İslam da ruhbanlık...

Genel olarak, "ruhbanlık" dünyadan tamamıyla 

el etek çekerek, evlenme, ev bark edinme gibi nimetlerden vazgeçerek ve hatta meşru lezzetleri de topyekün terkederek, bütün ömrü inziva ve ibadet üzere geçirmek şeklinde tarif edilmiştir.

Ne var ki, bazı dinlerde ya da din görünümlü organizasyonlarda, ruhbaniyetin çok yanlış yorumlanması, ruhban sınıfının zamanla imtiyazlı 

bir konum kazanması ve bunların kendilerini Yaratıcı'nın vekili gibi görmeleri, 

dolayısıyla kendilerinin rehberliği olmadan günlük ibadetlerin bile yerine getirilemeyeceğine halkı inandırmaları ve böylece bir manada Ma'bud ile kul arasına girmeleri de ruhbaniyet konusuna girebilir.

İslam dininde bu anlamda bir ruhbanlık yoktur. Ancak, müctehid ve din alimleri vardır. 

İslam dininin kaynağı Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimiz (s.a.v)'in söz ve hareketleridir. 

İslam alimleri de bunları esas alarak içtihad yapmaktadır.

İslam'da alim; Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim başta olmak üzere Resulullah'ın hadislerini ve bütün sünnetini bilen, diğer İslami ilimlerden gerektiği şekilde haberdar olup ileri seviyede bir bilgi birikimine ulaşmış kimseye denir. 

Bu kabiliyetli kimseler temel İslami bilgileri aldıktan sonra, belli bir ilim dalında daha çok ilerleyip özel bir ihtisas alanına sahip olurlar.

Alim; bilgisi artıp ilerledikçe görüş açısı genişleyen ve bilgisi ile ihtisası dışındaki alanlarda hüküm vermekten çekinen, bildiklerinin doğruluğunu sürekli olarak araştıran kimsedir.

İslam aliminin farz-ı ayn veya farz-ı kifaye olan ilimlerden birinde ilerlemesi mümkün olduğu gibi, 

her mü'min için farz-ı ayn olan belli seviyedeki ilimleri elde ettikten sonra, daha dar çerçevede bir ilim alanında söz sahibi olacak kadar ayrı bir sahada ilerlemesi mümkündür.

İslami bir toplumda tefsir, hadis, fıkıh, kelam gibi ilimlerde gerçek otorite sahibi alimlerin varlığı zarurettir. 

Ayrıca bu ilimlere belli bir düzeyde sahip olup; 

ayrıca kimya, fizik, matematik, astronomi gibi bugün fen ilimleri olarak kabul edilen ilimlerin birinde de ihtisas kesbetmiş ilim adamlarının toplum içinde varlığı zorunludur. 

Bu ilimlerin birinde mütehassıs olmak her toplum içinde yaşayan insanlar için farzı kifaye durumundadır. 

İslam toplumunda alimin en önemli görevlerinden biri ''emr-i bi'l-ma'ruf ve nehy-i ani'l-münker'dir.'' Alimin toplumda Allah'ın emir ve yasaklarının tam anlamıyla uygulanıp uygulanmadığını, 

yöneticilerin Allah'ın hükümlerini uygulamada titiz davranıp davranmadıklarını kontrol edip bu hususta yöneticileri uyarması gerektiği gibi; 

bu konuda halkın da dikkatini çekmesi gerekir.

Alim, ümmetin ileri gelen şahsiyeti demektir. 

Alim, her hususta İslam'ın izzetini koruyan, 

İslam'ın hakimiyeti için gayret sarfeden, 

Allah'ın ahkamını uygulama hususunda ihmalkar davranan yöneticileri her zaman hak yola çekmeye çalışan kimse demektir.

Alim; yöneticiler zulüm ve adaletsizliğe sapınca onlardan ayrılan ve onlara karşı İslami bir tavır takınan kimsedir. 

İslam aliminin, Allah'ın emirlerini çiğneyen yöneticilere yaltaklık eden İsrailoğulları alimlerinden ayrı bir özellik taşıması, İslami izzetin gereğidir. 

Bu tavır İslam aliminin takınması gereken bir tavırdır. İmam-ı A'zam Ebu Hanife, İmam Ahmed İbn. Hanbel gibi vb. alimlerin tavrı ve hassasiyeti bu idi.

İslam alimi, heva ve hevesine uyup kendi arzuları istikametinde dine ilavelerde bulunan kimse değildir. 

    "...Allah'ın kulları arasında ondan en çok korkan alimlerdir. " (Fatır; 35/28).

"Bilmiyorsanız ilim erbâbına sorunuz... " 

(Nahl; 16/43).

ayetleriyle, Kur'an'ın alimler hakkındaki hükmü en açık bir şekilde belirtilmiştir.

Hz. Peygamber, alimleri birçok hadislerinde övmüştür. 

Müslüman daima Hz. Peygamber'in dua buyurduğu gibi, Allah'tan dünya ve ahiretine yararlı bir ilim ister (Müslim).

"İnsanların en hayırlıları alimlerin en hayırlılarıdır." (Darimi, Mukaddime)

"Alimler peygamberlerin varisleridir." 

(Buhari)

buyuran Resulullah, alimlerin toplumu yönlendirme hususunda peygamberlere vekil ve halef olduklarını beyan etmiştir.

Ebü'd-Derda'dan rivayet edilen bir hadiste Resulullah alimleri şu şekilde övmüş ve müjdelemiştir:

"Her kim bu ilim yoluna girer ve ondan bir ilim talep ederse; 

Allah onu cennet yollarından bir yola koyar ve ilim isteyene melekler kanatlarını gererler. 

Bunu o alimin uğraşısından hoşlandıkları için yaparlar. 

Peygamberler ne dinar ne de dirhem miras bırakmadılar. Onlar yalnız ilmi miras bıraktılar. 

Şu halde onu alan çok büyük bir nasip almış olur." (Buhari).