ABD artık bir şeyi iyice ileri götürdü. Eskiden devletlerin iç işlerine dolaylı olarak karışırdı. CIA ile. Derin devleti ile hedefindeki devletin içindeki işbirlikçileri ile. Şimdi öyle değil. Şimdi direk karışıyor. Venezuela, Kore, Suriye, Türkiye, İran, Libya, Irak, Afganistan’da olduğu gibi 'Yakarım, yıkarım, ekonomini mahvederim, silahlı müdahale ederim' diyor. Bizzat başkanı, tweetlerle tehdit ediyor. Senin bağımsız bir devlet olman onun için hiç önemli değil. Egemen devlet benim, silah gücü benim elimde, Ekonomik güç benim elimde, “İtaat edeceksin” diyor. Senin savunman zayıfmış, kendini koruyamama derdin varmış, ülken teröristlerce tehdit ediliyormuş, onun için önemli değil. 

 

TERÖRİSTLER ARTIK MÜTTEFİK 

 

Bakın ABD’nin elinde 4 bine yakın, Dünya gezegenini yok edecek kadar nükleer başlıklı silah var. İsrail’in de elinde aynı silahlardan 300’ün üzerinde var. Bunu kimse tartışmıyor. Vetocu 5 devletin hegemonyasındaki, BM’de Cumhurbaşkanı Erdoğan dile getirdiğinde ise herkes kulak tıkıyor. Ama aynı ABD sana, bazı devletlere; “Sen nükleer silah yapamazsın, füze sistemleri geliştiremezsin” diyor. Peki, biz kendimizi bu tür bir nükleere karşı nasıl koruyacağız? Bu durum stratejik düşman ABD’yi ilgilendirmiyor. Daha da ötesi bu ülke NATO müttefikimiz. Kendini korumak için hava savunma sistemi, füze ekipmanı, yeni nesil savaş uçağı, tanksavar silahlar ve de envanterde olan eskimiş olan jetleri değiştirmek istiyorsun, seni belli şartlara bağlıyor. Yani, Türkiye’nin durumunda olduğu gibi, İsrail lobisinin isteği ile vermiyor. Aynı F-35’lerde olduğu gibi, aynı Patriot’larda olduğu gibi. Sen başka bir ülkeden almak istediğinde ise, hemen tehditler, yaptırımlar, şantajlar başlıyor. İşin daha da kötüsü sana vermediği silahların her türlüsünü hem de parasız olarak teröristlere verebiliyor. Bu kadar da alçaklar yani. Sonra’da kalkıp insan haklarından, terörle mücadeleden bahsediyorlar. Bu kadar da yüzsüzler yani! 

 

KASAP PRENSE NÜKLEER 

 

Dünyanın gözleri önünde vahşi bir cinayete şahit olduk. Gazeteci Kaşıkçı katliamı, caniliği. Testere filmindeki sahnelerden çok daha vahşisini yaptılar. Adamı önce işkence ile öldürdüler. Sonra parçaladılar, sonra da fırında yaktılar. Emri kim verdi? Vahabi Suudi Prens Selman. Her şeye maydanoz olan tehditkar ABD başkanının tepkisi ne oldu? “Menfaatlerimiz var” dedi, ses çıkarmadı. 

 

MENFAATLER ÖN PLANDA 

 

ABD, İran gibi Türkiye gibi veya sevmediği, kendisine tehdit olacak devletlerin nükleere sahip olmasını niçin istemiyor? Birincisi onu artık tehdit edemeyeceği için. İkincisi bir gün o nükleerler ülkesinde patlayabileceği için. Üçüncüsü nükleer tehditle sağladı zoraki egemenlik alanları biteceği için. Ama iş milyar dolarlık menfaatlere gelince, bu kriterlerin hepsi anında halı altına süpürülüyor. Aynı Suudilerde olduğu gibi. Trump’ın son hamlesini hepiniz medyadan takip etmişsinizdir. ABD Suudilere 40 nükleer santral satacakmış. Biliyorsunuz nükleer santral teknolojisi, nükleer silah yapımının en önemli ön safhasıdır. Yani o santrale sahip olan çok rahat nükleer silah yapabiliyor. Ayrıca bize yıllar boyunca üçüncü nesil Patriot’ları bile vermeyen ABD, İsrail ile Suudi hava sahasını birinci nesil THAAD füze savunma sistemleri ile korumaya alıyor. Yani haydut devlet İsrail en iyi koruma altında, nükleer silahları var ve bölgeyi tehdit ediyor. Ayrıca, bir cani de koruma altına alınıyor. Nükleere sahip olmasının önü açılıyor. Kafa kesen, adam parçalayan, fırında yakan, katil bir prens ne kadar güvenli? Onun eline o nükleeri nasıl verirsin? İşte ABD bu dostlar! Onun için kendi silahımızı kendimiz yapmak için, kendi uçağımızı, denizaltımızı, tankımızı, füzemizi, topumuzu, tüfeğimizi, hatta nükleer silahımızı kendimiz yapmak için Milli Savunmaya, rızkımızdan keserek gerekirse çok büyük bütçeler ayırarak, savunmamızı güvence altına almak zorundayız. Çünkü her ne kadar Kılıçdaroğlu kabul etmese de, Bulunduğumuz bölgede taaa Lut Kavminin helakinden beri, bir kan dökme alışkanlığı vardır. Bu da ülkemizin bekası ile yakından ilgilidir. Bunu anlayamayanın ise bence hakikaten zeka sorunu vardır.