Lamii Çelebi...

Osmanlılar zamanında yetişmiş alim ve veli. 

İsmi Mahmud olup babasınınki Osman'dır. 

Lamii Çelebi diye meşhur oldu. 

1472'de Bursa'da doğdu. 

Zamanının büyük alimlerinden zahiri ilimleri öğrendi. Tasavvufta, Seyyid Emir Ahmed Buhari hazretlerine intisab ederek, onun talebesi olmakla şereflendi.

Lamii Çelebi'nin babası Osman Çelebi, 

Sultan İkinci Bayezid'in hazine defterdarıydı. 

Osman Çelebi'nin de babası Nakkaş Ali Paşa, devrinin en şöhretli sanatkarıydı. 

Timur Han onu Semerkand'a götürdü. 

Bir müddet orada kalanAli Paşa, Bursa'ya döndüğünde, Yeşil Cami ve Yeşil Türbe'nin 

iç nakışlarını yaparak büyük hizmetler yaptı. 

Lamii Çelebi'yi annesi Dilşad Hatun yetiştirdi. 

Lamii Çelebi, devrinin büyük alimlerinden Molla Ehaveyn ve Molla Muhammed bin Hasanzade'den; tefsir, hadis, fıkıh ilimlerini öğrendi. 

Talebelik hayatında tasavvufa karşı oldukça temayülü vardı. 

Bu sebeple Şah-ı Nakşibend Muhammed Behaeddin-i Buhari hazretlerinin yolundaki evliyanın büyüklerinden İstanbul'da Seyyid Emir Ahmed Çelebi'nin derslerine katılarak, ona talebe oldu. 

Tasavvuf yolunda, o büyük zatın teveccühleri, 

feyz ve bereketleri ile olgunlaşıp, kamil bir insan oldu.

Lamii Çelebi, Şeyh Rüstem Halife ile aralarında geçen bir hatırasını şöyle anlattı; 

"Rüstem Halife, önceleri Zeyniyye tarikatinde 

Hacı Halife'nin talebesi olmuş görünüyorsa da, davranışları, onun Üveysilere benzediğini gösteriyordu. 

O sıralarda gözüme bir ağrı girmişti. 

Yaptırdığım tedavilerden hiçbir fayda görememiştim. Rüstem Halife bana dedi ki; 

"Gençliğimde benim de gözüm ağrımıştı. 

Senin gibi çeşitli şeylere başvurmuştum. 

Fakat hiçbiri netice vermemişti. 

Bir gün yolda giderken, karşıma biri çıktı. 

Daha bir şey söylemeden bana; 

"Evlad! Gözlerinin ağrılarından kurtulmak istiyorsan, müekked sünnetlerin sonundaki rekatlerde Mu'avvizeteyn'i ''Felak ve Nas surelerini'' oku. 

Allah'ü Te'ala'nın izniyle şifa bulursun." dedi. 

Ben de onun dediği gibi hareket ettim. 

Hamdolsun ondan sonra gözlerim ağrımadı. 

Sizin de öyle yapmanızı tavsiye ederim. 

Rüstem Halife'ye; 

"O yiğit kimdi?" diye sordum. 

Cevabında; 

"Hızır aleyhisselamdı." dedi. 

Ben de müekked sünnetlerin son rekatlerinde Mu'avvizeteyn'i okudum. 

Rabbime sonsuz şükürler olsun, göz ağrılarından kurtuldum.

Lamii Çelebi, 1512 de dört bin akçelik bir vakıf kurdu. 

1531'de Bursa'da vefat edince, dedesi Nakkaş Ali'nin yaptırdığı mescidin avlusuna defnedildi. 

Şu anda sadece baş taşı kalan mezârında, 

girift sülüsle; "El-merhum Şeyh Lamii bin Osman" yazısı vardır. 

Büyük alim Molla Abdurrahman Cami hazretlerinin Şevahid-ün-Nübüvve ve Nefehat-ül-Üns'ünü tercüme ettiği için, "Cami-i Rum" diye şöhret bulmuştu. Nefehat'ı tercüme ettikten sonra, ona ilaveler de yaparak eseri daha da genişletti. 

Sonra Fettah Nişaburi'nin Hüsn-i Dil'ini tercüme edip, Yavuz Sultan Selim Hana takdim etti.

Tercüme ettiği kitaplar pekçoktur. 

Şeref-ül-İnsan isimli eserinin mukaddimesinde, yazdığı kitaplarını şöyle kaydeder; 

Resail, Şevahid-ün-Nübüvve, Nefehat-ül-Üns Tercümesi, Risale-i Tasavvuf, Hüsn-i Dil, Münazarat-i Behar ü Şita, Şerh-i Dibace-i Gülistan, 

Münşeat-i Mekatip, Hall-i Muamma-i Mir Hüseyin, Risale-i Aruz, Menakıb-ı Üveys-i Karni, İbretname, Risale-i Resul minel-Fünun, Mevlid-ir-Resul, Maktel-i İmam Hüseyin, Şem'u Pervane, Guy ü Çevgan, Ferhatname, Kıssa-ı Evlad-ı Cabir, Lügat-ı Manzume, Risale-i Bal, Şehrengiz, Divan-ı Eş'ar.

Bu eserleri dışında, İstanbul kütüphanelerinin bazılarında da birkaç risalesine tesadüf edilmiştir. Bunlar; 

Üniversite Kütüphanesi Türkçe yazmalar kısmı 

3182 numarada kayıtlı Risale-i Nefs-ül-Emr ile, 

Ali Emiri Kütüphânesinde 380 numarada kayıtlı Külliyat'tır. 

Bu Külliyat'ın içinde; 

Fedail-i Şiir ve Şairan, Hayretname, 

Heft Peyker ve Hiredname isimli risaleleri vardır.

Eserlerinin büyük bir kısmı tasavvuf ile ilgilidir. Mevlana Camii hazretlerinin Nefehat-ül-Üns min Hadarat-il-Kuds'ünü Türkçeye çevirip, 

Fütuh-ül-Mücahidin li Tervihi Kulub-il-Müşahidin ismini vermiştir.