15 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Bektaşilik...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bektaşilik, adını 13. yüzyıl Anadolu'sunun İslamlaştırılması sürecinde etkin fa'aliyet gösteren ve Hoca Ahmed Yesevi'nin öğretilerinin Anadolu'daki uygulayıcısı konumunda olan büyük Türk mutasavvıfı Kalenderi Haydari şeyhi Hacı Bektaş-ı Veli'den alan, daha sonra ise; 14. ile 15. yüzyıllarda Azerbaycan ve Anadolu'da yaygınlaşan Hurufilik akımının etkisiyle ibahilik, teslis ''üçleme'', tenasüh, ve hülul anlayışlarının da bünyesine katılmasıyla 16. yüzyılın başlarında Balım Sultan tarafından kurumsallaştırılan, On İki İmam esasına yönelik sufi tasavvufi Tarikat.

Türkiye'de Alevilik denildiğinde ilk akla gelen isim Bektaşilik'tir. 

Bektaşilik, aslında Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kurulduğuna inanılan bir İslami tarikattır. 

Bu tarikat mensupları; el alarak ya da diğer bir deyişle nasip alarak bu örgütlenmeye katılan kişiler ise, Bektaşi olarak adlandırılırlar. 

Ancak, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt sevgisi, tevella; Ehl-i Beyt'i sevenleri sevme ve teberra; Ehl-i Beyt'i sevmeyenleri sevmeme gibi Aleviliğin temel esaslarına bağlı oluşları dolayısıyla Bektaşiliğe Alevilik de denilebilir. 

Balkanlar, Anadolu, İran, ve Azerbaycan'daki tüm Alevi Tarikat mensupları On iki imam inancına bağlıdır. 

Başlangıcından günümüze kadar kökenleri Horasan Melametiliğine dayanan bu tarikatlar tarihi gelişim süreci içerisinde Vefa'iyye, Baba'iyye, Baba İlyas Baba İshak, Yesevilik Ahilik, Kalenderilik, Haydarilik, Rufailik, Galibilik, Saltuk'iyye, Barak'iyyun, Hurufilik Bektaşilik, Nimetullahilik Nurbakşilik, Şahkulu Baba Zünnun'iyye, Çelebi'yye, Celal'iyye, Gül Baba, Dedebabalık, ''Bektaşi Babagan'', ve Alicilik Harabatilik olarak sıralanabilir.

Türkiye'de her Bektaşi Alevi olduğu halde, her Alevi, Hacı Bektaş-ı Veli'yi Horasan Ereni" sayıp hürmet etmesine rağmen, Bektaşi değildir. 

Bu yüzden Köy Bektaşisi, Kent Bektaşisi ayrımı yapılmaktadır. Köy Bektaşilerine Alevi denildiği halde, Şehir Bektaşilerine Bektaşi denilir.

Aslında Bektaşilik bir tarikat olduğu için, bu tarikatın yollarına uyan herkes Bektaşi olabilir. 

Ama Alevilik soya bağlıdır ve ancak ana babası Alevi olan kişi Alevi olabilir.

Bektaşilik, amacı, insan-ı kamil olarak tanımlanan olgun, yetkin insana ulaşmaktır. 

Bu ise, belirli bir eğitim sürecini gerekli kılar. 

Hacı Bektaş-ı Veli'nin Türk dünyasının felsefesine çok büyük katkıları olmuştur. 

En önemli ve tasavvufu kısaca anlatan özlü sözü, "Eline, beline, diline hakim ol" sözüdür. 

Hacı Bektaş-ı Veli'nin halen yaygın olarak kullanılan birçok özlü sözü bulunmaktadır. 

Batı İran ile Anadolu'da yedinci hicri asırdan itibaren dört yüzyıl süresince aralıksız süregelen dini karışıklıklardan dolayı ortaya birçok tarikat ve zümreler çıkmıştı. 

Horasan Melametiliği'nin kurulduğu yer olan, ve üçüncü hicri asırdan itibaren birçok mutasavvıfın vatanı olarak bilinen Nişabur'da Hamdun'el-Kassar'dan sonra daha birçok hulul inancı ihtiva eden ve dinin zahiri ahkamına muhalefet eden "İbahiyye" mensubu "Şi'a-i Batın'iyye" toplulukları çoğunlukla Melamiyye'nin içerisine dahil oldular. 

Şeyh Cemal'ed-Din Sadi'den itibaren Suriye, Mısır, Irak, Hindistan, Orta Asya sınırlarına kadar genişleyen ve "İbaha" i'tikadı gereği birçok tavır, tutum ve ibadetin zahiri hükümlerinin yerine getirilmesi mevzuunda göstermiş oldukları kayıtsızlıklarıyla daima şiddetli kınanma ve eleştirilere maruz kalan Kalenderiler ile eski yazarlar tarafından "Taife-i Abdalan ve Cevalika" olarak isimlendirilen çeşitli tarikat mensuplarının, Osmanlı yazarlarınca abdal, aşık, torlak, şeyyad, Haydari, Edhemi, Cami, Şemsi gibi aynı manaları taşıyan ifadelerle anıldıkları görülmektedir. 

Bunların hepsi de ortak kanallardan süzülenen benzer i'tikatların çeşitli parçalarını barındırmaktaydılar.

Kalenderiler en koyu Aleviler olmaları nedeniyle Suriye, Halep Batıni merkezinden aldıkları kuvvetlerle, Anadolu'da bulunan ve diğer Batıni merkezlerinden ayrı ve bağımsız yaşamakta olan Batınileri takviye ettiler. 

"Kalenderi Haydari" unvanı taşıyan ve Türkmen boyları arasına yerleşen babalar Anadolu'daki Batınilik hareketlerine olanca güçleriyle destek oldular.

Haydariler, Kutb'ud-Din Haydar'a mensup oldukları gibi "Haydarname" adıyla şeyhinin namına bir de eseri bulunan meşhur Pendname yazarı "Feridüddin-i Attar" da onun başlıca halifelerindendi. Altıncı hicri asrın sonlarında büyük şöhreti sayesinde pek çok Türk'ü kendi intisabına almaya muvaffak olan Kutb'ud-Din Haydar'ın bizatihi kendisi de aslen Türk ırkındandı. 

Konya'da Mevlana Celal'ed-Din'in şöhretinin afakı tuttuğu bir devirde bile Kutb'ud-Din Haydar'ın halifeleri bağımsız zaviyelere sahiptiler. 

Mevlana Celal'ed-Din'in yanında "Hacı Mubarek Haydari" adında bir Haydari halifesinin de pek büyük bir haysiyet ve itibar sahibi olduğunu Eflaki kaydetmektedir.

Vikipedi..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *