YENİDEN yakınlaşan Türkiye-Libya ilişkileri, nasıl bugün Akdeniz'deki bazı ülkeleri rahatsız ettiyse yüzyıl önce Afrika'yı sömüren Batı dünyası, Osmanlı Devleti'nin Libya'daki varlığından rahatsızdı. 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisi İbni Haldun, "Osmanlılar Akdeniz hakimiyetini öyle bir hale getirdiler ki, Batılı denizciler Akdeniz'de bir tahta parçası dahi yüzdüremez duruma geldiler" derken, sadece Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünü değil, Akdeniz'in önemini de vurgulamıştı. Hakikaten Akdeniz hakimiyeti geçmişte ne kadar önemliyse günümüzde de o kadar, hatta belki çok daha fazla önem arzeder. Özdemiroğlu Osman Paşa'nın Habeşistan Beylerbeyliği döneminde Kuzey Afrika'da pekişen Osmanlı hakimiyeti ile Libya ve Mısır'da yeni bir dönem başlamıştı. Trablusgarp'ta ''Sultan'a hizmet edenlerin oğulları" anlamınına gelen 'Kuloğlu' olarak bilinen Türk kökenli Karamanlı hanedanı döneminde ise Libya'da Osmanlı idaresi haricinde bölgenin yerli halklarıyla akrabalıklar kurulmuştu.
Türkler ağırlıklı olarak Trablus, Homs, Misrata, Misellata, Tacure, Zanzur, Zaviye ve Zıliteyn şehirlerinde yaşıyor. Ülkedeki 13 aşiret kendini 'Kuloğlu' alarak tanımlıyor.1835 yılında Trablusgarp'ın yönetiminin tekrar doğrudan İstanbul'a bağlanmasıyla bölgeyi idare etmek amacıyla havalinin idaresi itibarlı kumandanlara bırakılmıştı. Yüzyıllara dayanan bu köklü münasebetler sebebiyle Libya-Osmanlı ilişkileri başkent İstanbul'dan idare edilen bir Afrika ülkesinden daha çok bir Anadolu eyaleti gibi yakın ve aktif ilişkilere sahipti.
Osmanlı sonrası ve günümüz
Bugün ise Libya'da Osmanlı bakiyesi olan Türkler, toplumun önemli bir kısmını teşkil ediyor.Ülkede 16. yüzyılın ortalarında başlayan Osmanlı egemenliğinin ardından Türk nüfusu bölgeye yerleşmeye başladı.1912 yılında Libya'nın İtalya tarafından ele geçirilmesine dek yaklaşık 4 asır süren Osmanlı devrinde, Libya'da Türkler nüfusun önemli bir kısmını oluşturdu.1912 yılından sonra da Libya'da kalan Türk nüfus zamanla Arap-Libya kültürüne entegre olsa da, halen Türk geçmişleri hatırlanmaya devam ediyor. Özellikle ülkenin batısındaki Trablus-Misrata hattında, buna ek olarak doğudaki Derne ve Bingazi'de yaşayan Libyalı Türkler, Libya'nın modern tarihinde de önemli bir yer teşkil ediyor. Libyalı Türkler'in buraya yerleşmesinin ilk adımını 1551 yılının ardından Anadolu'dan göç eden tüccarların ve yerel halk ile evlenen Türk askerlerin oluşturduğu biliniyor.Osmanlı'nın Akdeniz hakimiyeti arttıkça önemi artan Libya'da Türk nüfusu da bu duruma paralel olarak artış gösterdi. Aynı zamanda Girit'ten de çok sayıda Türk zaman içerisinde Libya'ya yerleşti.Osmanlı'nın çöküş devrinde, 1911 yılında İtalya tarafından işgal edilen Libya'da, aralarında Mustafa Kemal ve Enver Paşa gibi isimlerin de olduğu Osmanlı subayları, ülkeye giderek İtalya'ya karşı direnişi organize etmişti. Osmanlı hakimiyetinden sonra da, geçmişte Libya'ya yerleşen Türkler bölgede kalmaya devam etti. Buna ek olarak 1970 ve 1980'li yıllarda da çok sayıda Türk işçi Libya'ya yerleşti. Ülkede halen sayıları 1.5 milyona yakın Libyalı Türk'ün olduğu tahmin ediliyor.
Serrac da Türk asıllı
Libyalı Türkler, Libya'nın bağımsızlık döneminde ülkede önemli roller oynadı. Türkiye'de Arap Kaymakam olarak bilinen ve 1949-1952 yılları arasında Libya'nın ilk Başbakanı olan Sadullah Koloğlu da Libyalı Türklerdendi. Halen süren iç savaşta Libyalı Türkler etkin olmayı sürdürüyor. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Fayiz es Serrac da Libyalı Türklerden. Libyalı Türklerden ismi öne çıkanlar arasında UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa, Libya eski Dışişleri Bakanı ve BM elçisi Mansur Raşid el Kihya, eski Libya Başbakanı Ahmed Maytik, Libyalı tarihçi Ali Sallabi, eski Libya Başbakanı Muhammed Sakızlı, Libyalı siyasetçi Abdurrahman el Suvehli, Trablusgarp Cumhuriyeti kurucularından Ramazan el Suvehli, Libya Adalet ve Kalkınma Partisi Başkanı Muhammed Suvan ve iş adamı Hasan Tatanaki gibi isimler bulunuyor.