Yıllar yıllar önce. Ankara’da o zamanki adı ile Gazetecilik Yüksek Okulunu, şimdiki adıyla İletişim Fakültesini bitirip mesleğe Tercüman-Bulvar Gazetesinde adım attık. O cinayet senin, bu gasp benim, o çatışma senin, bu kapkaç benim haber peşinde koşuyoruz. Polis muhabirliği zor bir meslek. Gecesi yok, gündüzü yok. Siyasi Şubede ekiplerinin bir operasyonu, telsizden duyuyoruz gecenin üçünde ayaktayız. O zamanki Mali Şube Müdürü, Sadettin Tantan, Azılı kaçakçıları kapmış biz operasyondayız. Veya Narkotik Şube müdürü Uğur Gür, uyuşturucu baronlarından birini kapmış biz yine oradayız veya İkinci Şube Müdürü Mehmet Ağar büyük bir operasyonda biz yanındayız. Yani öyle durmak, oturmak yok, gece gündüz iş. Haftalık izin bile yok.
SANSARYAN HANI
Hırsız, arsız, kaçakçı, gaspçı, kapkaççıların, ismini bile duyduklarında iliklerine kadar titredikleri, Sansaryan Hanı bizim, otağımız, üssümüz. Rahmetli Gazeteciler, Servet Kabaklı Savaş Ay, Ahmet Akpak, Baki Avcı ve İrfan Ülkü’nün yanı sıra, Kasım Gence’nin, Celal Korkut, Ahmet Yabuloğlu ve benim buluşma noktamız. Sabahın köründe hepimiz karanlık basın odasındayız. Polis bültenini elimize alır, geceki olayları değerlendirir, sonra da haber avına çıkardık. Dahası şubede güzel dostluklar kurar özel atlatma haberlerle, örnek gazetecilik haber rekabetleri yaşardık.
OSMAN ÖZTÜRK’TEN TAVSİYE
İstanbul büyük şehir Büyük şehirlerin olayları da çok olur. Dolayıysa haberleri de. Ve bu haberlerin en çok vuku bulduğu yerlerden biri de, o zamanlar Beyoğlu’ydu. Pavyonları ile barları ile kafeleri ile renkli sokak hayatı, iyi veya kötü gece hayatı ile ve de gazinoları ile Beyoğlu herkesin gözdesiydi. Dolayısıyla biz polis muhabirlerinin de uğrak yeriydi. İşte böyle bir günde Beyoğlu Emniyet Amirliğine bir gazeteci arkadaşımla gittik. Yeni bir emniyet amiri atanmıştı. Karadenizli bıyıkları yeni terlemiş, sırım gibi yakışıklı bir amir. Adı Osman ÖZTÜRK. Soyadı gibi iyi bir TÜRK Milliyetçisi emniyet amiri. Tanıştık… Zaman içinde gittik geldik ve de yıldızımız uyuştu kaynaştık. İyi dost olduk. O zamanla bulvar türü orta sınıf haberlerle vakit geçiriyorduk.
Yine öyle sıradan bir haber için de Osman Öztürk’ün makamındayız. Bana laf arasında bir tavsiyede bulundu; “Ali, şu haber portalını biraz geliştirsen, Röportaja dönsen. Bak elimde çok güzel bir konu var bunu bir işle istersen”. Öyle de yaptık. Evlerinden kaçan veya kötü aile ortamından sıkılan veya bazı alçaklar tarafından kötü yola düşürülen, 15–20 yaş arasındaki kızların dramını yazdık. Osman Öztürk’ün sokaktan, bardan, pavyondan ailelerine teslim edilmek üzere toplattığı bu kadersiz kızlarla oturup tek tek konuştuk. Kaçma sebepleri, sokağa düşme sebeplerini, dertlerini, çilelerini, kendilerini kullanan alçakların yaptıklarını tek tek anlattılar. Adını da "Kaldırımda Solan Çiçekler" koyduk. İbretlik 15 gün süren muhteşem bir röportaj ortaya çıktı. Böylece toplumsal bir yaraya da parmak bastık. Bu benim için dönüm noktasıydı. Polis haberciliğinden röportaja doğru ilk adımı atmış, Osman Öztürk’te buna vesile olmuştu. Sonradan beş yüze yakın yazı dizisi ve röportaja imza atıp, TGS’nin yılın röportaj gazeteciliği ödülünü bile yakaladım, Osman Öztürk ise Tunceli ve Kırşehir İl Emniyet Müdürlükleri yaptı Emniyet Genel Müdürlüğünün üst düzey birimlerinde çalıştı. Daha da ötesi Washington, Paris büyükelçiliklerinde görev yaptı. Kendini geliştirdi. Teksas ve de Harvard üniversitelerinde İngilizce konferanslar verdi.
Tulliola - Renato Filippelli Ödülü İşte o sıcakkanlı polisliğin ön plana pek çıkarmayan, yumuşak başlı dost ile Beşiktaş’ta makamında beraberiz. Şimdilerde Bahçeşehir Üniversitesi’nin Güvenlik koordinatörlüğünü Ve de CSG City Security Group’un yönetim kurulu başkanlığını yapıyor. Osman Öztürk kardeşimin yazıma konu olmasının sebebi ise başka. Bu kadim dostun yukarıda anlattıklarımın yanı sıra o yıllarda göremediğim sanatçı yanı da varmış.
Osman Öztürk uluslararası güvenlik uzmanı bir üstat olmasının yanı sıra şair ve de edebiyatçı. Muhteşem eserlere imza atıyor. Yurtdışında bile yüzümüzün akı ülkemizin iftiharı. Edebiyat ve şiir dalında birçok ödüller almış. En son İtalya’nın Başkenti Roma’da, İtalyan Parlamentosu’nda gerçekleşen bir törenle; "Tulliola - Renato Filippelli” edebiyat-şiir ödülüne layık görüldü. Osman Öztürk’ün yayınlanmış 9 tane şiir kitabı var. Yenileri de yolda. Eserleri 22 dile çevrilerek yayınlandı. Yani uluslararası bir kişilik. Uzayan kol bizden olsun derler. Osman müdürüm kolu emniyet müdürlüğünden edebiyat üstatlığına, oradan da yurtdışına kadar uzandı. Ne mutlu bize ki böyle bizi uluslararası arenalarda temsil eden, gönlü güzel, kendi güzel ruhu güzel insanlarımız var. Kadim dostumu tebrik ediyorum.