerde yeni Osmanlı heveslenmesiyle uygulamaya konulan, daha çok siyasete hizmet etmeye yönelik ‘askıda’ uygulaması vardı. Fakir-fukara kimseye görünmeden, gururu incinmeden, insanlık haysiyeti yaralanmadan ihtiyacını karşılasın diye sadaka taşlarına da nakit paralar bırakılırmış. Ama gelen kişi orada ne varsa silip-süpürmez en az derecede ihtiyacını karşılayacak kadarını alırmış. Belki de bir efsanedir ama güzel bir efsane. Biz bir millet iken milletin diğer fertlerini de en az kendimizi düşündüğümüz kadar düşünmek zorundaydık. Bize böyle bir ahlak öğretiliyordu. Başkalarına da başka ahlaklar öğretilmiş demek ki, gelinen noktada sokak çeşmeleri katakulli ile kapatıldı, evlerdeki, bahçelerdeki kuyular kapatıldı. Su sanayi ürünü olarak altın değerinde alınır-satılır oldu. Kimse, çoğu kimse başkalarını sadece soymak, yolmak, üstünden para kazanmak için düşünür oldu. Herkes kendi gemisini en iyi yüzdürmek için çaba harcarken, başka gemilerin birer birer batmasına aldırış etmiyor. Sadece herkesin özen gösterdiği bir konu var. Siyasetin, yönetimin hoşuna giderek, saadet zincirinden bir halka olmak. İnsanlar mutlu. Yönetimle ters düşen konulardan uzak durarak, sadece onların hoşuna gidecek şekilde, onların söylediklerinin ne kadar hikmetli olduğunu belirten konuşmalar yaparak saadet zincirinin bir halkası olmayı sürdüren arkadaşlarıma hayretler içinde bakakalmaktayım. Kazandıkları paranın helal mi, haram mı olduğu ile hiç ilgilenmeyen Müslüman, dini bütün arkadaşlarım var. Yaptıklarının adaleti mi yoksa karanlığı, zifiriyi mi beslediği ile ilgilenmeyen okumuş arkadaşlarım var. Birbirlerini ağırlayıp, saadet zincirinin halkası olarak evlerine bol paralar götürüyorlar. Ama toplantı halinde iken bile ‘Haydi namazımızı kılalım’ söylemini asla ihmal etmiyorlar. Namaz insanı değiştirmiyorsa bilinmeli ki kabul edilmiyor demektir. Kabul edilen namaz insanı değiştiren namazdır. Başkalarını düşünmüyorsan, ya da sadece soymak, talan etmek, kandırmak için düşünüyorsan namazı kılsan da sana kılmasan da sana.