Kayseri'nin tarihi dokusunda önemli bir yere sahip olan Cami-i Kebir, Danişmendli hükümdarı Melik Mehmet Gazi tarafından 1135 yılında inşa ettirildi. Ulu Cami olarak da bilinen bu mabet, sadece mimari yapısıyla değil, aynı zamanda inşa sürecinde yaşanan etkileyici bir olayla da hafızalara kazındı. Bu olay, yaşlı bir kadının bağışladığı 7 tuğlanın hikayesi ve Melik Mehmet Gazi'nin gördüğü rüya ile günümüze kadar ulaştı.
Cami-i Kebir’in İnşasında Yardım Kabul Edilmedi
Kayseri’nin en eski camilerinden biri olan Cami-i Kebir’in inşası sırasında Melik Mehmet Gazi, caminin yapımında dışarıdan herhangi bir yardım alınmaması gerektiğini özellikle vurgulamıştı. 1134 yılında başlanan inşaat, tamamen onun şahsi imkanlarıyla finanse edilerek sürdürüldü. 1143 yılına kadar bu prensibe sıkı sıkıya bağlı kalınmıştı. Ancak bir gün, elinde 7 tuğla taşıyan yaşlı bir kadın, ustalardan tuğlaların camide kullanılması için yalvardı.
Başlangıçta, hükümdarın kesin emri nedeniyle ustalar bu bağışı kabul etmeye yanaşmadı. Ancak, ustalardan biri yaşlı kadının ısrarlı ricalarına dayanamayarak bu 7 tuğlayı cami duvarına yerleştirdi. İşte tam bu noktada, olayın manevi yönü ortaya çıktı.
Peygamber’in Rüyada Görünmesi ve 7 Tuğlanın Kabulü
O gece Melik Mehmet Gazi, Peygamber Efendimiz’i birkaç kez rüyasında gördü. Rüyalar tekrar edince, ertesi gün ustalarını toplayarak cami inşaatında olağanüstü bir durum olup olmadığını sordu. Olayı anlatan usta, yaşlı kadının ısrarına dayanamayarak 7 tuğlayı duvara yerleştirdiğini söyledi. Bunun üzerine Melik Mehmet Gazi, kadının elini öperek rızasını aldı. O günden itibaren, caminin manevi gücü daha da arttığına inanıldı.
Şüpheli Para Kullanılmadı, Cami-i Kebir Manevi Gücüyle Öne Çıktı
Cami-i Kebir Güzelleştirme ve Yaşatma Derneği Başkanı Ömer Faruk Çarşıbaşı, yapının önemli bir özelliğinin şüpheli hiçbir paranın kullanılmamış olması olduğunu belirtti. Çarşıbaşı, “Melik Mehmet Gazi’nin hiçbir yardımı kabul etmemesi ve tüm masrafları kendi karşılaması, burayı manevi açıdan çok özel bir mabede dönüştürdü. Cami-i Kebir’e gelenler, buradan kopamıyor. Namaz kılanların iç huzuru yaşadığı bir mekan olarak kabul ediliyor” dedi.
Cami-i Kebir’in Tarih İçindeki Onarımları
Kayseri şehir merkezinde, Kapalıçarşı’nın yanında yer alan Cami-i Kebir, Ulu Cami veya Sultan Cami olarak da anılıyor. Caminin inşasından yaklaşık 71 yıl sonra, 1206 yılında Melik Mehmet Gazi’nin yeğeni Yağıbasanoğlu Muzaffereddin Mahmud tarafından onarıldı. Onarım kitabesi, caminin kuzey kapısının yanındaki duvarda yer alıyor.
Cami-i Kebir'in Geçirdiği Büyük Onarımlar:
- 1206 yılı: Yağıbasanoğlu Muzaffereddin Mahmud tarafından ilk onarım.
- 1716 yılı: Büyük bir deprem nedeniyle cami ağır hasar aldı.
- 1723 yılı: Kayserili Hacı Halil Efendi tarafından yeniden restore edildi. Bu süreçte caminin minaresi, kubbesi ve minare külahı yenilendi.
7 Tuğlanın Yerini Gösteren İşaretler Günümüzde Mevcut
Yaşlı kadının bağışladığı 7 tuğlanın manevi önemi, günümüzde hala korunmaktadır. Caminin duvarına yerleştirilen bu tuğlaların bulunduğu yer, 7 adet kırmızı çizgi ile işaretlenmiştir. Böylece bu önemli olayın hatırası canlı tutulmuş ve nesiller boyunca anlatılagelmiştir.
Bu tür hikayeler, Türk-İslam mimarisinin sadece taş ve harçtan ibaret olmadığını, içinde büyük bir inanç, fedakarlık ve maneviyat barındırdığını göstermektedir. Cami-i Kebir, sadece Kayseri’nin değil, tüm Anadolu’nun manevi değerlerinden biri olarak tarihteki yerini korumaya devam ediyor.