Krizden karlı çıkmak dile kolay geliyor. 
Ruhunu paraya satan, başkalarının sırtından kazanmayı ilke edinenler için kolay...
Bildiğimiz gibi son günlerin modası, iflas anlaşması; yani "konkordato". 
Şirket, kriz nedeniyle sıkıntıya girdiğini, vadesi gelen borçlarını ödemede güçlüğü çektiğini belirterek
mahkemeye başvuruda bulunuyor. 
Görünen o ki; evraklar tam ise, mahkeme üç aylık geçici mühlet ile geçici komiser atıyor. 
Ve konkortoda süreci başlıyor. 
Borçlu şirket, alacaklılara ödeme planı gönderiyor. 
Örneğin; bir yıl ödemesiz iki yıla yayılan vadeler ile borcun ödeneceğini belirtiyor. 
Ödeme planını alan alacaklı şirket "Yandım anam!" diyor. 
Nasıl demesin? 
Kriz ortamında tüm şirketler aynı gemide. 
Kriz herkesi aynı oranda olmasa da derinden etkiliyor. 
 
BU İŞİN UYANIK TACİRLERİ VAR 
 
Şirketlerin nakit sıkıntısı çektiği, kredi bulmakta zorlandığı bir dönemde borçlu şirketin bir yıl ödemesiz, 
iki yıla yayılmış vadelerle borcunu ödemesi, alacaklı şirketi 
"Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" örneğindeki gibi çıkmaza sokuyor.
 Alacaklı şirketin ödeme planına itiraz etme hakkı var. 
Var da, bu defa da borçlu şirket iflas kararı alabiliyor. 
Yani, böyle bir karar alınması halinde alacağa elveda. 
Alacaklı şirket istemeye istemeye ödeme planını kabul ediyor. 
Borçlu şirket ise ki; (içlerinde gerçekten zor duruma düşen dürüst şirketleri ayrı tutuyorum), 
ödeme planını kabul ettirince karına kar katıyor. 
Zira alacaklıların parasının banka faizini, 
bir yıl sonra başlayıp, 24 ay devam edecek borçları ödüyor. 
Daha açık anlatımla, sahte konkordota ilan eden şirket, elin taşı ile elin kuşunu vurarak
krizden büyük kazanç sağlıyor. 
 
PARAVAN ŞİRKET 
 
Sahtekarlığın bir diğer boyutu da piyasada isim yapmış şirketin, 
yan şirketi adına konkordato istemesi. 
Şirket güvenilir olduğu için yan şirketle ticaret yapmak da güvenli diye düşünülüyor. 
Ticaretin ilk dönemlerinde öyle görünse de acı gerçek sonradan ortaya çıkıyor. 
Yan şirket konkordota ilanı alınca, alıcılar paniğe kapılıyor. 
Hemen yıllarca iş yaptıkları ana şirkete gidiyorlar. 
Şirket sahibi, 
"Kusura bakmayın, diğer şirket de benim, ancak o şirkette ödeme güçlüğü var" diyor. 
Alacaklıların
"İyi de ödemeleri sen yap, senin işin iyi, paran var" itirazları boşa çıkıyor. 
Şirket sahibi "Böyle bir durum söz konusu olamaz. O şirketin ödemesini sadece o şirket yapabilir, elimden bir şey gelmez. Ancak ödeme takvimine göre alacaklarınızı tahsil edebilirsiniz" diyerek alacaklıları başından savıyor. 
 
Alacaklı şirketler zaman geçirmeden avukata koşuyorlar. 
Onlar da "İki şirket aynı kişilere ait olsa da, tüzel kişilikleri ayrı olduğu için bir şirketin borcu, diğerini bağlamıyor. Yani, patron ana şirketinde kar ederken, yan şirketinde de konkordota ilan edebiliyor. 
Sözün özü; konkordato sahtekarların kazanç kapısı oldu. 
 
DÜRÜST ESNAF KORUNMALI 
 
Dürüst esnafın da korkulu rüyası. Bu sıralar, piyasada dürüst olmak geceleri kabus görmek gibi. 
Kriz nedeniyle zor günler geçirirken, mal verdiği şirketlerin her an konkordato isteyebileceğini düşünmek, 
dürüst bir esnaf için büyük işkence. 
Bugünkü şartlarda dürüst esnaf için konkordatonun anlamı, "şirketin batması" demek. Zira paranın ve işlerin kıt olduğu bir dönemde, alacağın bir yıl ödemesiz 24 aya yayılan ödemelerle, 
3. yılın sonunda tahsil edilmesi, alacaklı şirket için tahsilat değil, 
telafisi imkansız bir zarardır. Karşı taraf için de büyük kazanç. 
Yönetenlerimizin bu duruma müdahil olarak, sahte konkordato yapan şirketleri cezalandırmaları, 
dürüst şirketlerin de piyasaya olan güvenlerini tazelemeleri gerekir. 
Aksi halde 3-5 sahtekar kazanırken, kaybeden ekonomi olur.