Dünya sağlık örgütünün, Çinin Vuhan şehrinde bilinmeyen zatürre vakası, tespiti ile yeni bir korona virüs (Kovid-19) olarak kabul edilen, ülkemizde de mart ayında, küresel salgın pandemi olarak tanımlanan hastalığın, ülkemizde vuku bulduğu günden bu yana, sağlık çalışanlarımız, en ağır çalışma şartlarına rağmen, meslek yeminlerine bağlı kalarak, fedakârca saat merhumu aramaksızın, görevlerinin başında oldular.
Sağlık çalışanları açısından elde edilen maddi edinimlerin, katlanılan riski ve sorumluluğunun, elbette karşılığı olamaz.
Sağlık çalışanları en güçlü savaşçılarımız, pandemi döneminde, onları çok güçlü tutmalıyız.
Ülkemizdeki bireylerin, koronavirüs risklerinden korunması ve hastalığın tedavisi için güçlü ve etkili sağlık sistemi hizmeti, elbette hayati önem taşımaktadır.
Hastalığın görülmesinden bu yana, ülkemizde çok sayıda vatandaşımızın can kaybının yanında, psikolojik sorunlar, maddi, manevi ve ekonomik kayıplar da yaşadık.
Hastalığın yaygınlaşması ve hasta sayılarındaki artışı sonucu, sağlık çalışanları farklı problemlerle, karşı karşıya kalmakta, çalışma şartları ağırlaşmakta, uzun mesailer, aşırı yorgunluk, iş kıyafetlerinin verdiği sıkıntılar, iş ve aile düzenleri, aile birlikleri bozulmakta, evlerinden, sevdiklerinden çocuklarından, uzak durmak zorunda kalarak, gece gündüz hastalarının hizmetinde ve onları hayata tutundurma gayretinden asla vazgeçmeyerek, takdire şayan bu mücadelelerine, azimle devam etmektedirler.
Bu azmi ve sıkıntıları görmeyen, sorumsuz, insanlığından şüphe duyulan, kendini bilmezlerde, sağlık çalışanlarına, tehdit ve hakaretle saldırı yaparak, hem sağlık çalışanlarının, çalışma azmini kırmakta, hem de, hastaların hizmeti almasını engellemekte.
Sorumsuz ve insani değerlerden yoksun kişiler, sağlık emekçilerine, fiziki saldırılarının yanında, sağlık kurumlarına da, maddi zararlar vermekte.
Kabul edilmesi mümkün olmayan, birçok kötü örneği yaşadık, Cebeci Hastanesi çocuk yoğun bakımdaki, maganda saldırısına da şahit olduk. Kaldı ki, saldırdığı sağlıkçıların, kendi çocuğunun hayatını emanet ettiğini, unutmuşçasına, saldırganın milletinin örfüne, âdetine ve bilim insanına duyulan saygıya, uzak olduğu açıkça görüldü.
Bu tip olaylara karşı, hastanelerimizdeki mevcut olan, güvenlik tedbirlerini yeniden gözden geçirmek, varsa eksik ve aksaklıkları da acilen gidererek, sağlık çalışanlarına, sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı sağlamlayız.
Sağlık çalışanlarını alkışlamak, bu zor görevlerinde yanında olmak, onları motive etmek, moral verip onura etmek için toplum olarak, elimizden gelenin fazlasını yapmalıyız.
İşin ciddiyetini, Sağlık Bakanımız günlük paylaşımlarında da dikkat çekmekte, uyulması gereken kurallarla, maske, mesafe ve hijyene önem verilmesi gerektiğini, özellikle hatırlatmaktadır.
Ancak, üzülerek ifade etmek gerek ki; Sağlık Bakanlığı ve diğer yetkili idarecilerimizin, defalarca hatırlatma, uyarı ve ikazlarda bulunmalarına rağmen, idarenin koyduğu kurallara karşı gelen, cezai yaptırımlar karşısında dahi, pişkin ve duyarsız, halkın rahatsız olduğu davranışları sergileyen, hastalığın yayılmasına sebebiyet veren, birçok iş kolunu ve vatandaşlarımızın kuralsızlıklarını, basından üzüntüyle izlemekteyiz.
Her bireyin, kural ve kaidelere uyarak, virüsün yayılmasını engellemek için, elinden geleni, fazlasıyla yapması, tüm insanlığa, ülkemize ve sağlık çalışanlarına katkının yanında, ahlaki, insani ve vicdani bir görevdir.
Bir kez daha anladık ki, insan hayatında sağlıktan değerli hiç bir şey yok. Sağlıklı nefes alırken, aldığımız nefesin değerini bilerek, her canlının sağlıklı yaşam hakkına, sonsuz saygı göstermeliyiz.
Cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın “Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet bir cihânda bir nefes sıhhat gibi” sözünü de asla unutmayalım.